“Aliağa’daki söküm tesislerine 6 yıl önce 'Kuito' adında bir petrol gemisi geldi. Günlük 100 bin ton varil petrol işleme kapasitesi bulunan bu gemi raporlara göre yüksek miktarda radyoaktif ve tehlikeli madde içeriyordu. ‘Kuito’da olması gerekenin tam 5 katı radyasyon vardı. Gemi Aliağa’da söküldü. Hem de radyasyon ölçümü bile yapılmadan! 'Ethan' ise hiçbir ülkenin kabul etmediği sıvılaştırılmış doğalgaz taşıyan bir gemiydi. O da söküme Aliağa’ya getirildi. İzmir Barosu geminin gönderilmesi için dava açtı. Hatta bu davada yürütmeyi durdurma kararı verildi. Ama bu karar alınana kadar geminin söküm işlemi çoktan tamamlanmıştı.

Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği konuyla ilgili 5 yıl önce önemli bir açıklama yaptı. O açıklamaya göre Aliağa Gemi Geri Dönüşüm Bölgesi’nde her yıl 125 geminin sökümünün yapıldı ve 610 bin ton hurda geri dönüştürülüyordu. Dünyanın öbür ucundan Brezilya ve Meksika Körfezi’nden 25’e yakın petrol platformunun sökümü her yıl Aliağa’da yapılıyor. Gemi söküm işinde rakiplerimiz Bangladeş, Pakistan ve Hindistan oldu. Bırakın Avrupa ülkelerini, artık Brezilya ve Meksika gibi ülkelerin bile istemediği asbest içeren radyasyon kaynağı gemilerin söküldüğü yer İzmir oldu.

Gaziemir’de de 14 yıldır nükleer atık tehlikesi var. Hem de en az 100 ton. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu(TAEK) 3 Nisan 2007’de Gaziemir Akçay Caddesi üzerindeki bir fabrikada radyasyonlu atıkların gömülü olduğu bir alan tespit etti. Raporlara göre radyasyon fabrikanın nükleer santrallerde kullanılan nükleer çubukların eritilmesiyle oluşmuştu. Fabrikada ‘radyoaktif kaynak’ olduğu ve bu malzemelerin Türkiye’de bulunmadığı belirtildi. Radyasyonun ‘Europium 152’ adı verilen bir malzemeden bulaşmış olabileceği bu malzemenin de nükleer santrallerde kullanıldığı ve Türkiye’ye getirilmesinin de yasak olduğu ifade edildi.
TAEK 8 Eylül 2008’de gönderdiği yazıda fabrikada yapılan ölçümlerde depolama sahasında, fırın bölgesinde ve kapalı istif sahasında radyoaktif madde bulaşmış atık tespit edildiğini bildirdi. Radyasyonlu atıkların bulunduğu yerlerin acil olarak karantina altına alınması gerektiği vurgulandı. Tehlikeli atıkların 100 tonun üzerinde olduğu tahmin edildi. Toprak altına gömülen miktarı ise kimse bilmiyordu. Yani birileri göz göre İzmir’i nükleer çöplüğe çevirmişti.”

***

Buraya kadar meslektaşım Mustafa Yılmaz’ın yazısını alıntıladım. Şimdi sıkı durun! Üç gün önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Brezilya Donanması’na ait 600 ton asbest içerikli malzeme barındıran “NAe São Paulo” isimli uçak gemisinin gövdesinin sökülmek üzere İzmir Aliağa’ya gelmesine izin verildiğini açıkladı. Gemi iki römorkla çekilerek İzmir’e getiriliyor. Bakan Kurum açıklama yaptı, gemide 9 ton asbest olduğunu savundu. Sanki o miktar zehir değilmiş gibi! Uzmanları gibi soralım; gemide nükleer serpinti ve asbest ölçümü yapıldı mı? Dünya Sağlık Örgütü’nün Kanserojen Madde Listesinde. Kullanımı, ticareti 12 yıl önce yasaklandı. Ama son 10 yılda -nasılsa- 130 bin ton asbest ithal edildi. Çevreye duyarlı yazılarıyla bilinen Melis Alphan’ındır şu ifadeler; “Asbest, akciğer kanseri başta olmak üzere birçok ölümcül hastalığın nedeni. Asbest barındıran gemileri söküm esnasında asbest lifleri ortaya çıkar, uzun sürede havada asılı kalır ve insanı zehirler.”

Neticede; Aliağa, kimsenin istemediği bu riskli işin Türkiye’deki merkezi! Evet, İngiliz gazetesi “Daily Mirror” muhabirleri bile Greenpeace ile ülkemizi gezdi, sonra manşeti de attı: “Türkiye Batı'nın çöplüğü oldu!”

Çevreci kuruluşlar, STK’lar, CHP’li milletvekilleri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “resmen bomba/ yüzen tehlikeli atık” özelliğindeki geminin, sökümüne karşı hukuki açıdan mücadele edeceklerini açıkladı. Türk Tabipler Birliği de bilimsel/hukuksal mücadeleyi sürdüreceklerini bildirdi. Sosyal medya adeta ayaklandı, 100 binin üzerinde tepki tweetleri atıldı.

xxx

Dünya Şairimiz Nazım’ın 1954’te ABD’nin Castle Bravo’da yaptığı en büyük nükleer deneme sonrası radyoaktif serpintilerin Japon balıkçıları etkilemesiyle ilgili şiirini anımsadım. Şöyleydi 'Japon Balıkçısı'ndan dizeler: “Denizde bir bulutun öldürdüğü Japon balıkçısı genç bir adamdı/ Dostlarından dinledim bu türküyü/ Pasifik’te sapsarı bir akşamdı./Balık tuttuk yiyen ölür./ Elimize değen ölür./ Bu gemi bir kara tabut, lumbarından giren ölür./ Balık tuttuk yiyen ölür,/ birden değil, ağır ağır, etleri çürür, dağılır./ Balık tuttuk yiyen ölür(…)Badem gözlüm beni unut./ Boynuma sarılma, gülüm, benden sana geçer ölüm./ Bu gemi bir kara tabut./Bu deniz bir ölü deniz./ İnsanlar ey, nerdesiniz?/ Nerdesiniz?”

'Kara tabut' gemiyi sokmayın! 'Yalnız ve güzel ülkem' dünyanın çöplüğü değil!..