Sokakta yürüyorsun, annesinin elinden tutan bir çocuk, birden bire kendini yerlere atmaya başlıyor. Bir otobüstesin, babasının yanında duran bir genç kız aniden kendi başına vurmaya başlıyor. Alışveriş merkezindesin, bir stantın önündeki genç raflardaki çikolataların hepsini almaya, alışveriş arabasına koymaya başlıyor, babası çaresiz engel olamıyor. Her biri de kendisine has sesler çıkartıyor, çığlıklar atıyor. Bazılarının öfkesi ise anne ya da babasına oluyor. Sen de büyük şaşkınlık ve biraz da korku içinde ne yapacağını bilmeden seyrediyorsun, haklısın, yapabileceğin bir şey yok. Ne olduğunu çözmeye çalışıyorsun ve çekiniyorsun. Karşında büyük bir dramın çok çok küçük bir parçası yaşanıyor aslında.

Çaresizce çırpınan bir baba, bir anne... Sıkılıyor, içi eriyor, bakışlar üzerinde... Ne yapacak? Sadece; “otizmli evladım, ağır engelli, kriz geçiriyor” diyebiliyor. Yardım etmek isteyen birileri olabiliyor zaman zaman. Sağolsunlar...

Zaman zaman da şu sesler:

“Çıkarmayın bunları dışarı”

“Ay, saldırır mı, ısırır mı?”

“Bu ne ayol?”

... Daha buraya yazamayacağım bir sürü şey. İstenmemezlik burada başlıyor işte. Artık korkuyorsun. Evladını bir yere götüremiyorsun. Yaşam alanların çok daralıyor. Evinde, dışarıda bu sorunla yaşamak zorundasın. Kimse artık senin çocuğunun yakınında olmak istemiyor ve haklı olarak korkuyorlar. Peki ya vicdanlar? Kaçmakla, görmemekle, aldırış etmemekle nereye kadar?

Hayat mücadelen her ana-baba gibi zor. Üstüne üstlük bir de böyle bir durum yaşıyorsun. Az ya da çok bir gün, bir yerlerde mutlaka yaşıyorsun. Kime ne anlatacaksın, komşuna mı, bakkala mı, sokaktaki insana mı, otobüsteki şoföre mi?

Her yerde aynı sorun, kime ne anlatacaksın?

Hele bir de kiracıysan, anlayışlı insanlar yoksa ve öfke nöbetleri de varsa çocuğunda işin bitti. Sana bu dünyada kapısını açıp, evini verecek kimseyi bulamazsın.

Peki siz otizmi nasıl bilirdiniz?

Süper insanlar mı, geri zekalı bireyler mi, saldırgan gençler mi, sevimli, güzel yüzlü çocuklar mı?

Aslında herkesin bir ucundan bildiği ama o “kişisel huzurlarını” bozmamak için sürekli görmezden geldiği insanlar bunlar. Kullandıkları ilaçların etkisiyle sersem gibi yaşayan, ağrısını sızısını ifade edemeyen. Işık, ses, koku, kalabalık vb. çoğu şeyin aniden tetikleyip kriz geçirmelerine neden olduğu, biz anne ve babaların, bazı eğitimcilerle birlikte “normal” olmaya zorlama işkencesi yaptığı insanlar bunlar.

Hem varlar, hem yoklar, hiç bir yerde İSTENMEYENLER...

Siz otizmi nasıl bilirsiniz?