Sanat, edebiyat, bilim,  kültür, basın alanında emek vermiş, üretmiş, ad yapmış nice insanımızı yaşarken değerlendirmek, onurlandırmak ne güzeldir. 

Bu dünyadan ayrılanları unuttuğumuz gibi, çeşitli sıkıntılarla, sağlık sorunlarıyla yazmaktan, üretmekten uzaklaşan değerlerimizi de çabuk unutuyoruz, onlarla buluşamıyoruz. 

Vefa denen o gönüldeş duyguyu, kavramı devreye sokamıyoruz, eksik kalıyoruz.

Bu bağlamda sivil toplum örgütlerine, yerel yönetimlere, derneklere, vakıflara düşen görevin de yeterince yapılamadığını görmek içini acıtıyor insanın.

Sözü İzmir’deki sanat edebiyat çevresindeki unutmalara getirmek istiyorum.

Son yıllarda aramızdan ne çok şair, yazar ayrıldı. Dinçer Sezgin, Ayhan  Can, Haşim Kanar, Bülent Habora, Turgut Erbek, Özcan Yalım, Avni Ölez, Baha Önem, Abdullah Neyzar Karahan, Onur Şenli, Ayhan Çıkın, Sezer Odabaşıoğlu, Şahin Çandır, Gündüz Badak, Berin Taşan, Muzaffer İzgü, Özdemir Nutku, Mukadder Özakman, Çınar Çığ... Birçoğunun adını anımsamıyoruz bile.    

Hukukçu, şair dostumuz Veysel Gültaş’ın  şair Timuçin Özyürekli şiirlerinden oluşan UNUTMA  (Bilge Y.Ocak 2019) adlı kitabı ulaştı bana da. Çok duygulandım. 

Bir süredir hastalıklarla boğuşan,  İzmir’in şiir tarihinde önemli yeri olan şair  Timuçin Özyürekli için bir unutmama  kitabıydı.

Özyürekli, kişisel erk ve yükselme hırsı taşımayan, popüler olmaya, magazinleşmeye karşı savaşan, toplumcu gerçekçi estetikten kopmayan bir şair. Gerekli olmadıkça sözcük oyunlarına girmedi, imgeler denizinde boğmadı şiirini. 

“Uzun yıllardan beri her türlü kahrı göze alarak halkına şiirle seslenen ” bir  şairi unutturmamak, dostlarıyla buluşturmak  elbette önemli. Gültaş’ın  “böylesi çalışmaların çoğalması” dileğine katılmamak olası mı?

Timuçin Özyürekli’nin tez vakitte sağlığına kavuşmasını, aramıza dönmesini, bizi güçlü şiirleriyle yeniden buluşturmasını diliyorum. 

Veysel Gültaş’ın bu vefalı duruşu, özverili davranışını da alkışlıyorum.

Timuçin Özyürekli’den iki dizeyi de paylaşarak : “ben bir gün çeker giderim, ama unutma / Sultan Süleyman’a da kalmamış bu dünya…” 

MEHMET TAPLAMACI’NIN ARDINDAN…

Urfa Lisesi’nde okurken (1964, 65 yılları) yerel gazetelere de yazıyordum.  Yeni Urfa, Şafak gazetelerinde sanat sayfaları hazırlıyordum. Şiir heveslisi nice arkadaş katılırdı sayfama. Bunlardan biri de Mehmet Taplamacı’ydı. Demek ki 55 yıl önce başlayan tanışlık, dostluk… 

Bir ara Urfa’da Balıklı Göl adında bir sanat dergisi de çıkardılar arkadaşlarıyla. 

Araya giren kopuk yıllar. Sonra bir gün İzmir’de kesişti yolumuz. Son yıllarda şiire dönüş yaptığını, Veysel Çolak şiir atölyesi çalışmalarına katıldığını öğrendiğim de sevindim. Birkaç kez buluştuk Fikri Coşkun, Faik Yağmur, Selahatttin Utkun’la. 

Daha önce çıkmış olan “Ana’le, Sevgiden Sonra, Yüreğimi Sana Yazdım” adlı üç kitabını görmemiştim. 2017’de yayımladığı Yüreğimi Sende Sakladım adlı şiir kitabını “kadim dostuma, eski günlerin anısıyla…” diyerek imzalamıştı. 

Uzunca süredir hasta olduğunu, konuşamadığını duymuştum. Ne yazık ki görüşme olanağı bulamadım. Geçen hafta aramızdan ayrıldığını öğrendim ortak dostumuz şair Selahattin Utkun’dan. 

Ünlü değildi, savlı şiirlere imza atmamıştı; ama şiire tutkun, şiire sevdalıydı. Şirin peşini bırakmıyordu.

Bir şair ölmüş diyeler kaç gün sonra duyalar diye üzgün sesimle söylendim, eksiklendim! Güle güle Mehmet Taplamacı, dostluğunu sakladım içimde…

“Örsem saçlarında gecenin karasını / öpsem yüreğinden / dindirsem acılarını / delice sevmişsem seni / al götür başımdan sevdaları / götür dağlarına memleketimin”