Halide Edip'in ünlü romanıdır 'Vurun Kahpeye'. 1926'da yayınlanmış olmasına karşın her dönemde büyük ilgi görmüş, üç kez de beyaz perdeye aktarılmıştır.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Kuvayı Milliyeci köy öğretmeni Aliye'nin, köyün yobaz sarıklısı Fettah Hoca'nın kışkırtmasıyla köylüler tarafından linç edilmesini konu almaktadır.
Nereden aklıma geldi defalarca okuduğum ve 60'lı yıllarda filmini de izlediğim bu eser?
24 Temmuz'da televizyonlarda ve sosyal medyada izlediğim görüntülerde binlerce Fettah Hoca'yı gördüm.
Sarıklısı, cübbelisi, feslisi, padişah kıyafetlisi, dondurmacı kılığında olanı, yeşil bayraklarla Ayasofya'ya akıyordu. Daha önce AKP mitinglerinde kot pantolon üzerine tül perdeden kefen uyduranlar bu kez kostüm değiştirmişlerdi.
Elbette hedeflerinde Aliye Öğretmen yoktu. Ama Aliye Öğretmen'in temsil ettiği Atatürk, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri ve demokrasi vardı hedeflerinde...
Ayasofya'ya cuma namazına gelen 100 binden fazla kişinin (Asla 350 bin değil) tamamının bu düşüncede olan kişilerden oluştuğunu söylemek mümkün değil tabii ki, ancak özellikle yurdun çeşitli yörelerinden bindirilmiş kıta olarak şehre gelen kişilerin bu kötü niyetleri apaçık ortadaydı.
Özellikle seçilmiş bazı kişilerin mikrofonlara söyledikleri ise niyetlerini gözler önüne seriyordu. Açık açık hilafeti getireceklerini söyleyenlerden, Atatürk'ün kemiklerine dil uzatacak kadar alçaklaşan aşağılıklar mikrofonlara kinlerini kusuyorlardı. Bu muydu 21 yüzyılın Türkiyesi? Böyle mi bırakmıştı Ulu önder bu ülkeyi bizlere?...
Asıl şok ise Ayasofya'daki hutbedeydi. Bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı sıfatını taşıyan bir kişi bakın yazılı hutbenin dışına çıkarak, elinde kılıç, üzerine basa basa neler söylüyordu;
''Vakıf malı dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir. ÇİĞNEYEN lanete uğrar''
Kime bu lanet? Atatürk'e mi? Cesareti yok, adını ağzına alamıyor. Zaten hiçbir Cuma hutbesinde adını ağzına alamadı. Çık efendi mertçe dürüstçe söyle ''Atatürk'ü sevmiyorum, devrimlerine karşıyım' de.
Tamam Atatürk'ü sevmeyen, bunu açıkça söyleyen deli fesliyi evinde resmi kıyafetinle, cübbenle ziyaret ettin, sevgi gösterisinde bulundun. Fetullahçı Adil Öksüz'e doktorasını veren jüride yer aldın. Bir adım daha ileri git; devrimlerle ilgili görüşlerini açık açık söyle.
Nedir bu? Bir ibadethanede, bir cuma hutbesinde insanları ayrıştırmak, düşmanlaştırmak.
Beyefendi tepkilerin korkusuyla, koltuk elden gidecek endişesiyle yan çiziyor. Söylediklerinin arkasında duramıyor. Kasaba kurnazlığı yaparak herkesi aptal yerine koyuyor. Ne diyor;
''Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim. Uğramıştır demedim.'' ÇİĞNERSE lanete uğrar demiştim''
Sevsinler inkarını. 'Çiğneyen' kelimesini, 'Çiğnerse' olarak değiştirme kurnazlığına gidiyor. Yemezler efendi. Bütün ülke düşüncelerini öğrendi. Önünde tek yol var; İstifa... Tarihte Sait Molla gibi bir hain ve bir de Börekçizade Mehmet Rıfat gibi vatanperver bir din adamı var. Seçim senin... NOT: Bir dönem yönetiminde de bulunduğum İzmir Gazeteciler Cemiyeti 74 yaşında.Yazarı bulunduğum 9 Eylül Gazetesi ise 8 yaşında. Nice aydınlık yıllara...