Rahmetli Bülent Ecevit başkanlığında kurulan 56. Azınlık Hükümeti, ülkeyi erken seçime götürmek üzere parlamentonun desteğiyle kurulmuştu.
Genel Seçim 18 Nisan 1999’da yapılacaktı.
PKK’nın başı Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’ da Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmişti. Bu azınlık hükümet döneminin en önemli olayı, Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmesiydi.
Öcalan’ın yakalanması, Ecevitli DSP’yi Türkiye genelinde birinci parti yaptı.
CHP baraj altında kalmıştı. DSP, MHP, ANAP üçlü koalisyon hükümeti kurulmuştu.
Bu üçlü koalisyon döneminde ekonomik krizler ve sosyal sorunlar daha da derinleşti.
İşyerleri kapanan, işini, aşını kaybeden, her geçen gün ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunların ağırlığı altında ezilen halk, bu koalisyon hükümetine tepkiliydi.
İktidardaki DSP, MHP, ANAP Koalisyon hükümeti giderek güven kaybediyordu.
Yıl 2002, Genel Seçim oluyor. Yeni kurulan AKP bu fırsatı iyi değerlendiriyor.
Halkın gündemini iyi okuyor. 3Y diye tanımladığı Yolsuzluğu, Yoksulluğu ve Yasakları kaldırma sözünü vererek halkın karşısına çıktı.
Halk, 3Y söylemine inanarak AKP’yi tek başına iktidara taşıdı.
Şimdi soruyorum:
16 yıldır iktidarda olan AKP, 3Y diye tanımladığı sorunları çözebildi mi?
Şu anda devam eden derin bir kriz var. Ekonomik ve sosyal sorunlar giderek derinleşiyor.
AKP’nin yerinde bir CHP, AKP’nin yaptıklarını bugün yapmış olsaydı, CHP diye bir parti kalmazdı.
Peki, buna karşın CHP’nin oyları niçin yükselmiyor?  AKP niçin hala birinci parti durumunda?
CHP nerede hata yapıyor? CHP kendini sorgulamalı. Yanlış söylemiyorum değil mi? 
Bana göre sorun şu:
CHP merkez solda ısrarcı olmadığı için, aşırı sağ çekici hale geliyor.
Böyle bir durumda sağ ve muhafazakâr kesimler, var olan sağ partilere yöneliyorlar.
Merkez sağdan CHP’ye kitlesel yönelmeler yeterli olmuyor. 
Sevgili okurlar, Türkiye ‘de siyaset öyle bir noktaya çekildi ki sağ partiler, CHP’nin söylemlerini, solun sınıfsal ve siyasal sloganlarını kullanır oldular.
Geniş halk kitlelerine ulaşmak gerekiyorsa CHP, sola yanaşmalı. Emeğe, işe, aşa vurgu yapmalı.
Ekonomik yoksunluğa,  eğitime, sağlığa ve sosyal güvenliğe bu vurgusunu artırmalı.
CHP, geniş halk kitlelerinin umudu olmaya yoğunlaşmalı. 
Diğer partilerle arasındaki farkı daha net ve pratik göstergelerle ifade etmeli ve topluma yaymalı.
Parti içi demokrasiyi tabana yayarak önseçimi önemsemeli. Gençliği ve kadınları daha çok
sahiplenmeli.
CHP, içini kurt gibi oyan hizip ve hizipçilikler, sürekli kan kaybına yol açan küskünler üretiyor. Oylar her seçimde bölünüp dağılıyor. CHP, bu kangren sorunu parti içi demokrasi yoluyla çözmeli. 
Sevgili okurlar, ben umudumu koruyorum. Umutlarımız hiç solmayacak. Umutlarınız hiç solmasın.
Bir yazarımızın söylediği gibi; “Yitmeye yüz tutan umutlarımıza, gitmeye meyleden evlatlarımıza, taşmaya başlayan sabrımıza rağmen umudumuz var.” Benim umudum da fazlasıyla var.
Sözün özü; sadece kıyı şeritlerine sıkışan bir CHP olmamalı.
Gezi dilini  kullanan, Gezi ruhunu taşıyan gençlerin gücünün CHP’yle bütünleşeceği gün, Türkiye’nin umut günü olacak. O güç CHP’yi iktidara taşıyacak. O güç bir okyanus kadar engin ve derin olacak.