Bembeyaz kumsalın hemen 2 metre ilerisinde başlayan derin uçurum mercan resifleriyle dolu ve bunların arasında yaşayan binlerce deniz canlısı muhteşem etkileyicilikte. Kulağımda kendi nefesim, kendi sesim, kendi nefsim, kala kalıyorum öylece. Sonra saygıyla eğiliyorum bu rengârenk dünyanın önünde. Bambaşka bir evrenin içinde yok olmuşum gibi, ama huzur veren bir yok oluş bu.

Hazırlayan /İsmail Ragıp GEÇMEN

El.Nido.original

Yemek sonrası zaten birkaç sokaklık ama capcanlı El Nido’nun sokaklarında aylaklık edip, deniz kenarında dolaştıktan sonra rezil pansiyonumuza dönüp dinlenmeye çekiliyoruz. Sabah bizim gibi tura gideceklerle acentede buluşup toplu halde olağanüstü doğasını keşfe çıkacağımız El Nido’nun sahiline götürülüyoruz. Acentede ayrıca dalış yapmak isteyenler için şnorkel ve gözlüklerimiz ile birlikte siyah bir çöp poşeti de bize teslim ediliyor. Ama bir sorun var. Tur tekneleri için iskele yok. Bu nedenle teknelere binmek için önce denizin içinde yaklaşık 30 metre yürüyüp sonra tekneden indirilen merdivenlere tırmanıp tekneye çıkıyorsun. Bu da bazen yarı beline bazen boynuna kadar gelen suyun içinde yürümek demek. Bize dağıttıkları çöp torbası meğer eşyalarımız, cüzdanlarımız ve fotoğraf makineleri ıslanmasın diyeymiş. Üstümüzü çıkarıp sırt çantamı da çöp torbasına yerleştirdikten sonra yürüyorum tekneye doğru. Diğer onlarca tekne gibi yola koyuluyoruz.
Cennet muhtemelen böyle bir yer olmalı. Ünlü El Nido kayalığını aşıp açık denize doğru yola çıkınca, gizli kalmış el değmemiş koylar, kokonat ağaçlarıyla yemyeşil dünyaları gizleyen plajlar insanı sersemletiyor. Bu nasıl bir güzelliktir Ya Rab! Özellikle adaların etrafındaki koylara tekne yanaştığı zaman, acaba bu sefer nasıl bir lagün, ne tür bir güzellik, nasıl bir renk uyumu çıkacak diye meraklanıyorsun. Kayalıkların arasında hiç ummadığınız bir anda bembeyaz kumsallar, mercanlarla dolu turkuaz renkli sular çıkıyor.
Deniz dalgalı ama güneş yakıcı ve Filipin teknelerinin kendine özgü sistemi yani her iki yandaki bambularla dengede kalmasından dolayı rahatsız olmanıza gerek kalmıyor çünkü bu yöntemle tekne o kadar sağlam ki dalganın gücü ne olursa olsun tekneyi yatırmıyor.

El.Nido
İlk durağın Helikopter Adası olduğunu söylüyor ufak tefek Filipinli rehberimiz. Tahmin edileceği gibi helikoptere benzemesinden dolayı bu ad verilmiş. Teknemiz diğer teknelerin yanına sahile yanaşıyor. Yine iskele yok, doğayı doğal haliyle korumayı çok önemsiyorlar, bu nedenle de dünya harikası bu adalara iskele yapılmıyor.
Yarım saat buradayız, sahil boyunca uzanan resiflerde dalış zamanı. Yaklaşık 300 metrelik bembeyaz kumlarla göz alıcı bir sahil, gözümün önünde davetkâr uzanıyor ama ben bu şehvetli davete itibar etmeden dalış yapmak niyetindeyim. Herkes gibi biz de şnorkelle gözlüklerimizi takıp, Meyd in Çayna go-pro kameramı da alarak suya atlıyoruz. Kayda girdikten sonra suyun içine dalıyorum. Ve büyülenip çakılıp kalıyorum. Dalış için adı esamesi okunmayan bir yer Helikopter Adası, ama ne kadar da çok ne kadar da renkli ne kadar da büyüleyici bir denizaltı popülasyonu var burada! Civciv sarısı uzun burunlu balıklar, çirkin görünüşlü somonlar, çeşitli boy ve renklerde deniz canlıları… Mercan resiflerinin arasından çıkıp, elbette belli bir mesafeyi koruyup, insana bildik bir alışkanlıkla sokuluyor. Hangi birine bakacağını, hangisinin peşinden gideceğini şaşırıyor insan. İnanılmaz bir dünya…
İkinci durağımız Star Beach olacak. Yıldız Sahili anlamına gelen Star Beach için seyahat blogları, ‘Renkli mercan resifleri ve deniz yaşamı şnorkelle dalış için olağanüstü güzelliktedir’ bilgisini veriyor. Tekneler gizli cennetlere doğru yol alırken, etraftaki her teknenin arkasındaki mangallar da yanmaya başlıyor. Bir rüya gibi önümüzde uzanan ıssız sahiller ve adaların yanından geçerek Yıldız sahiline varıyoruz. 100 metre bile olmayan bir sahil boyunca yan yana sıralanmış teknelerin yanına biz de teknemizi bağlıyoruz. Burada 1 saat kalacağız. Hem şnorkelle dalış yapılacak hem de öğlen yemeğimizi yiyeceğiz.

116.-El-Nido’nun-harika-denizleri
Yemek hazırlanırken yine masmavi sulara atlıyoruz. Gözlerime inanamıyorum. Buradaki tertemiz suların içindeki binlerce rengârenk balığın, deniz canlılarının sayısı da çeşitleri de renkleri de gerçekten inanılmaz! Bembeyaz kumsalın hemen 2 metre ilerisinde başlayan derin uçurum mercan resifleriyle dolu ve bunların arasında yaşayan binlerce deniz canlısı muhteşem etkileyicilikte. Kulağımda kendi nefesim, kendi sesim, kendi nefsim, kala kalıyorum öylece. Sonra saygıyla eğiliyorum bu rengârenk dünyanın önünde. Bambaşka bir evrenin içinde yok olmuşum gibi, ama huzur veren bir yok oluş bu. Hissettiklerimi anlatamıyorum.
Çıktığımda görüyorum ki plajdaki portatif masanın üstüne yemekler açık büfe bir şekilde hazırlanmış, hatta yemeğe başlanmış bile. Beklediğimin aksine yemekte karidesten kalamara, balık kızartmasından ızgarasına, tavuktan kırmızı ete, domuz etinden pilava ve közlenmiş patlıcan salatasından çeşitli tropikal meyvelere kadar her şey gayet zengin ve bol hazırlanmış. Yemekleri teknede, teneke kutu içerisinde, kömür üzerinde pişirdiklerini ve plajda servis ettiklerini düşünecek olursanız gayet başarılı. Ama eğer hijyen konularına takıntılıysanız bu ortam facia da denebilir. Siz şişede içme suyu istiyorsanız gelirken yanınızda getirin. Teknede sular damacanadan, damacanadaki su Allah bilir nereden.
Deniz acıktırır derler. Biz acıkmamışız, sanki kıtlıktan çıkmışız. Herkes tabağını tıka basa dolduruyor ama ekip hazırlıklı, yemek bol ve çeşitli. Yemek sonrası kalan son 15 dakikayı da yine resife dalarak geçiriyoruz.

csda

GİZLİ CENNET

Saatlerin öğleden sonraya dönmeye başlamasıyla demir alıyoruz. Sırada Matinloc Adası var. Ada, El Nido'nın en uzun ve ince adası olarak biliniyor. Adada bilmeseniz asla fark etmeyeceğiniz bir kaya duvarı içinde dar bir delikten ve ancak sualtından yüzerek erişilebilir bir gizli plaj bulunuyor. Bu inanılmaz gizli plaj kendini kolay kolay göstermiyor. Eğer kalbin zayıfsa ya da iyi yüzme bilinmiyorsa hiç önerilmeyecek bir şey, çünkü açık denizde dalgaların delice dövdüğü sadece tek bir insanın geçebileceği büyüklükteki bir delikten girmenizi gerektiriyor. Zaten cankurtaran yeleği giyilmeden geçişe izin de verilmiyor. Ben de atlıyorum denize, buraya kadar gelip de görmeden dönülür mü, taş olur insan. Geçitten geçildikten sonra oldukça geniş bir gizli alana çıkılıyor. Burası resiflerle dolu, dört bir yanı çok büyük kayalık duvarlarla çevrilmiş, bir tarafında 50 metrelik bir kumsal olan gizli, şaşırtıcı, çok etkileyici doğal bir saklı cennet.
Dönüş öncesi görülecek son yer Secret Beach yani Saklı/Gizli Kumsal. Burası adı üzerinde, yanından fark etmeden kolaylıkla geçip gidebileceğiniz, bir kayalığın arkasına gizlenmiş saklı bir cennet. Ancak oraya gidebilmeniz için mercan resifleriyle dolu bölgeyi geçmeniz gerekiyor, resiflerden dolayı tekne yaklaşamıyor. Rehberimiz yol boyu buraya ulaşmanın oldukça tehlikeli olduğunu, resiflerden dolayı ciddi yaralanmaların olduğunu söyleyerek kendine güvenmeyenlerin girmemesi gerektiğini anlatıyor. Eğer deniz dalgalıysa -ki genellikle dalgalı- tekneden inip, mercan kayalıklarında kendinizi yaralamadan lagüne gidebilmek için ya şanslı olmanız ya çok iyi bir yüzücü olmanız ya da kano kiralamanız gerek.

sss

DÖNÜŞÜ DE KEYİFLİ

Dönüşe geçiyoruz. C turu, deniz dalgalıysa biraz yorucu, hatta bazen de korkutucu. Hele 1 saat kadar dalgalarla boğuşulan bir bölüm var ki mahrem yerlerinize kadar ıslanmadan geçmeniz mümkün değil. Yol uzun, sıcak günün sonuna doğru serinleten rüzgâr çok keyifli. Dalgalar tekne sallandıkça zaman zaman yüzümüze çarpıyor. Karşıdaki genç sevgililerden İsviçreli ve erkek olanı, dalgalı saçları rüzgârda savrulan Alman kızın omuzuna yaslanmış, kim bilir hangi dilde uyukluyor. Sağ çaprazımızdaki Polonyalı lezbiyen kızlar el ele tutuşmuş, bir şarkı mırıldanıyor. Gülümseme ve huzur yayılıyor yüzüme. Yine mutluyum anasını satayım diye geçiriyorum içimden. Ülkemden 10 bin kilometre ötede, Güney Çin denizinin içindeki Palawan adlı bir adanın açıklarında yüzlerce adanın soluğunu hissederek ilerleyen bir teknenin içindeyim. O tekneyi seviyorum. Bilmediğim bir dünyanın hiç görmediğim köşelerini keşfetmeyi seviyorum. Sevdiğim şeyi yapmayı, yaptığım şeyden de zevk almayı seviyorum.
El Nido’ya akşam çökerken limana giriyoruz. Siyah çöp torbasından çıkarmadığımız çantalarımızı yüklenip belimize kadar gelen denizi yine yürüyerek aşıyor; fareli avluya bakan sefil pansiyonumuza varıyoruz. Çıkışta durum değerlendirmesi yapıyoruz. Kaldığımız yer kötü. El Nido ise zaten çok pahalı. Buraya gelirken A,B,C,D turlarından en az 2’sini yapmayı düşünmüştük. Ancak bugünkü hem çok yorucuydu hem de genel olarak turlar bize göre çok pahalı. Ercan, yarına motor kiralayıp adını çok duyduğumuz Nacpan Plajı ve adanın doğusunu gezmeyi teklif ediyor. Niye olmasın, “hadi öyle yapalım” diyorum. Yemek için bu kez kesenin ağzını açıp, El Nido sahilde, ayaklarının altına kadar gelen dalgalarla birlikte, kömürde pişen mangal üstü deniz menüsünden ‘seç beğen al’ envai çeşit balık, kalamar ve ahtapotları seçerek, Ercan ‘Red Horse’ ben ‘Sen Miguel’ biralarımızla mideye indiriyoruz. Önümüzdeki masada 5-6 kişilik gürültücü bir Hollandalı grup oturuyor. Biz yemeğimizi yedik, onlara daha yeni geldi siparişleri. Tam benim önümdeki çok gülen sarışın çorba söylemiş. Karıştırdı biraz çorbayı ama hala sıcak gelmiş olmalı ki tuttu çorbanın içine 2 tane buz attı! Ben de dayanamadım Ercan’a “Manyağa bak, çorbanın içine etti” deyince, kız tanıdık Türkçenin irkiltmesi ile aniden döndü. Kötü bir Türkçeyle “Ama çok sıcaktı kiii” deyivermesin mi! Meğer babası Samsunlu bir Türk işçisiymiş. “Türkçem berbat” diyor. Ben de “yok yahu gayet akıcı” dedim. Gülüştük. Lale’ymiş adı. İyi geceler deyip ayrılırken o buz attığı çorbasını içmeye devam ediyordu.

109.-Bir-kac-km-boyunca-sahil..
Yemek dönüşü birkaç pansiyona bakıyoruz. Bir tanesi fiyat ve konum olarak iyi. Oda yerden yüksekte ve bambudan yapılmış olmasına rağmen temiz görünüyor. Bambu odalar genellikle tehlikelidir, yapısı itibarıyla güzel görünmesine rağmen içinde böcekler ve türlü haşerat dolaşması ihtimal dâhilindedir. Kısa bir değerlendirme yapıp görevli kıza, ertesi gün için bu odayı tuttuğumuzu, eşyalarımızı sabah getireceğimizi, bizim için odayı rezerve etmesini söylüyoruz.
El Nido merkezindeki girmediğimiz sokaklarına girip çıkarak artık görülecek ilginç başka bir yer olmadığına da kanaat getirdikten sonra fareli pansiyonumuza dönüyoruz.

Uzakdoğu (1) Malezya

Uzakdoğu (2) Penang ,Malezya

Uzakdoğu (3) Phnom Penh, Kamboçya

Uzakdoğu (4) Sihanoukville, Kamboçya

Uzakdoğu (5) Kamboçya

Uzakdoğu (6) Samloem, Kamboçya

Uzakdoğu (7) Vietnam

Uzakdoğu (8) Vietnam

Uzakdoğu (9) Vietnamın Cennet Köşeleri

Uzakdoğu (10) Can Thao, Vietnam

Uzakdoğu (11) Ho Chi Minh City , Vietnam

Uzakdoğu (12) Hoşçakal Vietnam

Uzakdoğu (13) Manila, Filipinler

Uzakdoğu (14) Coron Adası ,Filipinler

Uzakdoğu (15) Corun’u keşfe çıkıyoruz

Uzakdoğu (16) El Nido, Filipinler