Bu soru birkaç başka sorudan sonra ortaya çıktı. İlk olarak, acaba teknoloji her gün ilerliyor mu, yoksa sadece hayatı karmaşıklaştırıyor mu? Ya da yenilikçi diye sunulan özellikler o kadar yenilikçi değil mi? Ya da şirketler teknoloji ilerlemesinde tıkandı mı? Aslında hiç kullanamayacağınız özellikleri ısıtıp ısıtıp bize mi sunuyorlar?

Bu soruların da aklıma gelmesinin nedeni Apple’ın bir gece de Türkiye bütçesinin yüzde 70’i kadar değer kaybetmesi oldu. Bu büyük kaybın nedeni arasında farklı sebepler var. Fakat herkesin ortak fikri, 2021 yılı içinde piyasaya sunulacak ürünlerin arasında tüketiciyi kalbinden vuracak kadar etkileyici iyi bir ürünün olmaması. Yine de Apple, bir gece de bu kadar büyük bir kayıp yaşasa da halen dünyanın en değerli şirketi olarak başı çekiyor.

Fakat konunun özünde teknoloji şirketlerinin üzerinde sürekli olarak demoklesin kılıcı gibi sallanan, her zaman yeni ve değişik bir ürün ortaya koyma baskısı olduğu tekrar kanıtlandı. Aslında o kılıcı da oraya kendileri asıyorlar. Bir ürün ürettiklerinde devasa reklam kampanyaları ile bu ürünü satın alırsanız hayatınız değişecekartık hiçbir şeyin farklı olmayacak vaatleri ile beklentiyi tavan yaptırıyorlar. Ürün beğenilirse ne ala, ama beğenilmezse işte o zaman bir anda tüketici (adı üstünde tüketici) geçmiş başarılarına bakmaksızın şirketleri terk ediveriyor. Herhalde buna en güzel örnek Nokia markası verilebilir. Onca sene cep telefonun adı gibi kullanılan marka olmasına rağmen, akıllı telefon pazarına girerken yaptığı yanlış seçimler yüzünden birkaç sene de yarattığı efsanenin tükenmesine neden oldu. Elbette diğer markaların tüketiciyi kendine çeken keşifleri ve reklamlarının da bu düşüşte payı büyük oldu.

Fakat aynı tehlike şimdi başı çeken tüm markalar içinde var. Sürekli yenilikler ve vaatler ile besledikleri tüketicilerden oluşan canavarı doyurmak onlar içinde o kadar kolay olmuyor. Sürekli de şapkadan tavşan çıkarır gibi de yepisyeni bir icat çıkarmak ta mümkün değil. Yenilikçilik sattırır. O kesin. Fakat yenilikçi olmak o kadar da kolay değil.

Peki buradan nasıl sonuçlar çıkarabiliriz? Neden bu sonuçlar bizim için önemli. Önemli çünkü sektördeki teknoloji ürün üreten firmaların rekabet için nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair ipuçları barındırıyor. Teknoloji şirketleri, ister elle tutulan bir ürün üretiyor olsunlar, ister bir yazılım fark etmez, rekabet için önlerinde aslında üç yol var.

Rekabet için birinci yol, Ar-Ge çalışmalarını kuvvetli tutup iki üç senede bir yenilikçi bir ürün ortaya koymak. İkinci yol, ortalama bir ürün üretip bunu çok ucuza mal etmek ve piyasaya sunmak. Veya halen çok az firmanın uyguladığı üçüncü yol olan; temel işlere yarayan hayatımızdaki ürünleri,yan işe yarayan işlevlerden, aparatlardan kurtararak, çok basit, sağlam ve kaliteli üretmeye odaklanmak.

Üçüncü seçenek birçok üretici için ilk anda daha az gelir getiren ama kalıcı bir marka yaratmak için en doğru yol. Sizin de aklınıza pahalı ama kalitelidir diye gelen birçok marka vardır. Ve senelerdir bu markalar yerlerindeler ve kimse de onlardan büyük yenilikçi gelişmeler talep etmiyor. Ya da rekabet etmek için ürünlerini ucuz malzemeler ile üretmeyi denemiyorlar. Fakat bu yolunda geliştirilmesi gereken çok yeri var. Halen birçok üründe o kadar basit sorunlar devam ediyor ki gerçekten inanılmaz.

Örneğimi bir elektrik süpürgesi üzerinden vereceğim. Evde elektrik süpürgesi tutma işi çok sevdiğimden olsa gerek(!) zaman zaman bana kalan bir iş olabiliyor. Velhasıl yeni kaliteli bir markanın elektrik süpürgesini aldık. Sessiz olanlarından. Fakat kullandıkça fark ettim, sessiz olacak diye bu sefer vakum gücü azalmış. Ve hala bir önceki markadaki süpürgemiz gibi hortumu biraz güç uygulayınca yerinden çıkıyor. Teleskopik diye verilen metal borusu yine biraz baskıda hemen içeri kaçıyor. Halıları fırçalayan aparatın kilidi de baskı görünce atıyor. Benim için zaten sıkıcı olan bu iş,kaliteli süpürge dediğimiz süpürge ile dahi yine tamamen stres üretme işine dönüşüverdi. Üstelik sadece aldığımız markaya özgü sorun da değil. Yıllardır bu makineler üretilir ve tüm bu özellikler aynı ve hep bu sorunlar var. Bu kadar basit sorunların çözülememesinin hiçbir mantıklı açıklaması da yok. Diğer bir örnek ise yazıcılar. Halen tüm yazıcılar mutlaka bir yerde takılıyor. Ya bir yerlerine kağıt sıkıştırıyor, ya bozuk basıyor. Gerçekten inanılmaz. Ne kadar sene geçtiği önemli değil, yazıcılarda halen bu sorunlar eksilmeden oradalar. Sanırım sizin de teknoloji ürünleri ile yaşadığı başka bir ton daha saçma sorun vardır. Bu sorunların devam etmesinde farklı nedenler olsa da bence sebep dünyada da firma içi uygulama ve yönetim alışkanlıklarınındeğiştirilememesi. Yıllar önce o sorunun çözüldüğünü zannettiklerinden bazı temel sorunlar hep gözden kaçıyor. Kaliteli markaların dahi tüketici ile gerçekten bir diyalogları da yok ki temel ürünlerdeki temel sorunlar halen devam ediyor.

Son değerlendirmede tüm bu konuları birleştirip şunu diyebiliriz. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerdeki firmaların dünya ile rekabet için önünde güzel bir yol var. Bu yol ne sürekli yüksek bütçeler ile inovatif gelişmeler yapmak, ne de çok ucuza üreteceğiz diye satılamayacak kadar kötü ürün yapmak. Sadece yaptıkları ürünü tüketici ile gerçekten konuşarak mükemmelleştirmek, basitleştirmek ve bu ürünü uygun fiyata satmaya çalışmak. Varsın buzdolabından internete girmeyelim ama adam gibi soğutsun, buzlanmasın. Her çektiğimizde elektrik süpürgesinin hortumu elimizde kalmasın. Veya bir yazıcıya baskı gönderdiğimizde korku filmi sahnesi gibi kağıdın gelip gelmeyeceğini beklemeyelim. Üstelik yeni bir özellik eklemedikleri için bu tür geliştirmeler şirketlere ekonomik olarak ta bir yük getirmez. Sadece ürünleri piyasaya sunmadan önce adam gibi test eden bir mühendis çabası gerektirir. Sağlıklı günler dilerim.