Dünya öyle günlerden geçiyor ki, çoğu zaman kuruyup giden, kirlenen su kaynaklarımızı; gün geçtikçe azalan ormanlarımızı ve bu durumun hepimize yansımalarını düşünmüyoruz. O yüzden en azından böyle günlerde mevcut tabloyu önümüze koyup, hem toplumsal hem bireysel anlamda üzerimize düşen görevleri hatırlamakta yarar var.

Birleşmiş Milletler tarafından küresel farkındalık yaratmak için hayata geçirilen 21 Mart Dünya Orman Günü ve Haftası, 22 Mart Dünya Su Günü ve Haftası’nda ülkemizdeki veriler bize ne diyor?

GEÇEN YILIN BİLAÇOSU AĞIR

WWF-Türkiye, doğanın uyanışı sayılan 21 Mart’ta geçtiğimiz yaz yaşadığımız büyük orman yangınlarının doğa ve insan üzerindeki etkilerini anımsatarak “Akdeniz Bölgesi’ndeki Büyük Orman Yangınlarının Ekolojik ve Sosyo-Ekonomik Etkileri” raporunu duyurdu. Rapordan çarpıcı bölümler şöyle:

-        Türkiye’de son 20 yılın istatistiklerine göre her yıl ortalama 2-3 bin orman yangını çıkıyor ve yaklaşık 7-8 bin hektar alan yanıyor.

-        Bu yangınların her yıl ortalama 1-2 tanesi büyük veya tek başına en az 5 bin hektar alanı etkileyen, mega yangınlar.

-        28 Temmuz 2021’le başlayan 15 gün içinde, 54 ilde, 250’nin üzerinde orman yangını meydana geldi ve bu yangınlarda yaklaşık 150 bin hektar orman alanı etkilendi. Büyük yangın sayısı ise 16 oldu.

-        Son 20 yılda yanan alanların toplamına eşit olan bu büyük yangın dalgasından en çok etkilenen iller Antalya (82 bin ha) ve Muğla’ydı (62 bin ha).

-        Yangınlarda 13 kişi yaşamını yitirdi.

-        Antalya’da 56, Muğla’da 107 köy ve mahallede toplam 8 bin 376 çiftçiye ait, 49.200 dekar ekili/dikili üretim alanı ve 565 dekar örtü altı üretim alanı yangınlardan etkilendi. Toplam 265 büyükbaş, 3.994 küçükbaş, 30.462 kanatlı hayvan yok oldu. Marmaris çam balı ve Milas zeytinyağı üretimi ile kekik, defne gibi odun dışı orman ürünleri üretimi büyük zarar gördü.

4 YILDA 189,4 BİN HEKTAR KÜL OLDU

Emekli öğretim üyesi Doç. Dr. Yücel Çağlar'ın Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) faaliyet raporlarına dayanarak yazdığı makaleden önemli bölümler ise şöyle:

-        2017-2021 döneminde toplam 13.5 bin orman yangını çıktı ve bu yangınlarda 189,4 bin hektar orman ekosistemi zarar gördü.

-        189.4 bin hektar orman ekosisteminin yangınlardan zarar görmesine karşın 2021 yılında tüm ülkede yalnızca 35.4 bin hektar alan ağaçlandırıldı.

-        2010’dan önceki yıllarda ortalama 80-90 bin hektar dolayında erozyon önleme çalışması yapılıyordu. 2021 yılında bu rakam 36.7 bin hektara düştü. Aynı dönemde devlet ormanı sayılan yerlerdeki yaklaşık 20 bin hektarda orman ekosistemleri yok edilerek tarım ve yerleşim yerine dönüştürüldü.

ENDÜSTRİYEL ODUN TEHDİDİ

Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) de endüstriyel odun üretimindeki artışın yarattığı tehdide dikkat çekti:

-        Endüstriyel odun üretimi sadece son 4 yılda (2017-2021) 15,5 milyon metreküpten, 27.7 milyon metreküpe çıkılarak yüzde 78.7’lik bir artış yaşandı.

-        Ülke ormanlarımızın giderek artan ölçekte odun üretime konu edilmesi, boşluklu kapalı ormanların giderek artmasına, üretim ormanlarının üretme gücünün düşmesine ve bunun sonucunda ormanların bozulmasına yol açmaktadır.

SUYUMUZ TÜKENİYOR

Ormanlarımız bir bir yok olurken suda da tablo iç açıcı değil. Tüm canlıların hayat kaynağı olan su, giderek tükeniyor ya da kullanılmaz hale geliyor.

Tıpkı ormanlarda olduğu gibi suda da, küresel iklim krizi, insan kaynaklı doğa tahribatı, aşırı tüketim, doğaya kontrolsüz bırakılan evsel ve tehlikeli atıklar, mikro ve nano plastikler, kimyasallar ve yanlış tarım çalışmaları gibi nedenlerle yer üstü ve yeraltı su kaynakları bozuluyor.

Türkiye mevcut tabloda artık su fakiri ülkeler arasında yer almaya aday bir ülke haline geldi.

-        Son sayıma göre 82 milyon nüfusun yaşadığı Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 1519 metreküp. Ancak bu rakamın, daha gerçekçi bir nüfus tahmini yapıldığında çok daha düşük olacağı düşünülüyor.

-        Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2030 yılında nüfusumuzun 100 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Bu durumda kişi başına düşen su miktarı ise 1100 metre küpe düşecek.

-        İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meriç Albay, Türkiye'nin su zengini bir ülke olmadığını belirterek, “112 milyar metreküp kullanılabilir suyumuz var. Bu miktar oldukça az" diyor.

-        Türkiye'de suyun yüzde 75'i tarımda kullanılıyor. Yanlış tarım politikaları, vahşi sulama gibi nedenlerle su kontrolsüz ve yanlış tüketiliyor.

-        Su kaynağına karışan endüstriyel ve kimyasal atıklar büyük tehdit yaratıyor. Geri döndürülemeyecek seviyede kirlenen göller, akarsular ve denizler, insan sağlığını bozarken hem ekosistemi hem de biyoçeşitliliği yok ediyor.

-        Türkiye’de son 60 yılda, yaklaşık 3 Van Gölü büyüklüğünde 70'e yakın doğal göl kurudu. Birçok önemli göl ise kuruma tehlikesi altında.

HEMEN HAREKETE GEÇİLMELİ

Türkiye’nin kırıklarla dolu su ve orman karnesi bize gösteriyor ki; en değerli iki varlığımızı koruyamıyoruz. Bireysel anlamda su tasarrufu yaparak, çevreyi kirletmemeye çalışarak, fidan dikerek doğaya karşı görevimizi yerine getirebiliriz.

Toplumsal farkındalığın artırılması ise şart; kaynaklarımızı bu hızla tüketmeye devam ettiğimiz takdirde ileride çocuklarımızın kurak ve sağlıksız bir ülkede yaşayacakları artık neredeyse kesin.

Devlet politikalarının yeniden yapılandırılması, ormanlık alanların korunması, yangınlarla daha etkin mücadele edilmesi için gerekli altyapının sağlanması, su kaynaklarındaki kirlenmenin önüne geçilmesi için endüstriye ve tarıma yönelik tedbirler alınması, geri dönüşüm çalışmalarının yaygınlaştırılması, çevre konusunda çalışmalar yapan STK’ların önerilerinin dinlenmesi ve bu politikalar yapılandırılırken sürece dahil edilmeleri gerekiyor.

Bugün adım atarsak, yarını hala kurtarabiliriz.