Ekonomik belirsizliklerin arttığı, vatandaşın birikimini korumak için en güvenli liman olarak gördüğü altın, son dönemde dolandırıcıların yeni hedefi haline geldi. Piyasada, uzmanların bile ilk bakışta anlamakta zorlandığı yeni bir sahte altın türü hızla yayılıyor: "Suriye altını" veya "Suriye çeyreği". Düğünde, nişanda takılan, yatırım için alınan, yastık altında saklanan o bildiğimiz çeyrek altınların birebir kopyası olarak üretilen bu sahte ürünler, hem kuyumcuları hem de vatandaşları büyük bir endişeye sevk ediyor. Bu yeni dolandırıcılık yöntemi, sadece birikimlerinizi eritmekle kalmıyor, aynı zamanda altına olan güveni de temelinden sarsıyor. Bir kere tuzağa düşenin elinde patlayan bu değersiz metaller, binlerce liralık birikimlerin bir anda çöp olması anlamına geliyor.
Gerçeğinden ayırt etmek neredeyse imkânsız
"Suriye altını" olarak adlandırılan bu sahte çeyrekleri bu kadar tehlikeli kılan en önemli özellik, gerçeğine olan inanılmaz benzerliği. Usta dolandırıcılar tarafından üretilen bu altınlar, ağırlık, renk ve hatta üzerindeki desenler itibarıyla, Türkiye Cumhuriyeti Darphane'sinde basılan orijinal çeyrek altınlardan neredeyse ayırt edilemiyor. Ancak bu benzerlik, sadece bir göz aldanmasından ibaret.
İşin aslı, bu altınların Darphane ile hiçbir ilgisi olmamasında ve merdiven altı atölyelerde, piyasada yasa dışı yollarla basılmasında yatıyor. NTV'de yer alan habere göre, bu sahte altınların en büyük hilesi, ayarlarının düşük olması. Konuyla ilgili açıklama yapan kuyumcu Varol Erdoğan, gerçek bir çeyrek altının 22 ayar olması gerekirken, "Suriye altını" denilen bu ürünlerin genellikle 21, hatta 20 ayar olduğunu belirtiyor. Yani, içindeki saf altın oranı, olması gerekenden çok daha düşük. Bu da, onun değerini büyük ölçüde düşürüyor. Ancak bu ayar farkını, bir vatandaşın çıplak gözle veya dokunarak anlaması kesinlikle mümkün değil. Dolandırıcılar, bu ayırt edilemezlik özelliğini kullanarak, değersiz bir metali, gerçek altın fiyatına satarak büyük bir vurgun yapıyor.
Tuzağa düşenin eli yanıyor: bu altını hiçbir kuyumcu almıyor
Bu dolandırıcılığın en acı ve en can yakan noktası ise, tuzağa düşen vatandaşın, dolandırıldığını anladığında artık iş işten geçmiş olması. Çünkü bu sahte altınları bir kere satın aldığınızda, onu tekrar paraya çevirmeniz, yani bozdurmanız imkânsız. Hiçbir kuyumcu, bu ayarı düşük ve sahte ürünleri geri almayı kabul etmiyor. Mağdur vatandaş, elindeki çeyrek altını bozdurmak için bir kuyumcuya gittiğinde, aldığı "Bu altın sahte, bunu alamayız" yanıtıyla hayatının şokunu yaşıyor. Binlerce lirasını yatırdığı o parlak metalin, aslında değersiz bir puldan farksız olduğunu öğreniyor.
Kuyumcular, bu sahtekarlığı ancak kendilerine has yöntemlerle anlayabiliyor. Vatandaşın sahip olmadığı özel ekipmanlar ve tecrübe ile yapılan "mihenk taşı testi" gibi yöntemler, altının gerçek ayarını ve sahte olup olmadığını ortaya çıkarıyor. Bir kuyumcu, altını özel bir taşa sürterek ve üzerine çeşitli asitler damlatarak, onun saflık derecesini saniyeler içinde anlayabilirken, vatandaş için bu durum tam bir muamma. Bu da, dolandırıcıların işini kolaylaştırırken, vatandaşın mağduriyetini kaçınılmaz kılıyor.
Kuyumculardan 'acil denetim' ve 'güvenilir adres' çağrısı
Piyasada hızla yayılan bu yeni tehlike karşısında, dürüst çalışan kuyumcular da büyük bir endişe içinde. Hem kendi mesleklerinin itibarı hem de vatandaşın mağdur olmaması için yetkililere seslenen kuyumcular, acil önlem alınmasını talep ediyor. Kuyumcu Varol Erdoğan, bu sahtekarlığın önüne geçilmesi için tek bir adres gösteriyor: Denetim. "Kuyumcular Odası'nın denetim yapması lazım" diyen Erdoğan, piyasadaki bu sahte ürünlerin toplatılması ve üretenlerin cezalandırılması için sektörel kuruluşların ve devletin ilgili birimlerinin harekete geçmesi gerektiğini vurguluyor.
Ancak denetimler yapılana kadar, vatandaşın kendini koruması için alabileceği en temel ve en önemli önlem, alışveriş yaptığı adrese dikkat etmesi. Varol Erdoğan, "altın almak isteyen vatandaşların kandırılmamak için mutlaka güvenilir, yıllardır bildikleri, tanıdıkları yerlerden alışveriş yapması gerektiğinin" altını çiziyor. Bu, sadece bir tavsiye değil, birikimlerinizi korumak için uymanız gereken altın bir kural.
Nasıl korunmalıyız? dolandırılmamak için 5 altın kural
Peki, bir vatandaş olarak bu "Suriye altını" tuzağına düşmemek için ne yapmalısınız? İşte dikkat etmeniz gereken bazı hayati noktalar:
-
Tanıdık ve Güvenilir Kuyumcu: Altın alışverişinizi, her zaman mahallenizin veya şehrinizin tanınmış, yıllardır aynı yerde faaliyet gösteren, güvenilir kuyumcularından yapın.
-
Sokaktan ve İnternetten Uzak Durun: Özellikle sokak satıcılarından, kaynağı belirsiz tezgahlardan veya güvenilirliği kanıtlanmamış internet sitelerinden asla altın almayın. "Normalden biraz daha ucuz" gibi görünen teklifler, genellikle bir dolandırıcılığın habercisidir.
-
Sertifika ve Fatura İsteyin: Yaptığınız her alışverişte, aldığınız ürünün ayarını, gramını ve özelliklerini belirten bir sertifika veya resmi bir fatura talep edin. Bu, hem bir güvence sağlar hem de olası bir sorunda yasal haklarınızı aramanızı kolaylaştırır.
-
Darphane Bandrolüne Dikkat Edin: Özellikle paketli çeyrek, yarım veya tam altınlarda, Darphane'nin özel ambalajının ve bandrolünün olup olmadığını kontrol edin. Ancak dolandırıcıların bu ambalajları da taklit edebileceğini unutmayın.
-
Şüpheli Durumlarda Uzmana Danışın: Eğer size hediye gelen veya daha önceden aldığınız bir altının gerçekliğinden şüphe duyuyorsanız, en yakın ve en güvendiğiniz kuyumcuya giderek, ücretsiz olarak kontrol ettirmekten çekinmeyin.
Unutmayın, altın gibi değerli bir yatırım yaparken gösterilecek en küçük bir ihmal veya dikkatsizlik, yılların birikiminin bir anda buharlaşmasına neden olabilir. Dolandırıcıların en büyük silahı, vatandaşın bilgisizliği ve "daha ucuza alma" arzusudur. Bu tuzağa düşmemek için, her zamankinden daha dikkatli, daha şüpheci ve daha bilinçli olmak, birikimlerinizi korumanın en etkili yoludur.