Haber / Didar DEMİRCİ

İzmir’de, Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlere destek vermek ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sosyal medya hesabında LGBTİ+ bireyler için kullandığı ifadeleri kınamak amacıyla ‘Onur Yürüyüşü’ düzenlemek isteyen öğrencilere polis müdahale etti. Polis müdahalesi nedeniyle basın açıklaması yapamayan gençlere İzmir Barosu, geçtiğimiz yıllarda ifade özgürlüğünün sağlanabilmesi ve herkesin sesini duyurabilmesi amacıyla uygulamaya koyduğu Özgür Kürsünün yolunu açtı. Öte yandan baro avukatları, gözaltına alınan öğrencilere destek olmak için yanlarına gitti. Öğrenciler şu anda Yeşilyurt Devlet Hastanesinde muayene oluyor.

“Nefret söyleminde bulunanlar cezalandırılsın”

Özgür Kürsüden basına açıklama yapan İzmir Üniversite Platformu öğrencileri, İstanbul’da yapılan basın açıklamasını okudu. Öğrenciler, şu ifadelere yer verdi:

“29 Ocak Cuma günü okulumuzda düzenlenen ve direnişimizin bir parçası olan sergi etkinliği sonrasında beş öğrenci arkadaşımız özel güvenlikler ve sivil polisler tarafından afişe edilerek gözaltına alındı. Kulüp odalarımız herhangi bir kulüp üyesine ve kulüp danışman hocalarına haber verilmeden polis tarafından basılarak usulsüzce arandı. Sergilenen eserler, LGBTİ+ bayrakları ve pankartlar suç teşkil ediliyormuşçasına toplandı.

Bugün ise, dün gözaltına alınan beş arkadaşımızdan biri serbest bırakılırken iki arkadaşımız hakkında ev hapsi ve iki arkadaşımız hakkında da tutuklama kararı verildi. Direnişimiz ve başka birçok mücadele bu suçlamalar doğrultusunda “LGBTİ+ dernekleri kapatılsın” ve “İstanbul Sözleşmesi feshedilsin” çağrıları arasında mahkum edilmeye çalışıldı. Bu süreçte LGBTİ+lar birçok nefret söylemine maruz kaldı. Bu nefret söyleminin cezasız kalması kabul edilemez!

Arkadaşlarımız hükümet yetkilileri ve hükümet yanlısı medya tarafından açıkça hedef gösterilirken, kayyum Melih Bulu’nun sosyal medyada başlatılan linç kampayasına katılarak attığı tweet ve rektörlük tarafından açılan soruşturma gösteriyor ki; Melih Bulu’nun atandığı görevde kalması üniversitenin özgürlüğüne şu ana kadar yapılan en büyük saldırıdır. Melih Bulu, onu atayan iktidarın sesinden fazlası olmadığını bu hareketiyle bir kez daha göstermiştir. Bu saldırılar İçişleri Bakanlığı, YÖK, Diyanet İşleri Başkanlığı, İstanbul Valiliği ve kayyum Melih Bulu’nun sanatçı arkadaşlarımızı ve LGBTİ+ları hedef göstermesiyle bizzat ve açıkça devlet otoriteleri tarafından işlenen bir nefret suçu boyutuna ulaşmıştır.

LGBTİ+lar, öğrenciler, sanatçılar, Kürtler, kadınlar, işçiler… toplumun dürenen her kesimi bu saldırıların hedefindedir. Direnenler; onların baskıdan, kayyumdan başka hiçbir şey vaat etmeyen iktidarını sarsmaktadır.

Bu mücadeleyi sürdürenler olarak bugüne kadar kimsenin sesini kısmadık, kısmayacağız. Ne hedef şaşıracağız ne de kendimizi susturacağız. Herkesin kendi sözünü söyleyebildiği, üniversite emekçilerinin, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin söz ve yetki sahibi olduğu bir üniversite için mücadele ediyoruz, edeceğiz. İfade özgürlüğünün milli, kültürel, dini hassasiyetler gerekçesiyle kısıtlanmasının hiçbir koşulda kabul etmiyoruz. Açık ya da örtük otosansür dayatmalarına boyun eğmeyeceğiz. Gelenekler ve inançlar hakkındaki hassasiyetler tarihin başından beri ezilenlerin ve onların haklı mücadelelerin önünü kesmek için kullanıldı, kullanılıyor. Bugün saflar nettir. Karşımızda ülkeyi “hassasiyetleri” nedeniyle açık cezaevine çevirmiş bir iktidar var.

Seçilmiş belediye başkanları “güvenlik hassasiyetleri” nedeniyle hapistedir. Erkeklik değerleri “incindiği” için onlarca kadın ve LGBTİ+ şiddete maruz kalmaktadır. Patronların “hassasiyetleri” nedeniyle tüm grevler yasaklanmakta, ertelenmektedir. Bizim tarafımız ise mücadele edenlerin tarafıdır.

Direnişimiz; gözaltılarınıza, tutuklamalarınıza, baskılarınıza ve saldırılarınıza boyun eğmez. Bir kere daha taleplerimizi haykırıyoruz:

1-     Tutuklanan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın, ev hapsi uygulaması kaldırılsın!

2-     Polis kampüsü ve çevresini bir an önce terk etsin!

3-     Kayyum Melih Bulu ve tüm kayyumlar derhal istifa etsin!

4-     Rektörlük seçimleri, üniversitelerin tüm bileşenlerinin katılımıyla demokratik bir biçimde yapılsın.

5-     LGBTİ+lara yönelik nefret söylemi suç sayılsın.”