Röportaj / Didar DEMİRCİ

Sosyal medya fenomenleri, bloggerlar, vloggerlar, youtuberlar… hepsi ama hepsi takipçilerine en güzeli, en konforlu hayatı ve en popüleri sunuyor. Hayatları telefon ekranından mükemmel gözüküyor ve hemen hemen herkesin içinden onlar gibi olmak geçiyor. Peki olmak istediğimiz kişiler gerçekte nasıllar? Sosyal medyanın ne kadarı kurgu? Gelin beraber İzmirli Influencer Simay Özyiğit ile bu dünyaya adım atalım… Simay Özyiğit ile İzmir Küçük Kulüp’te bir araya geldik. Küçük Kulübün keyifli kış bahçesinde sorularımızı yanıtlayan Özyiğit, 2010’dan itibaren hayatımızın önemli bir parçası haline gelen sosyal medya ile yaşamı bizlerle paylaştı.

BENLİĞİNİ SOSYAL MEDYADA BULDU

Dünyaya gözlerini İzmir’de açan ve hayatını da İzmir’de devam ettiren bir çocuk annesi, genç ve başarılı influencer Simay Özyiğit, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunu. Sosyal medyada görünür olmadan önce kurumsal hayatın her türlü cilvesini deneyimlemiş ve bu süreç en sonunda onu bugün bulunduğu yere getirmiş. Bu süreçle ilgili Özyiğit, daha öncesinde blog yazdığını ve aynı zamanda editörlük yaptığını belirterek, kardeşinin tavsiyesiyle bu işi büyütmeye karar verdiğini dile getirdi. Özyiğit, “Hamilelik sürecinden sonra kurumsal hayatın beni zorladığını ve tatmin etmediğini fark ettim. Aynı zamanda sosyal medyayı da çok aktif kullanıyordum ve ciddi anlamda takipçi kitlesi oluşmuştu. Kardeşimin de tavsiyesiyle simayındünyası.com adlı bir sayfa açtım. Ondan sonra bir ekran karşısından binlerce kalbe dokunduğumu gördüm. Etkileşimler fazlalaştı. Onların yazdığı yorumlar, benim onlara verdiğim cevaplar... Bir liyakat oluştu ve bugün bu noktaya geldim” şeklinde konuştu. Medya sektörüne de uzak olmayan Özyiğit, sosyal medyadaki başarısını; özgün olmaya, gündemi sürekli takip etmeye ve çok çalışmasına bağlıyor.

HİÇ MONOTON BİR ŞEY İSTEMEDİM

Sorularımıza verdiği cevaplardan Özyiğit’in aslında sosyal medyada var olmak için doğduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Çocukluk hayalini anlatan Özyiğit, “Hiç monoton bir şey istemediğini” belirterek sözlerine şu şekilde devam etti:

“Çocukluk hayalim sürekli değişiyordu. Her sene farklı bir mesleği seçiyordum. Bir sene sanatçı olmayı istiyordum, bir sene tiyatrocu olmayı istiyordum ama genelde hep baktığımda görsel sanat etkiliymiş. Doktor, hemşire, bankacı gibi terimlerin yer aldığı bir dönemde şu anki çalıştığımız meslekler çok farklı ve çok uç. Hiç monoton bir şey istemedim. Ama o dönem kendimizi tanımadığımızdan arkadaşlarım gibi belki de ezber cevaplar veriyordum. Çocuksun, adı üstünde. Bugün geldiğim noktadan çok memnunum.”

SOSYAL MEDYANIN YÜZDE 99’U KURGU

Sosyal medyadaki yüzlerin takipçilerine gösterdiği hayatın yüzde 99’unun kurgu olduğunu anlatan Özyiğit, “Şimdi bir çok insan oradaki hayatları yaşamak istiyor. Ama gördüğünüz her şey illüzyon. Orada takip ettiğiniz herkes, biz size göstermek istediğimiz kişiliğimizi gösteriyoruz. Yüzde 99’u kurgu. Sonuçta bu işi yapanlar, eline x markasını alıp onun reklamını yapmak için orada. Bu nereden çıktı? Önerilerimizden… Etkilemek demek insanı. Sen karşı tarafı etkileyen bir insansın. Eskiden nasıl izlediğimiz sanatçılar bizi etkiliyordu. Biz de burada marka ile alıcıyı buluşturan elçiyiz, aradaki köprüyüz. Dolayısıyla burada bazı şeyleri net bir şekilde göstermek için bir kurgu yapmamız gerekiyor. Orada her dakika eşi ile çok rahat kavga eden birinin sahnelerini göremiyorsunuz. Ya da görüyorsanız o bile bazen kurgu oluyor. Çok farklı içerikler var. Kaosla ilerleyen hesaplar var” diye konuştu. Kendi takipçilerine sunduğu kurgunun ve beslendiği içerikleri de paylaşan Özyiğit, “Kaos ortamına çok çekilmek istendim ancak burada başarılı olamadılar. Ben saf sevgiden besleniyorum” dedi. İnternet ve beraberindeki sosyal medyanın geleceği şekillendirdiğini aktaran Özyiğit, bu dünyanın bir meslek doğurduğuna değinerek, “Şu an herkesin ünlü olduğu ya da ünlü olabileceği eski dönemin o ‘Televole’ kültürünün bittiği, sanatçılarımızın ne yazık ki artık markalar açısından büyük önem taşımadığı, artık Instagram yüzleri ile çalışmak istedikleri bir dönemdeyiz. Şu anda bir çok insan ünlü olabilir. Yapacağı bir gafla, bilinçli bir söylemiyle bir kamera tuşuna basarak hayatını değiştirebilir” sözlerini kaydetti.

‘HAYAT SANA GÜZEL’ DENİLEN KIZ

Sosyal medyada olmanın ve bu işten para kazanmanın zorluklarına da değinen Özyiğit, stres yönetiminin iyi olması gerektiğini önemle vurguluyor. Kendisinin de zaman zaman kırıldığı ve kötü hissettiği anlar olduğunu belirten Özyiğit, bu dönemlerde eşinin kendisine olan desteğinin ona iyi geldiğini ifade etti. Öte yandan sektörde bir çekişme ortamı olduğunu da aktaran Özyiğit, “Senin orada olmanı, pastadan pay almanı istemeyen çok fazla insan var. Bir kişi masadan kalktığı zaman muhabbeti çok rahat dönebiliyor. Özel sektörde kamuda her nerede ne yaşıyorsanız burada arka planda 5 katı 10 katı var. Çok zor bir hayat. Ben yaşayan değilim ben onu paylaşan kısımdayım. Denize gidiyoruz diyelim, orada çocuğun eşin denize girerken sen onlarla aynı anda denize giremiyorsun. Çünkü senin çekmen gereken, tanıtman gereken noktalar var. Paylaştığım için keyif alıyor muyum? Evet alıyorum. Ancak dezavantajı da anın tadını çıkaramamak oluyor. Bu konuda da bana eşim hep destek oldu. Eşimin sosyal medyası dahi yok. Aslında gözükmeyen kahraman o bence. Çünkü o beni çok doğru yönlendiriyor. Stres anında beni rahatlatması bana büyük bir güç veriyor. Ben kaybettiğim noktayı karşı tarafa yansıtmam, kimse bilmez benim içimdeki fırtınayı. ‘Hayat sana güzel’ denilen kızımdır. Ama içim öyle değil; bambaşka bir Simay da var” diye konuştu.

SOSYAL MEDYA KİŞİNİN VİTRİNİDİR

Sosyal medyanın kişinin vitrini olduğunu ve vitrinde güzel duranın dışında önemli olan şeyler de olduğunu dile getiren Özyiğit, “Burada önemli olan şey gerçekten dışarıya yansıttığınız ruh halinizin, kimliğinizin, duruşunuzun dışında; samimiyetiniz. Burada ego tatmini yapıldığı zaman takipçileriniz hayal kırıklığına uğruyor. Dolayısıyla bugün sizi ayakta tutan takipçilerinize verilen değer” dedi. Kendi geliştirdiği sosyal sorumluluk projelerinden de bahseden Özyiğit, huzur evlerindeki yaşlıların ve çocuk esirgeme kurumundaki çocukların kalbine dokunmanın verdiği hazzı anlattı.

MANEVİYATA ÖNEM VERİYOR

İzmir Karşıyakalı olan Özyiğit, Alsancak sokaklarını gezmeyi ve orada olmayı çok sevdiğini söyledi. Alsancak sokaklarının kendisine geçmişi hatırlattığını dile getiren Özyiğit, “Bugün o sokaklardan farklı bir Simay olarak geçmek hoşuma gidiyor” dedi. Maneviyata da değer verdiğini fark ettiğimiz Özyiğit, “Benim için en önemli şey maneviyat. Ailemden gelen şeyler. Şu an Kuzey’e de oğluma da bunu yapıyorum. Bir anı kutusu. Onun doğduğunda ilk giydiği kıyafet, onun ilk dişi, ona yazdığım günlükler… Kendim için bile günlük tutmadım ama oğlum için tuttum. Bir anı kutusu yapıp 18 yaşına geldiğinde ona hediye edeceğim. Bu maddiyattan çok daha önemli. Ev yatırımlarınız hepsi gider ama o kutu ona ömür boyu kalacak” sözlerini kaydetti. Ayrıca İzmir’de en sevdiği sokak lezzetinin gevrek olduğunu söyleyen Özyiğit, İzmir’in her şeyinin çok güzel olduğunu belirterek, “Denizsiz hiçbir yerde yaşayamam. İzmir’e çok ait hissediyorum. Burada doğdum burada büyüdüm. En çok sevdiğim, aşık olduğum şehir” ifadelerini kullandı.