Haber/ Didar DEMİRCİ
Bugün size belgesellere layık bir meslekten söz edeceğim. Saat tamirciliği... Artık çok azımızın görüp şahitlik edebildiği, belki de son demlerini yaşayan bir zanaat... Saat tamirciliği denilince de hepimizin aklına saçı başı ağarmış, hayat tecrübelerini alnında kırışıklıklara dönüştürmüş tatlı bir ihtiyar gelebilir. Ama bugün ki kahramanımız sizi biraz şaşırtacak. Başında da söylediğim gibi yüzyıllarca erkek dünyasında statü belirleyen saatlerin doktoru bir erkek değil, bir kadın... Hatta gencecik bir kadın... Henüz 24 yaşında olan Ceren Baz’ın ojeli parmakları ile tarihin canlı bir parçasıymış gibi duran saatlere dokunuşunu görenler hem şaşırıyor hem de takdir ediyor. İzmir’in Konak ilçesi Güzelyalı Mahallesi Mithatpaşa Caddesi üzerinde yarım asrı devirmiş, 11 metrekarelik bir dükkan içinde, babasının çıraklığını yapan Ceren, kendisini ‘3. Nesil Saat Tamircisi’ olarak tanımlıyor.
AHİLİK KÜLTÜRÜ İLE YETİŞEN GENÇ BİR KADIN
Ceren’in kendisine ‘3. Nesil Saat Tamircisi’ demesinin nedeni bugün çırak olarak bulunduğu dükkanda zamanında babasının da çırak olarak işe başlamış olması… Babası çırak olarak başladığı dükkanı zamanla ustasından devralmış. Yaklaşık 50 yıldır saatlerin tamir edildiği bu dükkanda ‘Babası gibi bir usta olmak’ için çaba sarf eden Ceren, babasından sadece zanaatı değil, Ahilik kültürünü de öğreniyor. Dışarıdan bakıldığında küçük, sıradan gibi görünen o saatçi dükkanında Ceren Baz ve Babası Ali Baz birlikte çalışıyorlar. Tarihin bir parçası gibi duran antika saatlerden tutun da modern kol ve duvar saatlerine kadar dükkanda her çeşit saati görmek mümkün. Çeşit çeşit saatlerle dolu dükkanın bir köşesinde duran plaklar ise Neşe Karaböcek’ten Barış Manço’ya kadar geniş bir çalma listesiyle günün yorgunluğuna eşlik ediyor. Yaklaşık 45 yıldır aynı dükkanda saat tamir eden Ali Baz, bugün kızına da ustasından öğrendiği gibi Ahilik değerlerini, esnaflığı ve elbette bir de saat tamir etmenin inceliklerini öğretiyor. Eskinin çıraklık kültürü içinde büyümüş olan babasını rol model alan Ceren için ustalığa giden yol ise hiç kolay görünmüyor. ‘Babam gibi olmak istiyorum’ diyen Ceren, “Onun kadar iyi iş yapmak istiyorum. Hem iş ahlakını hem esnaflığı hem de zanaatı babamdan öğrenip usta olmak istiyorum. Yani önümde aşmam gereken çok yüksek bir çıta var” diyor.
ARADIĞIMI BURADA BULDUM
Babasının okumasını çok istediğini ancak eğitim hayatında bir türlü işlerin yolunda gitmediğini ifade eden Ceren, Celal Bayar Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünü ikinci yılda bırakmış. Eğitim hayatı süresince de birçok işte deneyim elde etmiş. Protez tırnak yapımından, fotoğrafçılığa kadar dikkatini çeken her işte çalışma ve deneyim elde etme fırsatı yakalayan Ceren, bu serüveninin sonunda kendisini saatlerin arasında bulduğunu söylüyor. Saatlerden söz ederken adeta gözlerinin içi gülüyor. Saatlere olan sevgisine rağmen babasının hala kendisinden bir üniversite diploması beklediğini de dile getiren Ceren, “Burada babamla birlikte bir şey yapıyor olmak aslında biraz zor. Onun için de zor eminim. Çünkü benim nazım ona geçiyor, onun nazı bana geçiyor. Onun zamanındaki usta çırak ilişkisi burada birebir yaşatmak pek mümkün olmuyor. Ama yine de bir şey başardığımda her ne kadar bunu dile getirmese de onun yüzündeki gururu görmek beni bir şeyler yapmaya daha çok teşvik ediyor” diye konuştu.
Geleceği ve icra etmek istediği meslek konusunda aradığını babasının dükkanında bulduğunu belirten Ceren, “Normalde çok çabuk sıkılan bir insandım. Hayatım boyunca o kadar çok şey denedim ki belki bir tanesinde kalsaydım bugüne kadar fazlasıyla profesyonel olabilirdim. Ancak saat tamirciliğine başlayana kadar sürekli iş ve meslek değiştirdim. Bu işte şöyle bir sorun var, hiçbir zaman ‘ben oldum’ diyebileceğimi zannetmiyorum. Birbirinden farklı birçok saat var. Eski saatler var, elektronik sisteme dönülmüş yeni nesil saatler var. Sürekli kendimizi yenilememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“ASLINDA BEN HEP BABAMIN ÇIRAĞIYDIM”
2 hafta önce kalfalık belgesini aldığını anlatan Ceren, orada yaşadıklarını ise şöyle paylaştı: “Aslında çocukluğumdan beri çırak sayılırım. 6 yaşımdayken Güzelyalı Parkında tezgah açıp, babamın bana getirdiği saatleri ve oyuncaklarımı arkadaşlarıma satardım. Okumadığım kitaplarımı satardım. Hep içimde bir ticaret isteği yatardı. Küçük yaşta babamın en yakın arkadaşlarından birinin yanında fotoğrafçılık yaptım. Lise ve üniversite yıllarımda fotoğrafçılık yaptım. Son iki senedir saat tamirciliği yapıyorum ve artık emin oldum ‘ben bu işi yapmalıyım’ dedim. Hem bu işi seviyorum hem de babamın yükünü azaltmak istiyorum. Babam 45 senedir o tezgahın arkasında hep çalışıyor. Ben 24 yıldır gezdim, tozdum, eğlendim. Babam bana sağlayabileceği her türlü imkanı sağladı. Şimdi biraz da ben ona imkan sağlayayım o biraz gezsin, hayatın tadını çıkarsın. Şimdilerde en azından haftanın bir iki günü ‘ben gelmiyorum dükkana sen bakarsın’ diyebiliyor.”