Gazetecinin kaleminin mürekkebi alın terinden, diğer kısmı, şeref-haysiyet-onur alaşımındandır. Kırılır ama satılmaz. (BEKİR COŞKUN)
Elbette dıştan görünümüyle çekici meslektir gazetecilik.
Toplumda tanınmak hoştur da sorumluluğun hiç bitmediği meslektir.
Gazetecilikte mesai kavramı yoktur, 24 saattir gazetecilik.
Gazetecilik tutkudur, sevgisi heyecanlandırır gazeteciyi.
Herkesin mühimsemediği ayrıntılardan haber çıkarabilendir gazeteci.
Gazetecilikte de aslolan; muhabirliktir!
Mesleğin keyfini, kederini, çilesini, hüznünü dolu dolu yaşamış Metin Toker Usta şöyle tarif ederdi gazeteciliği:
“Okuyucuyla yaşanan ve yaşanmakta bunca yıl devam eden beraberlik. Geride kalan güncelden bugünün günceline gelen ve yarının güncelinde sürecek bir birliktelik. Ne muhteşem bir serüven. Gazetecilik dünyanın en güzel mesleği. 1- Çok severek 2-Adam gibi yapmak şartıyla…”
O Toker ki, yazdıklarından dolayı hapse atıldı, iki kızı da tutukluyken doğdu. Hiç pişman olmadı.
Hatıralarını da “Gazeteci Olan Adamın Hikayesi” kitabında kaleme aldı.
Onun “Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları” ciltleri de yakın tarihimiz için kaynak kitaplardır…
xxxx
Tülay Cengiz…
Doğruları uğruna kalemiyle bir ömür tüketmiş, hep muhabir kalmış bir gazetecidir, 1972’den beri…
İzmir’in ilk kadın gazetecilerindendir. Sumru Silahtaroğlu, Figen Eğriboz, Semra Saygı, Selmin Şengir, Emel Özlü, Aydan Seyhan, Güler Özkan, Gönül Tavoğlu, Özden Ünver, Şenay Düdek gibi…
Toplumcudur, özgürlükçüdür, devrimcidir. İsyankar ruhludur.
Yaşama soldan bakar. Her eylemde ön saftadır, adeta sıra neferidir Tülay Cengiz.
Hep gazeteci kalabilmeyi başarabilmiştir.
Okan Baba(Yüksel), çok sevdiği meslektaşı Tülay Cengiz’i şu cümleleriyle anlatır:
“Yaşamının 50 yılını ‘ağır işçilik’ gazetecilikle geçiren ve gazeteciliği boyunca hayatı inceleyen, yazan, gazetelerin sütununda ölümsüz olan Tülay Cengiz, artık günlük haber ve günlük yazılar ötesinde kitaplarıyla da sahne alıyor.
Günün 24 saati, halk için yorulan beyin ve yürek gücümüzün gazete sayfalarında en iyi biçimde değerlendirilmesi aynı zamanda okurlara olan saygımızın bir gereğidir. Bu ‘en ağır işçiliğin’ en güzel yanı da gün ve geceler boyu hazırlanan gazetelerin her bir sayısının bir diğerinden güzel olmasıdır…”
xxxx
Tülay Cengiz, gazetecilikteki 50 yılını “Yazabilirsen Yaz Gazeteci Yaz” ismiyle kitaplaştırdı.
Can Dündar, Akın Birdal ve Prof.Dr. Haluk Şahin kitaba önsöz yazdı.
Kitabın ilk bölümünde Tülay Cengiz’in basın yaşamına nasıl başladığı yer alıyor. Milliyet ve Türk Haberler Ajansı’nda (THA) stajı, Ege Ekspres’e başlaması, Cumhuriyet Gazetesi dönemi, 12 Eylü’ün sıkıyönetim mahkemelerindeki davaları izlemesi, bu sıarada eşi Avukat Metin Cengiz ile tanışması, evliliği yer alıyor.
12 Eylül’de eşinin “örgüt üyeliği iddiasıyla” işkenceden geçirilmesine, cezaevine girmesine, süreçteki mektuplaşmalarına da yer vermiş kitapta Tülay Cengiz.
Ve o günlerden “yüreğindeki çiziklerle” eşine ithaf ettiği şiiri, 20 Aralık 1980 tarihli;
“Ecel, trafik kazası ya da faşizm
Alır götürür beni senden
Sevgi dolu kalbim sendeyken
Falakaların acısı elektriğin şoku
Hakaretin ağırlığı
Ve yalnızlık…
Uzakta kalan yoldaş sevgileri
Alır götürür beni senden
Sevgi dolu kalbim sendeyken
Kelepçe demir parmaklık
Ağır demir kapı ve tek başınalık
Geride kalmış bir anı
Alır götürür beni senden
Sevgi dolu kalbim sendeyken…”
xxxx
272 sayfalık kitap, yazarın ilginç haber ve röportajlarıyla da okunmaya değer.
Özellikle Libya ve Bulgaristan izlenimleri…
Kalemini hiç tutsak etmemiş Tülay Cengiz, Şair Avukat Dostumuz Semihat Karadağlı’nın dizelerindeki gibi: “…kılavuzu yüreğim, mürekkebi vicdanım oldu
sevgiyle yüreğimden dolup aktı
bazen kızdı cüssesine bakmadan
haksızlıklarda isyana kalktı…”
Kitabı bitirirken o hep haklı isyanına bir kez daha tanık oldum
“Gazetecilikten başka işi olmamış gazeteci” Tülay Cengiz’in…
Kutluyorum, okuru ve imzası çok olsun “Yazabilirsen YAZ GAZETECİ YAZ”ın…