Ukrayna işgali ile beraber yine televizyon ve Youtube kanalları pıtrak gibi kendini “uzman” olarak tanımlayan veya tanımlatan kişiler ile kaplandı. Çoğu kendini uzman olarak sunmasa dahi kimse de o şekilde sunulmasına da itiraz etmiyor.

Söyleşi programları sırasında ekran 4’e, 5’e bölünüyor. Büyük ihtimalle program yapımcısı “bak bu adamı programa çağırdık ama öyle böyle değil” densin diye her bir davetlinin altına mümkün olduğunca uzun bir tanımlama yapıyor. İlla ki ekrandaki kişinin ismi İspanyol dükü gibi olacak. Akademik dünyadan birileri konuşmacı olarak davet edilmişse bile o kişilerin akademik unvanları dahi yeterli görülmeyebiliyor. “Dr.”, “Doç. Dr.” unvanları en şansız olan akademik unvanlar. Bu söyleşi programları yapımcıları bu unvanlara bir türlü ısınamadı. Yapımcılar, programa profesör bulamadıkları için mahcubiyet hissediyorlar sanki. Çünkü bu unvanlar ile yetinmeyip başına ve sonuna birkaç lakap daha ekleme ihtiyacı hissediyorlar. “Doç. Dr.” ama ayrıca “sosyolog”!. Bakmayın “Doç. Dr.” olduğuna ayrıca ekonomist, tamam belki bir profesör değil ama kral adam kral! Halkımız da seviyor olmalı ki bu isim trenlerini yapımcılarda uzattıkça uzatıyorlar. Ama ekranlara çıkan akademisyenlerin bu ek unvanları talep ettiklerini düşünmüyorum. Çünkü gerçek akademisyenler aslında alçakgönüllü olurlar. Ekstra süslere ihtiyaç duymazlar. Bu bir nevi mecburiyet ve eğitimdir. Çünkü bir öğrenci daha lisans aşamasında meraklı olduğu bir konuda ben biliyorum zaten, ben şuyum, buyum diye ahkam kesmeye başlarsa bir üst rütbeden sağlam bir uyarı yer. Çünkü haklı olarak daha “olmamıştır”. Öğrenci tez çalışmalarının da büyük bölümü bu yüzden literatür taramasından oluşur. Teze yazdığınız her bir satırın akademik açıdan kabul görmüş bir kaynağını göstermekle yükümlüsünüzdür. Hiçbir kabul görmüş bir bilimsel araştırma çalışmanız olmadan sırf doğru düşündüğünüz o diye bir cümleyi teze katmamalısınız. Her tarafı alıntı ve kaynaklar ile dolu olan bir öğrenci tezi aslında kötü bir tez çalışması değil, uygun bir tez çalışmasıdır. En son, sonuç bölümünde o da sınırları çok net olarak çizilmiş halde ve araştırma sonuçlarına göre kendi çıkarımlarınızı teze dahil edebilirsiniz. Böyle bir yıpratma ve işkenceden geçen kaliteli akademik eğitim almış kişiler unvanları abartmazlar ama değerini de bilirler. Bu unvanlara sakız gibi davranılmasına da izin vermezler. Ama ülkemizde insanların gözünde ister “Prof.”, ister “Doç. Dr.” olsun tüm akademik unvanların değerleri iyice azaldı. Hem akademik eğitimin giderek zayıflamasından hem akademik bir eğitim almamış kişilerin dahi sahip olmadıkları bu unvanları kendilerini pazarlamakta hoyratça kullanmasından dolayı bilimsel unvanları sakız çiğner gibi çiğneyip atıyoruz. En çok istismar edilen unvan ise “uzman” unvanı.

Uzman kime denir?

Uzman sözlük tanımı gereği bir meslekte ileri teknik bilgi ve beceriye sahip kişidir. Söz konusu meslek, üniversitelerde eğitim ile veriliyorsa o uzmanlık dal ve alanlarının üniversite süreci ile ilişkisi olmalıdır. Etik olarak o sahada bir üniversite eğitimi almadıkça, akademik bir çalışma yapmadıkça uzman unvanı kullanılmamalıdır.

Yine örneğimizden devam edersek bahsi geçen söyleşi programlarına akademik herhangi bir unvanı olmayan birileri davet edilmiş ise program yapımcıları, “seyirci bu adamı görünce, la bu adam da neyin nesi dinlemem ben bunu” der korkusuna kapılıp o kişilerin isimlerinin başına mutlaka bir “uzman” lakabı ekleştiriveriyorlar.  Bir program da yapımcılar, konuğun ekrandaki kafa görüntüsünün altına hiçbir lakap bulamayınca “savunma uzmanı” deme ihtiyacı hissetmişler. Aslında o kişi konuşmalarını sevdiğimi biri dahi olsa da okuyunca “bu savunma uzmanı da ne ola ki” dedim. Benim için savunma uzmanı Jean-Claude Van Damme’dır, Jet Li’dir, Bruce Lee’dir.  Ama öyle alışmışız ki kafaların altına bir şey yazılmayınca da bir yadırgıyoruz.  Ekranda altları boş diye bir hüzünlü hüzünlü kalıyorlar kafalar. Mecburen tahammül ediyoruz.

Sadece televizyon programlarında mı? Hayatımızın her yeri uzman kaynıyor. Kişisel gelişim uzmanı, toprak uzmanı, tırnak uzmanı, bilişim uzmanı, dijital pazarlama uzmanı… Sanki ülkede uzman olmazsanız kız vermiyorlar, koca bulamıyorsunuz. Benim düşünceme göre kimse size böyle bir unvan vermediği halde bir sabah uyanıp karşındakinden “bugünden sonra bana artık uzman diyeceksin” diye talepte bulunmak normal bir durum değildir. Olsa olsa o gün şizofreni haplarınızı almadığınızı gösteren bir durumdur. Elbette hayat kavgasının giderek daha kanlı olduğu bir dünyada herkes kendini abartarak bir adım daha öne çıkmak istiyor. Ama gerçek ile anlaşalım isterim. Bir kişinin bir işe gün içinde yaptığı diğer işlerden daha çok zaman ayırması onu o işin uzmanı yapmaz. Ancak meraklısı yapar. Sağlıklı günler dilerim.