Didar DEMİRCİ/ÖZEL - Tüm dünyayı yakından ilgilendiren, uluslararası politikalar ve işbirliğiyle çözüm bekleyen iklim krizi insanlığı en çok gıda konusunda tehdit ediyor. İklim krizinin etkilerinin gözle görülür boyutlara ulaşması ve tarım havzalarındaki üretimin riske girmesine ilişkin detaylı bilgi veren İzmir Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, “İklim değişikliği küresel bir sorun. Özellikle Akdeniz havzası bu değişiklikten en çok etkilenen bölge. "Türkiye'de ise Güney Ege ve Batı Akdeniz bölgesi bu değişimden çok fazla etkileniyor. Tarımsal ürün anlamında da bu etki çok fazla hissediliyor. Bölgede yağışsız günler artıyor. Hatta ardışık yağışsız gün sayısı son yıllarda 100 günü buluyor. Diğer taraftan şiddetli yağışlı gün sayısı da artıyor. Bu nedenle tarımsal ürünlerde verim kayıpları ve rekolte düşüşleri görüyoruz. Tahıllar ve özellikle buğday en çok etkilenen ürünlerden” sözlerini kaydetti.

VERİM KAYBI MİNİMUM YÜZDE 15

Yüzey suları ile beslenen baraj ve göletlerde su seviyelerinin düşmesi ve yeraltı su rezervlerinde azalma olmasının özellikle yaz döneminde sulanabilen tarım alanlarında su sıkıntısını ortaya çıkardığını vurgulayan Çakıcı, “Suyun azalmasına bağlı olarak bazı ürünler artık ekilemiyor. Önümüzdeki yıllarda yağışın daha da azalacağı ve düzensiz olacağı beklentisi yüksek. Tüm model ve senaryolar dikkate alındığında, 2030 yılına kadar sıcaklıklarda 1.1 santigrat yükselme, yağış miktarında yüzde 25 oranında azalma öngörülmekte. Buna bağlı olarak gelecek dönemde ürünlerde de yüzde 15 ile 25 arasında verim kayıplarına yol açacağı hesaplanmaktadır” dedi.

YENİ ÜRÜN DESENİ OLUŞMALI

Sulanabilen alanlardaki üretim deseninin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Çakıcı, “Üretim havzaları kapsamında su potansiyeline göre yeni ürün desenleri oluşturmalı, çok su isteyen ürünleri her bölgede yetiştirmemeliyiz. Bazı bölgelerde susuz tarım seçenekleri üzerinde yoğunlaşmalıyız. Suyu ekonomik kullanmak adına devlet eliyle sulama yatırımları yapılmalı çiftçinin modern basınçlı sulama sistemlerine geçmesi teşvik etmeliyiz” diye konuştu. Öte yandan yaşanacak sorunlara değinen Çakıcı, “Bazı bölgelerde sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi kışlık buğday ürününde erken gelişme ve kardeşlenme azlığı sonucu verim kayıplar olacağı öngörülmekte. Aynı şekilde kışlık sebzelerde erken gelişme sonucu erken hasat ve kalite kaybını ortaya çıkarmakta. Pazara fazla ürün gelmesine yarayacak bu durum, gelecek günlerde ürün azlığı sonucunu doğuracaktır. Ayrıca Meyvelerin de kışın dinlenme döneminde soğuğa ihtiyacı var. Eğer yeterli soğukluğu almazlarsa bahar ve yaz dönemindeki meyve verimi ve kalitesinde azalmalar görebiliriz” ifadelerini kullandı.

Kendi kendimize yetmeliyiz

Tüm dünyada gıda fiyatları düşüş eğilimi gösterirken Türkiye’de artış göstermesine ilişkin sorumuza da yanıt veren Çakıcı, şu şekilde konuştu:

“Dünyada pandemi dönemi ardından Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte ortaya çıkan lojistik sorunlar ve enerji krizi gıdaya erişimi zorlaştırırken girdi maliyetlerinin artışına sebep oldu. Buna küresel iklim değişikliği ile pek çok üründe rekolte kayıplarının olması eklenince uluslararası piyasalarda ürün fiyatları yükseldi. Pek çok ülke bunu üreticiye yaptığı girdi ve gelir destekleri ile çözdü. Tüketiciye de gelir destekleri yapıldı. Türkiye ise kendi kendine yeterli olduğu ürünlerde bile fiyat istikrarı adına ithalata dayalı politikalar izlediği için bu süreçten çok fazla etkilendi. Üretici fiyatlarını ve dolayısıyla çiftçi gelirini baskılayan bu ithalat rejimi üretimi olumsuz etkiledi. Dahası market fiyatları baskılanmaya çalışıldı. Dünyada lojistik sorunlar çözülüp, pahalıda olsa ürüne ulaşım sorunu çözüldü. Ancak, Türkiye’de TL’deki hızlı ve yüksek değer kaybı yüzde 90 ithal olan girdi fiyatları, üretim maliyetlerini yükseltmeye devam etti ve ediyor. Çözüm olarak üreticiye doğrudan girdi desteği şart.”