“Benim şiirden

başka kimsem yoktur”

(Özkan Mert)

“Özkan Mert’in şiirlerini ilk olarak ben yayınladım” desem, benim için övünmek olur mu?

Yalnız Özkan’ın mı? Kendisiyle birlikte yüzlerce gencin ilk kalem alıştırmaları, Ege Ekspres (İzmir) Gazetesi’nde yıllarca yönettiğim edebiyat sayfasında yayınlandı. Hiç unutmam: O, Mahmut Nedim Yücel, Çetin Uçal, İzmir’de bir eküri idi. Özkan, Refik Durbaş gibi, Namık Kemal Lisesi’ndeyken bulaşıcı şiir hastalığına yakalanmıştı. Refik Durbaş, ilk şiiri “Velvele”yi benim yayınladığımı her vesile ile dile getirmiştir.

Özkan -nedense- bunu gizlemeye (!) çalışır. Tüm şiirleri (60-08), “Yeryüzü Şarkıları” adlı tuğla kitapta toplandı. Büyük emek, büyük birikim. Ancak, özgeçmişini yazarken, ilk şiirlerinin “İzmir’de Attila İlhan’ın yönettiği Yeni Asır Gazetesi’nin kültür sayfasında Telgraf ve Evrim gibi dergilerde yayınlandı” deme aceleciliğinde bulunmuş. Atilla İlhan Yeni Asır’da hiç çalışmadı, bir ara Demokrat İzmir genel yayın yönetmenliği yaptı, şiirleri kültür değil (sanat ve) edebiyat sayfalarında yayınlandı. İzmir’de “Telgraf” isimli gazete hiç çıkmadı, şair belki “Ege Telgraf”ı kastediyor; uzun süre diyar-ı gurbette bulunduğu için hafızası nisyan ile malul olmuş. Evrim Dergisi ise İzmir’de, aralıklarla birkaç sayı yayınlandı.

Sevmediğim deyimle “her neyse”.

Özkan’ın toplu şiirleri tam bir tuğla kitap folyo boy (parmak hesabıyla bir karışa bir sele) 600 sayfadan fazla. Sonda, şaire gelen mektupların özgün örnekleri ve “Fotoğraf Albümü” yer alıyor.

İçindekiler: Bir Elma Büyüklüğünde Sakallarım, Diren Ey Kalbim, İşte Hayat, Stokholm’de Mavi Saatler, Allah ve Tango, Kentlerin Senfonisi, Bir Irmakla Düello Ediyorum, Wolfgang Amedeus Mozart, Van Gölü Savunması, Gelincikya, Şiirin İlkeleri, Çeviri Şiirler, İşveççe Kitapları, Kaynakça. Her bölümün başında, o bölüme ad seçilen kitapların kapak fotoğrafları konulmuş.

Özkan böylece 2008 yılına kadar yayınlanmış eserlerini bir araya getirirken, edebiyat tarihçilerine yeterli malzeme bırakmış oluyor. İsveç’te bulunduğu yıllar dahil, Özkan ile hep iletişimde bulundum; yayınlarımda şiirlerine yer verdim. Dahası, 35 kez hazırlayıp sunduğum Salihli Şiir İkindileri’ne de çağırdım. İlk çağırdığım etkinlik öncesi Özkan, biricik kızını genç yaşta kaybetti. Bir sonraki “İkindi” Serdeis (Sart) Gymnasionu Paleastrası’nda idi ve “Onur Konuğu”, Özkan’ın da eski dostu olan Ataol Behramoğlu idi. Ataol’un hoş görmesiyle Özkan Mert’e de, antik eğitim kurumunun avlusunu dolduran yüzlerce sanat severe hitaben şiir okuttum.

Özkan Bodrum’da yazlıyor. Orada bulunduğu bir sırada Muğla’daki bir etkinliğe çağrılmış; birkaç şiirini okumuş. İyi, hoş, güzel. Toplantıda ağzından çıkan “...kervan yürür” sözü, Muğlalılar’ın kalbini kırmış. Kendisinin haberi yoksa, bu yazıdan öğrenmiş olsun. Evet; “Sanat iltifata tabidir. Müşterisiz meta zayidir” ama, sanat sunucusunun da alıcıyı aşağılamaya hakkı yoktur. Bu sözü yarım yüzyılı aşkın süredir tanıdığım Özkan’ın ağzından kaçmış olduğunu var sayıyorum. Tabiat-ı şairanesi (şairane yaradılışı) olan Özkan Mert’in, “Yeryüzü Şarkıları”ndan sonra da boş durmadığını biliyor; yeni yayınlarını bekliyorum. Ben Özkan’ın “Mayıs Çalkantıları” şiirini önemsemiş ve Salihli Şiir İkindileri’ni özel yayını “İZ”de yer vermiştim.

Yazımın sonuna, şairimizin, erken gençliğini kurban ettiği şehre seslendiği şiirini koyuyorum:

EY! İZMİR ŞEHRİ

Ben değil miydim

Ey İzmir şehri

Gözleri en kara

En fışkın delikanlın senin?

Masmavi gökyüzünü

Kendime bayrak yapıp

Hülyalı ve amansız yüzümle

Ateşlemedim mi

Kendimi

Şehrin ortasında?

Ben değil miydim

Ey İzmir şehri

Senin hastanelerinde yatan

Tek bir dost yüzü görmeden

Aylarca aylarca dinleyerek

Denizin dalgalarını

Vahşi hayvan çığlıklarına benzeyen

Ölgün, beyazımsı ışık altında

Kendi kendine

Bilenen bir bıçak gibi?

Neler düşünmedim

Hayat üzerine.

Ve ellerime aldım

Yüreğimi, beynimi

Şekil verdim

Parmaklarımla onlara

Sonsuz yalnızlığım içinde.

Ner’desin şimdi sen

Ey! Damarlarımda

Keskin bir cilet gibi duran Alkollü

Serseri gençliğim?

Öpüştüğüm daracak sokaklar

Seviştiğim mezarlıklar.

Ey unutulmaz

Affedilmez şehir

İzmir!

Kanımın

Şiirimin şehri.

Ben değil miydim

Ey İzmir şehri

Sarı bir alkolün

Hızına kaptırıp kendimi

Küçücük gülüşlerine bir kızın

Büyüsüne aşkın

Uğruna bıçaklar

Mektuplar çeken

Ben değil miydim?