Yetmişlerin sonu, seksenleri başıydı, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi, o zamanki adıyla Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu, baraka gibi bir binada eğitim veriyordu. Derslere çok ünlü hocalar giriyordu. Döneminin en etkili gazetecileri öğrencilere yol gösteriyordu.
Ama ortalık toz dumandı. İşçiler grevde, sokaklar kan gölü halindeydi. Sağ sol çatışmaları arasında eğitim almaya çalışıyorduk. Mustafa Balbay, Zeki Özel, Ergun Oruç ve ben bazen Bornova'dan Konak'a kadar yürüdüğümüz olurdu. Sadece parasızlıktan değil, sıkışan trafikten nefret ettiğimiz için. Bir de otobüslerde konserve kutusu gibi taşınmak istemediğimiz için...
Gurur duyduğumuz Gazeteci Mustafa Balbay'ı tanıtmama gerek yok. Zeki Özel Karadeniz'in en etkili gazetesi olan Ordu Olay'ı çıktarıyor. Aramızdan erken ayrılan Ergun Oruç mesleğe hiç bulaşmadı. İşsiz kaldığım zamanlarda başka alanlarda çalışsam da gazetecilik benim için hep idealimdeki meslek oldu. Spor muhabirliğinden başlayarak gazeteciliğin hemen hemen bütün kademelerinde görev yaptım.
Evet okuduğumuz dönemde şartlarımız çok iyi değildi ama umudumuz vardı.
Türkiye'nin bütün gazetelerinin İzmir Bürosu vardı. Her büroda yüzlerce kişi çalışırdı. Bunlara ek olarak Türkiye'nin en büyük bölge gazetesi İzmir'deydi... TRT ve Anadolu Ajansını eklediğinizde büyük bir iş potansiyeli genç öğrencileri bekliyor olurdu.
İzmir'in tek iletişim fakültesi adını sayamayacağım kadar gazeteci yetiştirdi. Çoğu da mesleğinin yüz akı oldu...
Ve şimdi...
Bir çok üniversitenin iletişim fakültesi var... Hatta meslek liselerinin bazılarında iletişim bölümleri var. Her yıl yüzlerce genç mezun oluyor... Yazılı ve görsel alanda pek çok medya kuruluşu var ama şartları hiç de iyi değil.
İstediğin kadar iyi gazeteci ol nafile.
Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın raporunu görünce anılara gittim.
Genç gazetecilerinin görüşlerinin alındığı raporda; Gazetecilerin çoğunun daha iyi bir ücret karşılığında mesleği bırakmaya hazır olduğu belirtiliyor.
Katılımcılardan biri “Genç gazetecileri ölüme terk ettiler” gibi bir yorum yapmış.
Ve 2025 yılındayız...
Barakalardan dev binalara, tek yönlü yollardan otobanlara...
Sonuç; betonların altında kalan umutlar...