Yerel yönetimlerin çağdaş tanımı, onların yalnızca yol, su, kanalizasyonla yetinmemelerini söyler. Kentlilik bilincini yükseltmek, bireysel ve toplumsal gelişme olanakları ve koşulları yaratmak, düşünsel-kültürel-sanatsal yapıyı zenginleştirmek, günümüz yerel yönetimlerinin görevlerindendir. Kuşkusuz bütün bunların niceliğini ve niteliğini belirleyen şey, yerelde iktidar olan zihniyetin algısı, donanımı, niyeti ve yaklaşımıdır.

Karşıyaka Belediyesi “Ayın Konuğu” başlığıyla düzenlediği söyleşi etkinlikleriyle, bu bağlamda farklı bir örnek sunuyor. Tek sesliliğin, hatta tek sesin egemen kılınmaya çalışıldığı günümüzde, hayatın farklı dallarından uzman kişilerin konuk olduğu söyleşiler, çok sesliliğe, “yüz fikir söylensin, bin çiçek açsın” beklentisine ortam oluşturmayı hedefliyor. Bugüne dek Özkan Yücel, Senih Özay, Hasan Topal, Orhan Beşikçi ve Erol Mütercimler’in yer aldığı etkinliğin Aralık konuğu Zeynep Oral’dı.

“Bir Sanat Coğrafyası Olarak Türkiye” başlığı, etkinliğin nasıl ilerleyeceğinin de özetini yapıyordu. Gazeteci, yazar, çevirmen, eleştirmen ve PEN (Uluslararası Yazarlar Birliği) Türkiye Başkanı kimliğine yılların birikim, deneyim ve ürünlerini ekleyen Zeynep Oral, katılımcılara çok farklı pencereler açtı. Gerçekleştirdiğimiz söyleşinin boyutluluğu, iki saatin su gibi akıp geçmesini sağladı.

Başta kültür ve sanat dünyamız olmak üzere, hepimizin hayatında bir Zeynep Oral gerçeği vardır. Bir biçimde duyarlıklarımıza dokunmuş, bilgilenmemizi sağlamış, düşünce ve duyarlıklarımızı etkilemiştir. Şimdi PEN gibi çok saygın bir örgütlenmenin ülkemizdeki başkanlığını sürdüren Zeynep Oral’ı özetlemeye bilmem şu iki sözcük yeter mi: incelik ve direnç.

Sanat, kimilerinin sandığı ve oyalandığı gibi, hayattan, coğrafyadan, iklimden ve sokaktan azade bir alan değildir. Tam tersi, hayattan aldığını estetik ve düşünsel süzgeçten geçirip, tekrar hayata sunma eylemidir. Bunu yazdığı her satırda anımsatan Zeynep Oral, söyleşideki her sözüyle bunu kanıtlayıp, eşsiz tanıklıklar ve yaşam deneyimiyle aktardı.

Özgürlük, barış, insan hakları, örgütlenme iradesi, çağa ve insanlığa karşı sorumluluk, Türkiye Cumhuriyeti kazanımlarına sahip çıkma inadı ve elbette günümüzün insanlık suçu olan kadına şiddete ve ayrımcılığa yılmadan direnme başlıklarıyla ilerleyen söyleşimiz, aynı zamanda “Zeynep Oral nasıl olunur?” sorusuna da harika bir yanıt verdi.

Nicelik açısından az, ama nitelik açısından mükemmel katılımcıların sorularıyla tamamlanan söyleşi, imza etkinliği ve yakın zamanda buluşmaya söz verilen güzel bir Karşıyaka gecesiyle sona erdi.

Kuşkusuz her etkinlik yeni şeyler öğretiyor. “Etkinlik Mühendisliği” gibi bir bilim dalından söz edilen bir dünyada, bundan doğal ne olabilir? Kes-yapıştır haberlerle yetinmiyorsak, konuktan ve konudan çok popüler reklam peşinde koşmuyorsak, attığım taşın istediğimiz suya düşmesini istiyorsak, gereğini de yapmak durumundayız. Bu işin özeleştirisi. Ama işin eleştirisini de yapmalıyız.

Tek tuşla Paraguay’ın köylüklerinde neler olup bittiğini anında öğrenme kabiliyetimizin, kentte konuk edilen birinden habersiz kalması, bana göre kolaylıkla açıklanacak bir durum değil. Har vurup harman savurduğumuz sosyal medya hesaplarının, yalnızca yeme içme ve hezeyan paylaşma alanı olmadığını öğrendiğimizde, sanırım sorunun çözümüne kendimizden başlamış olacağız.

Kuşkusuz her konu, her konuk, her etkinlik, herkesin dikkatini çekemez ve katılımını sağlayamaz. İyi de, bu kentin yazarçizerlerinin, kültür ve sanat örgütlenmelerinin, hele ki PEN İzmir Temsilciliğinin ve üyelerinin dikkatini Zeynep Oral çekmeyecek de, kim çekecek?

Bilmem haksız mıyım?