Koronalı günlerde ev içinde gri bir yalnızlığa gömüldük sanki! Korkuyla, hüzünle, sıkıntıyla, kaygıyla bütünleşen…

Tek başınaysanız, yaşlar da yüklenmişse üstünüze, kimsesizseniz, yalnızlık çekilmezliğe dönüşüyor, değil mi?

Yaşama, biraz da umudun gözlüğüyle bakıyorsanız, okumayı seviyorsanız, yazıyorsanız, kendinize bir uğraşı buluyorsanız bugünlerdeki yalnızlıkları kazanıma dönüştürmek olası.

***

Sanatçının, yazarın da kapsama alanındadır yalnızlık; yazmak, üretmek, yoğunlaşmak için.

Özellikle şairin şiirinde izlek olarak da yer alır, dizelerine siner yalnızlık.

Edip Cansever (Yeditepe 16 Mayıs 1960) “Yalnızlık bile, başka insanların varlığı bilindikçe biranlama kavuşuyor. Öyleyse bizim yalnızlık dediğimiz şey, bir kendini ayırmadan çok, kendine yönelme, kendini daha yakından incelemeyetisi olmalı.”

Özdemir Asaf’ı andığımızda özdeyiş gibi şu dizeler anımsanmaz mı hiç? “Yalnızlık paylaşılmaz / Paylaşılsa yalnızlık olmaz”

Şiirimizin yalnızlık konusuna odaklanan, birçoğu yalnızlıktan yakınan şairlerini anarsak, aklımıza ilk gelenleri şöyle sıralamak olası: Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli, Sabahattin Kudret Aksal, Necati Cumalı, Attila İlhan, Turgut Uyar, Edip Cansever, Özdemir Asaf, Hilmi Yavuz, Ahmet Oktay, Metin Altıok, Murathan Mungan, Haydar Ergülen, küçük İskender…

***

Kuşkusuz daha nice şair adı sayılabilir, örnekler sunulabilir; ancak bu köşenin sınırlarını aşmak da var…

Şair Yusuf Alper’in “Yalnızlık” üstüne yazısındaki şu bölümü de paylaşmadan geçemem: “Bir yazın adamının, şairin, yazarın yaşamının belirli zamanlarında yalnız olması kaçınılmazdır. İşinin gereğidir. Sanat yapıtı (topluluk sanatları dışında) çok sayıda insanla harala gürele oluşturulmaz. Onun için sanatçıların yaratma süreci açısından yalnızlığa gereksinimleri vardır..”(Şiir ve Psikiyatri Kavşağında, Okuyanus Y.2001)

Atila Er de şiir yalnızlarından. Şiirle, öyküyle, denemeyle, çocuk öyküleriyle otuza ulaşan kitaplarıyla kalabalıklara karışan şair, baklayı ağzından çıkarır gibi bu yolculuğuna “Giderim Giderim Yalnızlık”ı ekledi.

Kitabın önyazısını Er’in isteğiyle ben yazmıştım. İzninizle bir bölümü paylaşmak isterim. “Yalnızlık da şiire dahildir; şairin yol arkadaşıdır, sırdaşıdır, içsesidir, yazma güdüsüdür. Aslında yalnızlığın gömüsünden çıkan şiirdir kalabalık olan, sesler çıkaran, izler bırakan…

Şair kalabalığa, gürültüye alışık olsa da sonunda yalnızlığına çekilir, yalnızlığı duyumsar, yalnızlığı içselleştirir. Şiir bu yalnızlıklardan çoğul sesle, utkuyla çıkar.

***

“Bu haneden değilim / uzak yalnızlıklardan geliyorum / bundandır deliliğim” dediğine göre delicesine biryalnızlığa da bizi alıştırır gibi.

Bir bakarsınız “yalnızlığın şarkısını mırıldanan bulutlar”la olur, bir bakarsınız “yalnızlıkbüyütürsokaklar”da, birbakarsınız“hey şair! yalnızlığımbüyüyoryine, sesime gelsene” diye seslenir. Bunca yalnızlık üşüşmesine dayanamaz, “bütün yalnızlıklar bana yürür, kabulümdür“e dayar sözü. Güzel olan ne biliyor musunuz? Koronaya karşın, baskın biçimde yeni kitaplar da ardı arıdna çıkıyor. Seviniyorum.

Şu dizeler de Atila Er’in yalnızlığa bakışının özeti bence: “mayası bozuk bir yalnızlık / kendisi gibi olmayı bilmiyor/gözleri sürekli kalablıklarda/ adının yalnızlık olduğunu unutuyor”

***

Koronaya karşın sosyal medyada ardı ardına yeni kitapların çıktığını gördükçe nasıl heyecanlanıyorum birbilseniz. Bu sürgün günlerinde, evyalnızlığında kitaplarla çoğalmak ne güzel.

İnadına kitap, inadına okumak… Aman kitaplar yalnız kalmasın diyorum hep…