-Bildiğiniz gibi ordumuz taarruz için hazırlık yapmaya devam ediyor.
-Bu masalı bir yıldır dinliyoruz. Ne zaman hazır olacak onu söyleyin. Kışa mı yoksa gelecek yaza mı?
-O kadar uzun süreceğini sanmıyorum.''
Yer Ankara. Türkiye Büyük Millet Meclisi. Büyük taarruzun bir hafta öncesi. Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp Paşa, Bütçe Komisyonunun Alt Komitesinde Komisyon üyelerine ve bazı milletvekillerine ordunun durumu hakkında bilgi veriyor. Özellikle muhalif üyeler Kazım Paşa'yı sıkıştırıyor ve ağır eleştirilerde bulunuyorlar. Kazım Paşa 'Bir hafta sonra taarruz edeceğiz ' diye bağırmak istiyor, ancak susuyor, ağır eleştirilere katlanıyor. Taarruz, Ata'nın isteği doğrultusu da son derece gizli. Dile kolay Ordu 300 yıldan beri ilk kez taarruza kalkıyor. Mustafa Kemal Paşa'nın Kazım Paşa'ya talimatı kesin;
''Seni hırpalayacaklardır. Ne derlerse desinler, sineye çek. Taarruzdan bahsetme. Fevzi Paşa'nın cepheye gittiğini de söyleme.''
Her şey büyük bir gizlilik içinde planlanıyor. Yunanlılar ve İngilizler, Türk Ordusu'nun taarruzuna asla ihtimal vermiyorlar. İngiliz Casus Örgütü ''Kara Jumbo''nun dahi harekattan haberi yok. O Kara Jumbo ki Meclis'te gizli oturumlarda alınan kararları İstanbul'daki İngiliz makamlarına ileten, Sakarya Savaşı günlerinde Türk Batı cephesi Karargahı'nın bazı gizli planlarını İngiliz General Harrington' aktaran bir casus örgütü...
Yunanlılar ise ham hayaller peşinde; Hükümetleri Anadolu'da Yunan Milli Bankası'nın şubeler açmasını uygun görüyor. İlk şubeyi Eylül'de Ayvalık'ta açmayı kararlaştırıyorlar. İzmir'de de bir üniversite açılmasına karar veriyorlar. Sakarya Savaşı sonrası General Papoulas'ın yerine Yunan Orduları Başkomutanlığına getirilen mağrur General Hacıanesti  ise;
''Türk Ordusu mu? Berbat! Yürekler acısı. Yerinden kımıldamaya bile takati yok. Şayet Türk Ordusu taarruz etmeye kalkışacak olursa kesinlikle mağlup  olacaktır.'' demekte.
26 ağustos Cumartesi günü Büyük Taarruz'un başladığını Londra henüz bilmiyor. 27 Ağustos Pazar tatili dolayısıyla Londra'ya taarruzla ilgili hiçbir bilgi ulaşmıyor. Mustafa Kemal'in dehasıyla hafta sonu tatiline rastlayan harekat sırasında Atina, İstanbul ve İzmir'deki diplomatlar tatil rehaveti içinde eğleniyorlar. Londra'ya ilk haber 29 Ağustos'ta ulaşıyor;
''Anadolu'daki Yunan Cephesine karşı, oldukça geniş çapta olduğu anlaşılan Kemalist taarruzu başlamıştır. Anadolu'yla irtibat kesiktir ve şimdiye kadar alınan tek haber, Afyon ile Kütahya'nın muhtemelen Kemalistlerin eline düşmüş olmasıdır.''
Mustafa Kemal günler önceden cephede uzun denetlemeler yapmış, sonrasında Ankara'ya dönerek Anadolu Ajansı'na 23 Ağustos günü Çankaya'da bir 'Çay Şöleni' düzenleneceğini duyurmuştur...
Ata o akşam gecenin karanlığında Akşehir'e Karargaha doğru yola çıkar. Yola çıkarken Annesi Zübeyde Hanım'ın odasına girer;
''-Nasılsın anne?
''-Pek iyi değilim, paşa oğlum.
-Ben birkaç günlüğüne gidiyorum. Pek yakında İzmir'deyiz. Sana oranın havası iyi gelir. Seni oraya götürürüz.''
Zübeyde Hanım şaşırır. İzmir düşman elinde değil midir?.. Bir  şey demez. Ata, annesinin elini öperek hayır duasını alır. Bahçede Fikriye Hanım'la vedalaşırken;
''Ben gidiyorum Fikriye, Yunanlıları denize dökmeye, haydi Allahaısmarladık.'' der...
İşte bu inançtır zaferi getiren. Ulu Önder ilmek ilmek işlemiştir zafere giden yolların taşlarını.