Sevgili okurlarım, bir ulusun ayakta kalabilmesinin en temel koşulu, ulusal ekonomisidir. Mustafa Kemal Atatürk; Türkiye'yi yokluktan, yoksulluktan kurtarmak için, Cumhuriyetimizin ilan edildiği 1923 yılında İzmir'de İktisat Kongresi'ni topladı.Bu tarihi kongrede, ulusal ekonomi, yerli malı kullanma, devletin özel teşebbüsü desteklemesi, devletin tutum ve yatırım konularındaki ilkeleri masaya yatırıldı. İsmet İnönü, 1929 yılında Meclis'te, "Yerli mallar üretmek, milletçe tutumlu olmak ve hep birlikte birbirimizi desteklemek ve güvenmek zorundayız. Yabancı ülkelere sattığımız maldan daha çok mal almayacağız." demişti. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, milli üretimi ve yerli mallı kullanmamızı o yıllarda ısrarla söylemişlerdi. Bugün geldiğimiz noktaya dönelim. Biz tersini yapıyoruz. İthalat hacmimiz, ihracat hacmimizden katbekat fazla. Bu ne demektir? Herkesin anlayacağı dilden söyleyecek olursam, yabancıyı zengin ediyoruz, biz ise ülke olarak fakirleşiyoruz. Ulusal ekonominin en büyük döngüsü tarım ve hayvancılıktır. Tarım ve hayvancılıkta kendine yeten bir Türkiye var mı? Türkiye AKP iktidarı öncesinde kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydi. Türkiye, dünyanın buğday ambarlarından biriyken, bugün buğday ithalatında şampiyon olduk. Fakirin ekmeği beş lira oldu. Nohutu Meksika'dan, mercimeği Kanada'dan, sarımsağı ve tekstil ürünlerini Çin'den ithal eder olduk. Bir hayvancılık ülkesi olan Türkiye, Uruguay'dan inek alır oldu.

Daha nice tüketim ürünlerini bu sayfaya ekleyebiliriz. Gidin gros marketlere bir bakın. Ne kadar yabancı ürün varsa görebilirsiniz. Yerli ürünlerimiz daha az. Yerli üretim bittiği için bu AVM'lerde çok az sayıda Türk Malı görebilirsiniz. Paramız oluk oluk dışarıya akıyor. Dış borcumuz katmer katmer katlanarak büyüyor. Ülkenin döviz rezervleri sıfır. Mazot ve benzin fiyatlarına halk yetişemiyor. Köylü tarımdan elini çekmek zorunda kaldı. Soruyorum bu iktidara: Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Böyle bir ekonomi olur mu? Bu ülkede kriz, tezgahı da boşalttı torbayı da... Bu ülkede 10 haneden 6'sı borçlu... Hepimiz tepetaklak batıyoruz. Giderek derin bir yoksulluk içinde günbegün fakirleşiyoruz. Bunu göremiyor musunuz? Milletçe aklımızı başımıza toplamazsak sonumuz çok kötü olacak. Millet olarak bu yabancı hayranlığı, yabancı mal özentisi, ulusal ekonomimizi arkadan hançerliyor. Herkes bunun farkında olmalı. Ey vatandaş! Yabancı özentisinde, devlet kadar hepimizin günahı var. Bu yabancı mal kullanma, ve bundan heveslenme huyumuzu terk edemiyoruz.

Özümüze dönelim, kendimize gelelim. Bir ülkeyi eskiden olduğu gibi, topla tüfekle işgal etmeye gerek yok. Bir ülkeyi güçsüz bırakmak için o ülkeyi üretimden düşür, o ülkenin üretimine kotalar koydurt, fabrikalarını kapat bu yeter. Türkiye'nin temel tüketimini kendi öz kaynaklarından karşılaması gerekir. Bize dayatılan bütün bu kördüğümleri çözmemiz gerekir. Yabancı hayranlığından, yabancı mal tüketiminden kurtulmak için bir seferberlik başlatmak gerekir. Bu bir devlet politikası haline gelmeli. Yabancı hayranlığını, yabancı mal tüketimini marifet sayan Abuzer Bey'in hikayesi çok meşhurdur. Bir dergiden alıntı yaptığım bu hikaye umarım bizi uykudan uyandırır.

Hikaye şöyle: Türk vatandaşı zatı muhterem Abuzer Bey, sabah 7.30'da Casio marka masa saatinin alarmıyla uyandı. Puff yorganını kaldırdı. Pere pijamalarını çıkarıp Addidas terliklerini giydi. Elidor Şampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı. Gillette jel köpüğü ve traş bıçağıyla tıraşını oldu. Colgete ile dişlerini fırçaladı. Philips saç kurutma makinesi ile saçlarını kuruttu. Bills gömleğini, Pierre Cardin takım elbisesini giydi. Sony marka televizyonunda medya özetlerini izledi. Volkswagen arabasına bindi, Sony marka radyosunu açtı ve rock müziği dinledi. Ağzına bir Polo şeker attı. Fujitsu Siemens bilgisayarını açtı. Microsoft Excel'e girdi ve ofis boydan Nescafe'sini istedi. Öğlen Pepsi kola ve hamburgeri mideye indirdi. Marlbora sigarasını yakıp Go Girl dergisini karıştırdı. Akşam üzeri İmage Bar'a uğrayıp Johanney Walker'ını yudumladı. Sonra eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Johnson kolonya, Ace çamaşır suyu, Elseve şampuan, Gala tuvalet kağıdını alarak kasaya yanaştı. Gold kartıyla ödemesini yaptı. Hafta sonu eşiyle Galeria'ya giden Abuzer Bey, showroomları dolaştı eşine 225 avro ödeyip Kinetik ayakkabı aldı. Evine dönen Abuzer Bey TV kanallarında zaping yaparak first class top secret paparazzi programlarını izledi. Saat 23.00'de TV'de Türk dili üzerine bir panel izlemeye çalıştı. Uykusu gelen Abuzer Bey, televizyonunu kapatıp yatak odasına geçti ve esneyerek kendisini mutlu hissetti. Zatı muhterem "Ne mutlu Türk'üm diyene! " diye gerindi ve uykuya geçti ve uyudu. Hala da uyuyor. Ne zaman uyanacağı belli değil.