Binayı görünce hemen tanıdım.

Narlıdere’de otoban kenarında korunaklı (!) bir site idi.

Önündeki kulübede her zaman bir kişi bulunuyordu.

Kişi diyorum dikkat edin güvenlik falan değil…

Bu ve benzeri bütün sitelerde olduğu gibi.

Bu arkadaşların işi, gelene;

“Ne geldin? Kime geldin?” demek.

Başka?

Başka yetkileri yok.

Silah gibi, şok cihazı gibi her hangi bir materyalleri de yok.

Bu durumda korunaklı (!) siteye bir adam geliyor.

Polis yeleği giymiş. Polis olduğunu söyleyerek apartmana giriyor.

Silahlı.

Ahmet Kurtuluş “Feto borsası” davasının sanığı.

Elektronik kelepçe ile evinde yaşıyor.

Katil, yukarı çıkıyor, kapı açan maktülden kimlik istiyor.

Maktül, kimliğini almak için odaya gidiyor,

Katil peşinden giderek, silahını ateşliyor…

Ahmet Kurtuluş infaz ediliyor…

Ajanlı, silahlı hesaplaşma flimlerinden bir sahne gibi…

Gerçek hayattan alınışı ise bir başka heyecan ve ürperti konusu…

5 Yıl önce idi.

İzmir’de TCDD’ye bağlı bir istasyon, gece yarısı, izbe…

Buradaki güvenlik görevlisi genç bir adam (Adı bende, söylemem)

10 Yıllık güvenlik görevlisi “Devlet Memuru”

Birinci hikayedeki gibi değil, koca devletin memuru…

Gece yarısı, istasyona gelen genç adam ağır alkollü…

Bir iki uyarıya kulak asmıyor…

Kavga çıkıyor.

Güvenliğin, yumruktan başka savunması yok.

Caydırıcı hiçbir şeyi yok… İstasyonun tek güvenliği.

Devletin verdiği görevi yapmak için Allah ne verdiyse girişiyor.

Sonrası?

Devlet memuru güvenlik görevlisi, hapis cezasına çarptırılıyor.

Suçu; darp etmek…

Doğal olarak da memuriyetten atılıyor.

Peşinden karısı boşuyor.

Şimdi çocuklarını dahi göremiyor.

Eh, mesai arkadaşları da dersini aldı, hiçbir ota karışmıyorlar.

Karışıp da işsiz güçsüz mü kalsınlar?

….

Aslına bakarsan militarizm, polis- zabıta devleti olmak rezalet.

Ama ülkenin ihtiyaç grafiğinde yeri var.

Bu kadar psikopatın bir arada olduğu, adaletin içlere sinmediği bir dönem yaşanıyor.

“Güvenlik görevlisi” meselesi ayrı bir durum.

Ekmek parası hesabı, kelle koltukta, gösterilen yerde otur.

Gelen insan silahlı mı silahsız mı?

Bir hareket yapsa, yanıt vermeye ne yetkin var ne materyalin…

Bir çok yapıda olduğu gibi bu sektör de çatlak, yarık, patlak…

Kapı da güvenlik dediğin de bir insan…

Caydırıcı tek silahı ; “Yassağ bilader”

Her şeyimiz tiyatro, her şey yalan dolan…

Göstermelik işler…

SU İNDİRİMİ

Tunç Soyer, dokunmaya çalışıyor.

Bürokrasinin demir kılıcı olsa gerek,

Adeta “Dokunma” diyor.

Su indirimi yapılmış “Müjde” diye yazılıyor.

Hiç olmamasından iyi tabi.

Ama Ankara’da yüzde 46, İstanbul’da yüzde 30’lara varan su indirimi konuşuluyorken, bizdeki indirim yüzde 10’u bulmadı.

Üstelik daha yeni zam görmüştük.

Elinize sağlık ama hiç tatmin edici değil…

En pahalı su verilen kentlerden biri İzmir.

Yapacaksak tam yapalım…

BİLİM KAHRAMANLARI

Robotik kodlama, bilimin yazılımın temeli.

Birbirlerinden kopya çeke çeke bir hal olan, klasik yöntemlerle kurslar açan belediyelere nispet Karşıyaka Belediyesi Robotik Kodlama Kursları açmış.

5-6-7-8 ve 9 sınıfları kayıt seçmelerine çağırdılar.

İşte böyle…

Bu yaşlarda çocuklarımızı bilimle tanıştıran, geleceği işaret eden, bilim kahramanları üretecek olan Karşıyaka Belediyesi’ni gönülden tebrik ederim.

Darısı tüm belediyelerimizin başına.

İYİ BAYRAMLAR

Ramazan 30 gün sürdü.

Evimiz camiye yakın.

Doğal olarak hüşu içerisinde bir ramazan daha geçti…

Herkesin Ramazan bayramın da bi güzel kutlu olsun.

Ama şu davulcuyu affetmeyeceğim.

Gelenek koruyucu arkadaşlarla sürekli kavgadayız.

Bu çağda hırçın ve haşin davulcunun ızdırabı 30 da 30 sahura kalkmama sebep oldu.

Hadi biz kalktık da, hastası, bebesi, çoluğu çocuğu, yataktan zıpladı.

Mesele davulcudan öte, “Bizim davulcu”.

Muhtemelen bana gıcıktı.

Tam benim evin önünde, tempoyu tam gaza çıkartıp, çılgın hard rock çılar gibi çaldı…

Bir dahaki ramazanda Iphonelara, androitlere davul uygulaması gelsin…

Çılgın davulcu, sana bile iyi bayramlar….

Deli Ziya; “Küçük şeylerle mutlu olmak mı? İki numara küçük ayakkabı giy de görelim.”