“Yarın Cumhuriyetİlan Edeceğiz!”

(Gazi Mustafa Kemal, 28 Ekim 1923)

“Cumhuriyet Fazilettir”

(Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, 14 Ekim 1923)

İşte, sözle ya da yazıyla anlatmaya doyamadığım bir konu. Ne zaman bu konuya değinecek olsam, sanki Cumhuriyetimiz o anda ilan ediliyormuş gibi heyecanlanırım. Ben inanıyorum ki; Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'yu kurtarma savaşımına girişirken, son çözümde “Cumhuriyet” ilan etmeyi (de) kafasına koymuş. Bunu, Yaveri Cevat Abbas'a söylediklerinden, Amasya Genelgesinden ve Bandırma vapurunun 19 yolcusundan, Kemal Paşa'nın Kurmay Başkanı Kazım Dirik'in, bir Cumhuriyet Balosunda, bizzat Atatürk'ün huzurunda ve onun isteği üzerine anlattığı anısı:

“...İşte, bugünkü kutsal Cumhuriyetimizi daha o zamandan kararlaştırmış olan bu iki büyük şefin (Atatürk ve İnönü) emrine ben böylece girmiş bulundum.”

Yazının burasında -hepinizin bildiği “Cumhuriyet tanımı”nı vereyim:

“Cumhuriyet. Ar. Cumhuriyyet.

1) Milletin egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kulladığı yönetim biçimi: Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'tür.

2) Cumhuriyet altını.”

Dilimizde binlerce özlü sözden ikisi: “Demir tavında dövülür” ve “Şartlar tamamsa, ihtilal meşrudur.”

Gazi Mustafa Kemal, Türk ulusuna en çok yakışan yönetim biçiminin cumhuriyet olduğuna inanıyordu. Zamanının geldiğine inanan Gazi Paşa, 28 Ekim 1923 günü İsmet ve Kazım paşalarla Fethi (Okyar) beyi Çankaya'da akşam yemeğine çağırdı. Kendisi Çankaya'ya geldiği zaman, Rize Milletvekili Fuat ve Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref (Ünaydın) beylere rastladı, onları da yemeğe alıyordu.

Yemek sırasında Gazi:

-Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz, dedi.

Hazır bulunanlar, derhal bu fikre katıldılar. O dakikadan itibaren, hareket şekli hakkında kısa bir program saptayan Gazi Paşa, arkadaşlarını görevlendirdi.

O akşam Çankaya'da bulunanlar erken ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa kaldı. Birlikte bir yasa tasarısı hazırladılar. Mustafa Kemal taslakta, 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye'nin (Anayasa), devlet şeklini tesbit eden maddelerini değiştirdi. Buna göre, birinci maddenin sonuna:

“Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyet'tir” cümlesini ekledi.

Üçüncü maddeyi de şöyle değiştirdi:

“Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükümetin bölündüğü idari şubeleri İcra Vekilleri (Bakanlar Kurulu) vasıtasıyla ifade eder.”

Yasa taslağında, Anayasa'nın sekizinci ve dokuzuncu maddelerini değiştirip açıklayan şu maddeler yazıldı:

“Madde: Türkiye Cumhurbaşkanı. TBMM Genel Kurulu tarafından ve kendi üyeleri içinden, bir seçim devresi için seçilir. Başkanlık görevi, yeni cumhurbaşkanının seçilmesine kadar devam eder. Tekrar seçilmek caizdir.

Madde: Türkiye Cumhurbaşkanı, devletin başkanıdır. Bu sıfatla, gerek gördükçe Meclis ve Bakanlar Kurulu'na başkanlık eder.

Madde: Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve Meclis üyeleri içinden seçilir. Diğer bakanlar Başbakan tarafından, yine Meclis, toplantı halinde değilse, tasvip durumu Meclis'in toplantısına ertelenir.”

Geldi çattı o “tarihte yıldızın parladığı an”:

29 Ekim 1923 Pazartesi günü, Türk'ün şanlı tarihine bir altın sayfa olarak geçti. O gün, öğle öncesi saat 10.00'da Halk Fırkası Grubu. Grup İdare Reisi Fethi Beyin başkanlığında toplandı. Bakanlar Kurulu seçilmesi görüşmelerine başlandı. Grup bir karara varamayınca, Kemalettin Sami Paşa'nın önergesi kabul edilerek; “Gazi Hazretleri, Genel Başkan sıfatıyla, meselenin halline Genel Kurul tarafından vekil ve memur edildi.”

Aynı gün saat 13.30'da Fırka toplantısında söz alan Kemal Paşa; “Anayasımızın, Devletin şekil ve mahiyetini tesbit eden bazı noktalarını açıklığa kavuşturmak lazımdır” dedikten sonra, bir gece önce İsmet Paşa ile birlikte hazırladıkları taslağı, Divan katiplerinden birine bırakarak kürsüden indi. Çeşitli tartışmalardan sonra Gazi'nin önerisi, “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında kabul edildi. Ardından, ilk Cumhurbaşkanı seçimi için TBMM'nin oyuna başvuruldu. Başkanlık divanında bulunan İsmet (İnönü) Paşa, seçim sonucunu açıkladı:

Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığı için yapılan oylamaya 158 kişi katılmış ve Cumhurbaşkanlığına 158 üye oybirliğiyle Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri seçilmiştir.”

Durum aynı gece bütün yurda bildirilerek, her tarafta gece yarısından sonra 101 pare top atışıyla ilan olundu.

Cumhurbaşkanı “Cumhuriyet”ten ne anlıyordu?

Bahtlıyız ki; bu sorunun yanıtını kendi söylemiyle biliyoruz. Gazi Cumhurbaşkanı, 14 Ekim 1925 gününü İzmir'de, çok sevip önemsediği Kız Öğretmen Okulu'nu, İzmir Erkek Öğretmen Okulu'nu ve İzmir Bölge Sanat Okulu'nu ziyaret etti. Kız Öğretmen Okulu'nda, öğrenciler tarafından sorular sorular üzerine yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Cumhuriyet, ahlak faziletine dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilet (erdem)dir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Sultanlık korkuya, tehdide dayalı olduğu için; korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir.”

Peki, sönmüş bir imparatorluktan genç ve dinç bir cumhuriyet çıkarmak, bunca devrimleri gerçekleştirmek kolay mı olmuştu?

Oğuz Kazım Atok, Kurtarıcı ve Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa'nın ağzından ağzıyla cevap veriyor:

Kolay olmadı

Kolay olmadı kurtarmak vatanı

Kum torbaları taşıdığım olmuştur

Kayalarda yattığım

Uyuyamadığım olmuştur

Üst üste geceler

Dövüştüğüm olmuştur siper siper.

Samsun'a giderken ter dökmüştüm ateş ateş

Yollara düşmüştüm Erzurum, Sivas.

Beni öldü sanmayın

Nerde hamleniz varsa

Bıraktığım yerden ötelere

Nerde üstünse başarınız

Ulusumun yüzünü güldüren

Bilin ki orada ben varım.”

İki sözcükle:

Yaşasın Cumhuriyet