Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı akademisyenlerinden oluşan Grup Mecaz, Anadolu coğrafyasının o eşsiz ezgilerini, aşıkların ve ozanların türkülerini gelecek kuşaklara aktarmak için çıktığı yolda 3'üncü albümünü sevenleri ile buluşturdu.

Röportaj / Umut KARAKOYUN

Grup Mecaz... Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı akademisyenleri tarafından kurulan sıra dışı bir grup. Bir yandan mesleklerini yapan diğer taraftan ise Anadolu'nun o kutsal mirasını gelecek kuşaklara aktarmak için çalışan akademisyenlerden 5'i bir araya geldi, önemli bir rol üstlendi. Üniversite yıllarına dayanan dostlukları, tamamladıkları eğitimlerinin ardından da devam etti. Üniversite çatısı altında yaptıkları çalışmalar, zamanla bir kaba sığmadı, albüme dönüştü. Önce, Yalelli adını verdikleri albümü sevenleri ile buluşturan grup, daha sonra Derun'u çıkardı. Grup Mecaz'ın Heybe isimli son albümü ise geçtiğimiz Mayıs ayında raflardaki yerini aldı. Albümün tanıtımını sağlayacak olan 'Efendim aman' isimli eserin klibi de Foça'nın tarihi dokusu ile bütünleşerek hayat buldu. Anadolu'nun saklı güzelliklerini gelecek kuşaklara eksiksiz ve doğru bir şekilde aktarmak isteyen Grup Mecaz ile türküleri konuştuk. Bir yandan öğrencilerini hayata en iyi şekilde hazırlama gayreti içerisinde olan Mecaz, diğer taraftan da türküleri gelecek kuşaklara aktarma misyonunu üstlendi. Eski dostların o zorlu serüvenini 9 Eylül Gazetesi okurları için derledik. Anlayacağınız, Grup Mecaz'ın heybesinde dinlemeye değer çok şey bulacaksınız.

DSC_0207

ALBÜMÜN DOĞUŞ HİKAYESİ

Grup Mecaz'ın doğuş hikayesini anlatır mısınız?

Mahmut Karagenç: Biz, halk oyunlarına eşlik eder ve farklı sanatçılar için çalardık. Üniversitede okuduğumuz yıllardan itibaren grup olarak birlikte müzik yaptık. Uluslar arası arenadaki yarışmalara katıldık. Yurt dışına gittiğimizde her grubun müzisyenlerinin albümleri olduğunu gördük. Çok profesyonel olmasa bile hatıra olarak dinleyebileceğimiz türden albümleri vardı. Daha sonra yaptığımız müzikten dolayı herkes bizden albüm istemeye başladı. Ancak albümlerimiz olmadığı için veremiyorduk. Albüm yapmanın artık kaçınılmaz olduğunu fark ettik. Sanatçı çevremizin, albüm yapmamız konusunda çok istekleri oldu. Çünkü herkes, varolan ile idare ediyor. Ama bizim misyonumuz farklı, bizler derliyoruz.

duvar-3

YAPTIĞIMIZ GERÇEKTEN ÇILGINLIK

Albüm çıkarmak için işin mutfağına girdiğinizde ve herşey tamamlanıp da albüm sanatseverlere ulaşmaya başladığı anda ne hissediyorsunuz?

Özgür Çelik: Yeni bir albüm çıkarmak çocuk sahibi olmak kadar heyecan verici. Günümüz müzik sektöründe albüm yapmak çılgınlık. Maddi ve manevi herşey bizden çıkıyor. Eskiden şirketler ciddi paralar yatırıyordu bu işlere. O meşhur Unkapanı'nda şuanda yalnızca 4-5 firma var. Biz aslında şuanda denize taş atıyoruz. Bu nedenle yaptığımız gerçekten çılgınlık. Günümüzde artık single denen bir şey var. Tek bir parça yapılıyor. Ancak biz en az 10 eser yapıyoruz ve bu büyük emekler sonucu ortaya çıkıyor. Gerçekten büyük bir emek var. 10 parçanın 10'unu da tanıtmak istiyoruz fakat buna gücümüz yetmiyor. Zevkli çalışıyoruz. İşin mutfağında olmak yetmiyor. Biz burada bu işin eğitimi almak isteyen insanlara yol gösteriyoruz. Bize yakışan şeyleri yapmaya çalışıyoruz. Belli bir kalitede kalmak için çabalıyoruz. Yoksa Türkiye'de popüler olmak çok da zor değil.

DERİNLİK Mİ POPÜLERLİK Mİ?

Türkiye'de yapılan popüler müziğin arasında kaybolduğunuzu düşünüyor musunuz?

Mahmut Karagenç: Deniz yıldızları mantığı gibi. Deniz yıldızları karaya vurmuş, adamın biri alıp denize atıyor. Demişler ki ne uğaşıyorsun hangisini kurtaracaksın? Elindekini göstererek 'Bak kurtuldu' demiş. Aynı mantık. Birileri bu işi yapacak. Benim mesleğim bu, iyi bireyler yetiştirmek. Eğimini aldığım bu konuda iyi insanlar yetiştirmek. Herkes kendi mesleğinde iyi niyetle iyi şeyler yapabilirse kötülüğün barınacağını düşünmüyorum. Kültürünüz zayıfsa, fakirse istediğiniz kadar paranız pulunuz olsun. Amerika'nın Anadolu toprakları kadar geçmişi yok. Her albümde 7 bölgeye dokunmaya özen gösterdik. Albümlerimizde 7 bölgenin türkülerine yer vermeye çalıştık. Biz ulağız. Doğru şeyi doğru şekilde taşımakla görevliyiz. Gönül isterki bol bol konserler yapalım.
Altının değerini sarraf bilir. Türkü her kapıdan içeri giren birşeydir. Bizim kitlemiz belli. Herkes bizi konuşsun, ünlü olalım gibi bir beklentimiz yok. Bizim zaten işimiz gücümüz, misyonumuz var. Ama her eve de girmek isteriz. Yaptığımız herşey geleceğe bırakılan bir miras olarak kalacak.


DSC_0186

ARKEOLOGLAR GİBİ TİTİZ

Türkü albümü yapmak zor mu?

Özgür Çelik: Türkü albümü yapmak biraz zor. Cover yapıyorlar, varolan eserleri seslendiriyorlar. İş biraz kolaylaşıyor. Türkiye'de sen el değmemiş, dokunmamış olana ulaşmaya çalışıyorsun. İşin zor kısmı da burada başlıyor. Yaptığımız albümle tarihe de ışık tutuyoruz. Albüm yaparken arkeologlar gibi ciddi bir kazı araştırması yapıyoruz aslında. Geçmişten geleceğe bir köprü görevi de üstlendik. Türkü albümü yapmak bu nedenle çok zor. Çünkü çok popüler bir müzik değil. Çok güçlü, kökleri derinlere dayanıyor fakat günümüzün müzik kültürü çok farklı. İnsanların kaygıları bambaşka. Youtube'de tıklanma sayısı ile müziğin kalitesi kıyaslanıyor. Bizlerin bu tür çabası veya kaygıları yok. Biz sadece kaybolan türküleri yeni nesil ile buluşturmak ve bunu doğru, yalın bir şekilde aktarabilmek için çabalıyoruz. Türkü albümü yaparken repertuar kısmı en az bir yıl sürüyor.

mecaz-1wa

ONLARIN ÖMRÜ 5 AY

Aşıkların, ozanların sazlarından dökülenler yüzyıllar öncesinden günümüze ulaştı. Ancak şimdi popüler kültür çok baskın. Bu sizi korkutuyor mu?

Özgür Çelik: Korkmuyoruz. Pir Sultan Abdal'ın türküleri 500 yıl sonra okunabiliyor. Ama Türkiye'de popüler kültürün ömrü en fazla 5 ay. Korkulacak ve üzülecek bir tarafı yok. Çünkü doğru olan bir şekilde kalacak. Aşık Veysel, Neşet Ertaş... Hala dinleniyorlar, okunuyorlar. Popüler kültürden bu anlamda korkacak bir durum yok. Halk müziği çok daha büyük bir zenginlik olduğu için onun altında ezilecek bir durum söz konusu değil. Bu tür süreçler aslında ergenlik dönemleri gibi. Ergenlik dönemlerini aşacağız.

Mahmut Karagenç: Evin odalarında türkünün gezdiği yerlerde büyüdük. Hepimizin ailesinde türkü ile ilgili olan birileri mutlaka bulunuyor. Şuan ki derdimiz, öğrencilerimize doğru olanı aktarmak. Bu ülke çok güzel bir geçmişe sahip. Bu topraklarda çok şey var ama bunu tanıtamıyoruz. Zor olsa da biz bunu yapmak zorundayız çünkü türkülerimize sahip çıkmazsak kültürümüz kalmayacak. Bizim olanları genç kuşaklara anlatabilmeliyiz. Sanata gelene kadar devletin bütçesi bitiyor. Öncelikler farklı. Bizim müfredatımızda müzik yok. Müzik dersinde çocukları top oynaması için bahçeye bırakıyorlar.

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ FARKLI

Grup Mecaz, türkülerdeki anlamı bozmadan gelecek kuşaklara miras bırakma misyonunu üstlendi. Sanırım türkünün sizdeki anlamı çok farklı?

Zeynel Demir: Yaptığımız müziğin kökleri çok eskiye dayanıyor. Aslında bizim ürettiğimiz bir müzik değil, aktardığımız bir müzik. Fakat bunun içerisinde bizim de üretimlerimiz var. Bu üretimleri gerçekleştirirken yine bu kaynakları kullanıyoruz. Grup olarak yaptığımız iş aslında bunu harmanlamak, bunu bizim müzik beğenimizle, bizim çalgıları çalabilme gücümüzle, onu söyleyebilme gücümüzle birleştirerek orjinalliğini bozmadan, vermek istediği mesajı aynen aktararak bizi dinleyenlerle buluşturmak. Çünkü Anadolu coğrafyası içerisinde ortaya çıkan bütün müzik türleri, hangi dile, hangi inanca ait olursa olsun sonuçta çok katmanlı bir kütürün ürünü. Bizim söylediğimiz türkünün geçmişine baktığımızda, bizim ulaşabildiğimizin arkasında, saklı gizli o kadar farklı kökler varki...

HAKARET EDİLİYOR GİBİ

Sanatçı kavramını kazanmak artık çok kolay. Sizin 'gerçek sanatçı' olarak nitendirdikleriniz var mı?

Zeynel Demir: Türkünün vermek istediği mesajla, ait olduğu kültüre, taşıdığı kültürel değerleri hiçbir tahribata uğratmadan mutlaka bir sonraki nesile aktarmamız gerekiyor. Her albüm yapanın, klip çekenin iki günde sanatçı ilan edildiği bir coğrafyada yaşıyoruz. İlk kez görülen bir sima için hemen 'sanatçı' tabirini kullanabiliyorlar. Bu ülkenin sanatını yapan, bedel ödemiş, yaptığı iş için canından ailesinden olmuş bir sürü ozanlarımız, aşıklarımız var. Bunlarla birlikte şimdiki dönemin sanatçı kavramını karşılaştırdığımızda biraz onlara hakaret ediyormuşuz gibi geliyor. Köy düğününde çalıp söyleyen yaşlı kadın ve amcalar, o yörenin lehçesi ile çalıp söyleyenler, aşıklık geleneğini kuşaktan kuşağa yayan aşıklar bana göre ülkenin sanatını yapan asıl insanlardır. Gelin Anadolu'yu dolaşalım. Orada o kadar çok derlenecek şey varki... Geniş bir perspektifle bunları arşiv niteliğinde bir araya getirebilsek, geleceğe önemli bir miras bırakmış oluruz.

ÇOCUKLARA TÜRKÜ DİNLETİN

Son olarak vermek istediğiniz mesajlar neler?
Zeynel Demir: Biz orataya bişeyler koyuyoruz. Bir kişi bile beğense biz bunu yaptık, kendi içimizden geldiği gibi kendi duygumuzla ortaya koyduk. Bunun nereye gittiği bizim için önemli. Doğru bulduğumuz, misyon edindiğimiz bir meselenin tabiki geleceğe aktarılmasını istiyoruz. Yanlış bir iş yaptığımızı düşünmüyoruz çünkü türkülerle besleniyoruz. Biz kendimizi sanatçı olarak ortaya atmış insanlar değiliz. Eğer o mertebeye kendimizi ulaştırabilirsek, gerçek sanatımızı yapıp insanlarla buluşturabiliyorsak, bu misyonu iyi bir şekilde gelecek kuşaklara aktarabiliyorsak, doğru bir iş yaptığımıza inanıyoruz. Böyle bir amaçla yola çıktık. Hepimizin buluştuğu ortak nokta çok, o nedenle bir aradayız, o nedenle birlikte müzik yapmaktan keyif alıyoruz. Model olduğumuz öğrencilerimiz var, bu nedenle dikkatli davranmalıyız. Çok kısa sürede popüler olma hevesinden ziyade doğru işler yapmak lazım. Sanatı doğru yerlere taşımak lazım. Her konserimizde 'Lütfen çocuklarınıza türkü dinletin' diyoruz. Kendi dilimizde türkü söylüyoruz. Fakat bu diğer dillerde, inançlarda çalınan ve söylenenlerden haberimiz olmadığı anlamına gelmez. En iyi yapabildiğimizi yapmak zorundayız. Bu ülkenin, ulusun katmanlı kültüründen oluşmuş ve bizim dilimizde söylenen türküleri tercih ettik. Ve bu türküleri bir sonraki kuşağa aktarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu yola başkoyduk, sonuna kadar gideceğiz.

GRUP MECAZ'A CAN VERENLER

Zeynel Demir: Grubun solisti aynı zamanda bağlama çalıyor
Mahmut Karagenç: Kaval ve vokalde
Özgür Çelik: Kabak kemane çalıyor
Mehmet Ali Edis: Gitar çalıyor
Hüseyin Özdoğan: Davul, perküsyon çalıyor