Tiyatro, insanı insanı insanla insanca

anlatmak sanatıdır- Turgut ÖZAKMAN

Dün, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'ydü. İlan edildiği günden beri de -ilk kez- korona virüs yüzünden

“seyircisiz” kutlandı! Önce eski Devlet Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni, eğitmen ve oyuncu Lemi Bilgin imzalı “Ulusal Bildiri”yi okuyalım; “Binlerce yıldır olduğu gibi siz ve biz, seyirciler ve oyuncular yeniden buluşacağız, yine bir araya geleceğiz ve birlikte yaratılan anların tanığı olacağız. Bizi birbirimizden ayıran tüm engelleri, tüm farklılıklarımızı unutup, bizi birbirimize bağlayan ortak duyguların, ortak tehlikelerin, ortak özlemlerin büyülü dünyasına katılacağız. Var olmak için birilerine aracılık edip körü körüne savunucusu olmak yerine, gerçeklerin üstündeki örtüyü kaldırıp bir ışık tutacağız. Farklı oldukları için birbirini yok etmek isteyenlere karşı, benzerliklerimizi ortaya çıkarıp, birbirimizi anlamanın, diyalogun, birlikte yaşamanın yollarını arayacağız. Görmek istemeyenlerin gören gözü, söylemek için cesareti olmayanların söyleyen dili olacağız.

Bizi tek bir kalıba dökmek isteyenlere karşı çok sesli, çok renkli bir dünyanın savunucusu olacağız. Biliyoruz, savaşların, çatışmaların, baskıcı düzenlerin, yırtıcı kapitalizmin hüküm sürdüğü, doğanın katledildiği, kadınların ezilip öldürüldüğü, hukukun adaletin yok sayıldığı, sınırlarda çocukların solduğu, en büyük acıları en masumların yaşadığı bir zaman diliminden geçiyor dünya. İşte bunun için, içinde yaşadığımız zamanı utandırmak, bu utanca ortak olmamak için, barışı öksüz bırakmamak, umutlarımızı yeşertmek için, sansüre, engellere, yasaklara, yokluklara karşı tiyatronun yeniden ve daha cesaretle var olduğunu göstermek için, kilit altına alınamayan sözcüklerle, şarkılarla, dansla, ışıkla, renkle yeniden buluşacağız. Birlikte olacağız. Siz ve biz. Yani tiyatro.’’

Pakistanlı tiyatro yönetmeni ve yazarı Shahid Nadeem ise kaleme aldığı “Uluslararası Bildiri”de özetle tiyatro yaratımının “kutsal bir iş” olabileceğini belirtti.

***

Sonra da her zaman görüşlerine, duruşuna büyük saygı duyduğum tiyatro değeri Haluk Işık

Hocam’ı dinleyelim; “Benim tiyatro günüm; İş, mesele, ekmek, düş, özgürlük, inat, zafer ve yıkım, ödül ve hüsran, teşekkür ve itiraz, yoldaşlık ve yalnızlık, an ve sonsuzluk, düş ve gerçek, coğrafya ve sınırsızlık, anlamak, anlatamamak, yurtsuzluk ve mülksüzlük, coşku ve telaş, yanılgı ve yara, karanlık ve ışık, korku ve cesaret, tedirginlik, uğultu ve dinginlik, aşk, mutluluğa sinmiş mutsuzluğun sonsuz iç çekişi, yorgunluk ve yeniden...Yeniden. Yol açanların izinde, yol bulmaya ve

yürümeye çalışan bir ömür. Hayat! Tiyatro! İnsanın ve yeryüzünün şerefine!’’

***

Tiyatro; topluma duyarlılıkla hizmettir, her derde devadır! 2008 “Ulusal Bildirisi”nde sanatçı Orhan Alkaya, “Ümitsizliğin reddidir, çünkü oyun daima başlar!’’ yazmıştı.

Kültürümüzün aynasıdır, iyiliğe, güzelliğe, gerçeğe ışığa, çıkaran yoldur, hayattır tiyatro! Antik Çağ’da Bergama’da 200 bin kişinin tiyatroya gittiğini bilir misiniz? Bir sınıfın değildir! Sanatçıları ise yoğun emek ve özveriyle oynadıkları unutulmaz rollerle gözlerimizin önünde canlanır, sesleri

kulaklarımızda yankılanır. Çağdaş Tiyatromuzun öncüsü Muhsin Ertuğrul’un dediği gibi, “toplumun yüreğinde renk renk çiçekler açtırır!”

(Üstaddan bir anekdot; Nazım Hikmet de tiyatroya gönül verenlerdendi. Yıl 1924. Bir gün vatmanları topladı, getirdi Ertuğrul Sineması’na. Çıt çıkmadı salonda.)

***

Bu yıl 60. Sanat Yılı’na giren Genco Erkal sormuş ve yanıtlamış; “Dünya’daki bütün tiyatroların kapalı olduğu bir dönemde Dünya Tiyatro Günü kutlamaktan daha acıklı bir güldürü olabilir mi? Olur!’’

Tiyatro perdelerinin en kısa sürede açılması, alkışların susmaması dileğiyle. “Alnında ilk ışığı hisseden” sanatçılarımıza saygıyla.

Ya tiyatro olmasaydı!..