Bazı sanatçılar yapıtlarının toplamından fazla bir şeyi ifade ederler. Bazen yapıtlarından farklı bir şeyi temsil ettikleri de olur. Bu ‘bazıları’ yalnızca ait oldukları, rol aldıkları, ürettikleri, üretimine katkıda bulundukları alanda değerlendirilemezler!’’Ozan Haydar Ergülen’in bu saptamalarına
uyandır iki yıl önce yitirdiğimiz Tarık Akan. Onu salt -sinema sanatçısı- olarak görmek doğru değildir! Yapımcı, yazar, eğitim gönüllüsü, Nazım sevdalısı, asla baş eğmez bir Mustafa Kemal devrimcisidir de!

***

Sinemaya 48 yıl önce bir yarışmayla girdiğinde adı 'Kartpostal Çocuğu'na çıkmış, Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ile peşpeşe film çekmişti. Sonra karakter oyuncusu olgunluğuna erişti. Jönlük bitmiş inanılmaz zor rollerin adamı olmuştu. Nehir, Maden, Sürü, Yol, Derman, Kanal, Ses, Eylül Fırtınası ve Karartma Geceleri'ndeki gibi!..
Cannes Film Festivali’nde en büyük ödülünü almıştı. Çok sevilen, yetenekli, üretken aktördü Tarık Akan! 111 sinema filmi ve 4 dizi çekti. 12 Eylül’de yaşadıklarını da 'Anne kafamda bit var'da
kaleme aldı.

***

12 Eylül faşist darbesinde Almanya’da Yılmaz Güney hakkındaki bir konuşmadan sonra İstanbul’da havaalanında cuntacılarca gözaltına alınmış, 2.5 ay zindanda kalmıştı. O gün yanındaki can dostu Müjdat Gezen’dendir bu anekdot: İki polis arasında giderken bana bavulunu bıraktı ve fısıldadı;
‘Müjdat, bavulun bir gözünde telefon rehberi var. Orada bunların hoşuna gitmeyecek kimselerin numaraları var. Biz yandık onlar yanmasın!'
Barış Derneği davasından da yargılandı, Nazım Hikmet’in doğum yılı etkinliklerine katıldığı için
soruşturmalar açıldı hakkında. Asla sarayların, köşklerin sanatçısı olmadı! Silivri duruşmalarında zulme, barikatlara, biber gazına direnen binlerdendi. “Atatürkçüleri, yurtseverleri zindana atıp çürütmek istiyorsunuz. Buna hayır diyoruz” diye haykırıyordu. 1 Mayıs’larda ön saf alan, Ankara’da TEKEL, Soma’da maden işçilerini yalnız bırakmayanlardandı. Gezi Direnişi’ne destek verenlerden de!

***

Yaşam boyunca eğilmeyen/bükülmeyen saygın Tarık Akan’la İstanbul’da Nevizade’de aynı dost masadaydım. Yanlış anımsamıyorsam; Kemal Sunal’ın ölümü sonrasıydı. Aklımda kaldığı kadarıyla söyleşi sırasında, “Varlığım ve yaşamımdır Mustafa Kemal!” demişti. Bir de Ömer Hayyam dizeleri okumuştu o gece: “Her sabah yeni bir gün doğarken/ Bir gün de eksilir ömürden/
Her şafak bir hırsız gibidir/ Elinde bir fenerle gelen!..”
En sevdiği filmlerini de sormuştum, “Hepsi emektir ama Sürü, Yol, Maden bir başka” yanıtını vermişti. Sonra ona 70’lerde Necla Nazır ile İzmir’de Fuar’da çevirdiği “Çapkın Hırsız” filmini anımsatmıştım. Sette ona soğuk su getirdiğimi, bir imzalı fotoğrafını verdiğini... Ne çok mutlu olmuştu!

***

Sinemadan kazandığı paraları biriktirmiş, okul açmıştı. Bakırköy’deki Taş Mektep ve öğrencileri, herşeyiydi. Cehaletle dinci faşizm ve hukuksuzlukla savaşımda öncüydü! Türkiye’nin güzel yarınları için mücadele ettiğinden gericiler onu hiç sevmedi! Daha toprağa verilmeden sosyal medyada ona küfürler, hakaretler yağdırmalarının sebebi budur. Bu güruhun asla insan olma şansı yoktur zaten!

***

Para ve ün için değil insanlık, Cumhuriyet değerleri eğitim, kültür, sanat için harcanan inatçı hayattır Tarık Akan. Goethe, “Ölümsüzlük herkesin harcı değildir’’ der. Ama sen Van-Güzelsu’nun 3001 metre yüksekliğindeki Tirşin Yaylası’nın 'Tirşin Çiçeği' gibisin. Onun için Tarık Akan ölümsüzsün! Bu kalpler seni unutur mu yüreği de yakışıklı!..