“Az gittik, uz gittik…” Bütün çocuk masalları böyle başlar… Ve “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” diye biter…

Ardından da “mutlu sonla” biten masalı anlatan kişi, derin derin esneyip “Hadi bakalım, çık yatağına uzan artık” der…Yani, “uyu artık; biz de işimize bakalım!” anlamındadır bu final sözü…

Aaaaa… Bugün 27 Aralık. Siyaseten büyüklerimizin! 361 gündür bizlere anlattıkları masalın “mutlu sonunu!” bildirmelerine tam 4 gün kalmış! Az mı gittiler, uz mu gittiler? Hepimiz “Ne kadar gidildiğini, ne kadar kaldığını!” çok iyi biliyoruz! Amma ve de lâkin, bu masalda “çocuk ayağına yatıp!” uyurmuş gibi yaparak, onların bundan sonra nereye gidecekleri yolu kolaçan etmeye çalışmalıyız!..

Ah! bizler, sizler için neler yaptık, neler!…

Şimdi, iktidarın TV. ekranlarından ve gazetelerden “çocuklara” pardon! büyüklere masal anlatma kürleri (! ) başladı bile… Ya mışıl mışıl uyuyacaksınız ya da doğrulara “doğru” yanlışlara da “yanlış” diye haykıracaksınız! Örneğin, geçiş garantili yollara, köprülere, şehir hastanelerine, havaalanlarına, “yaz-boz” tahtasına dönen eğitim sistemimize, “Deli Dumrul” vergilerine, asgari ücretlere, yeni düzenlenen “sorma geç” vergilerine, her alandaki cezalara, yiyecekten yakacağa, giyecekten kredi kartlarına, hatta tüm yakacak fiyatlarına gelen zamlara kadar bakıp, bitmemiş veya başlanmamış olanlarını maliye müfettişi gibi inceleyip “tüyü bitmemiş yetimlerin” haklarını koruyacaksınız.

Yeni yıl için hazırlanan “yeni umut paketlerini” de tıpkı akıllı “X Ray” cihazlarından geçirircesine tarayacak, öyle kabul edeceksiniz. Ya da “referandum” hakkınızı kullanacaksınız. Madem ki yönetim şeklimiz Cumhuriyet olduğuna göre, bu Cumhuriyet devletini de demokrasi ile taçlandırmak bizlere düşüyor…

***

Eski dosyalarımı karıştırırken şu “DEVLET” fıkrası gözüme ilişti: Kayserili ulemadan Molla Hasan Vasfi Efendi ölüm yatağındayken çocuklarına şu vasiyette bulunmuş: “Çocuklar… Devlet çalgı, siz çengi, ayak uydurmağa bakın!”

Vergiler için de şu “AKIL VERGİSİ” fıkrasına bir göz atalım:

Fransa kralı XV. Lois’e yaranmak isteyen saray mensuplarından biri, kralın huzuruna çıktığı bir sırada, “Haşmetlim demiş. Aklıma yepyeni bir vergi koymak geldi. Bu öyle bir vergi olacak ki, herkes severek ödeyecek; adı da akıl vergisi olacak.” Kral bıyık altından gülümsemiş: “Mükemmel bir fikir bu, diye cevap vermiş: “Bir istisna olarak da siz bu vergiden muaf tutulursunuz herhalde!”

***

Eğitim konusunda son günlerde vatandaş, kapanan okullar, ödenmeyen öğretmen maaşları, konusunda hayli dertliydi. Tabii ki her gün değişen sınıf, sistem konuları da işin bir başka boyutu… İzmir Kız Lisesi Konferans Salonu’nda Eğitim-Bir-Sen’in düzenlediği toplantıda eğitimcilerle Prof. Dr. Nurullah Genç bir araya geldi. Konuşmacılar hayli heyecanlıydı. Çünkü konu geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz idi…

***

TRT'nin emekli yöneticilerinden ve de İzmir Büyükşehir belediye başkanlarından Dr. Burhan Özfatura’nın da değerli danışmanı aile dostum sevgili Haluk Narbay da eğitim konusunda çok dertli. Narbay, “Ülkemiz için önemli bir konuyu benimle dertleşmek paylaşmak” istedi.. Daha doğrusu, Facebook’ta Finlandiya’nın eğitim sistem ve düzeninin eski ve yeni durumu ile buna ilişkin gelişmesinin ele alındığı bir videoyu defalarca izlemiş ve gıpta etmiş, kıskanmış… Bu eğitim videosu dahi “Türk Milli Eğitiminde nasıl bir yol izlenmeli” sorusuna ışık tutacak nitelikte ve “öneriyorum” diyor… Dersler, sınıf geçme uygulamalarının külliyen yanlış olanlarını sıralıyor. Bu arada yerim dar olduğundan, bahsettiği sistemin videosundan gelecek yazılarımda bahsederim.


***

Ben de, uygun düşer mi bilmiyorum ; yazıma bu “ISTIRAP VE CEHALET” başlıklı fıkra ile noktayı koyuyorum. Bir gün Sultan Aziz, Mustafa Paşa’ya sordu: “Özgürlük ve eğitim sayesinde milletin gözü açılırsa ne olur?”

Mustafa Fazıl Paşa şu cevabı verdi: “Ne olacak, o zamana millet bizim cehaletimizi ve kendi ıstırabını daha feci bir şekilde anlar.”