İç geçirerek anlatacağım bunu ben,

Nice yaşlar nice çağlar sonra bir yerde:

Bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben

Ben gittim daha az geçilmişinden

Ve bütün farkı yaratan bu oldu işte

(Robert Frost)

Geçtiğimiz Pazar Tarık Akan’ın 71. Doğum günüydü. Çok sevdiğim, tanışma onurunu da yaşadığım sanatçıyla ilgili uzun zamandır okumak istediğim bir türlü fırsat bulamadığım “Ülkemin Gülen Yüzü Tarık Akan” isimli kitabı elime aldım ve kısa sürede de bitirdim.

Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nca bastırılan, Kıymet Coşkun’un yayına hazırladığı kitabı, değerli dostum Ali Galip Savaşır armağan etmişti. Savaşır, 12 Eylül cuntacılarının gadrine uğramış, Komiser olarak görev yaparken 1402’lik olmuş, polislikten ihraç edilmiş demokrattı.

Yıllar sonra açtığı davalarla yasal haklarını almış ama emniyete dönmemişti.

Gurbeti seçmiş Moskova’da çalışmaya, orada yaşamaya başlamıştı. Moskova Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın da başkanlığı üstlenmişti. Halen de sürdürüyor başkanlığı!

***

Kitapta; Tarık Akan’ın aralarında Ataol Behramoğlu, Rutkay Aziz, Şerif Gören, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Halil Ergün, Zülfü Livaneli, Fazıl Say, Arif Keskiner, Zeynep Oral, Yavuz Özkan, Işık Yenersu’nun da bulunduğu dostları onu anlatmış.

Ali Galip Savaşır da  -dostlarından biri olarak- 4 yıl önce aramızdan ayrılan Tarık Akan’ı yazmış.

“Aydın ruhlu, eğitime inançlı,  ödünsüz duruşlu, bir efsane, ülkemin gülen yüzü” Tarık Akan’ı…

Savaşır, “Kendimi tanırken onu da tanıdım sinemada.  Onu izlerken  sadece gözlerine bakardım, her zanman sevgi  vardı bakışlarında” satırlarıyla başlamış “Ortak Sevdamız Nazım” başlığını verdiği yazısına.

Ve devam etmiş:

“Polis Koleji’nde saçlarımız sıfır numaraydı, yaz tatillerimde biraz kıvama gelir saçlarımı ona benzetebilirdim. 70’li yılların sonunda yollarımız daha da yakınlaştı birbirimizi görmeden. 12 Eylül döneminde her an ne olacağım korkusuyla yaşarken, aynı korku ve eziyetleri o başka yerde yaşadı. İki farklı hayat yaşıyorduk ama ama mücadelemiz birdi. Kendine seçtiği yolu her zaman takdir ettim. Onun yolu hepimize örnekti, kuşağımız için bir önderdi.”

***

Yıllar sonra Nazım Hikmet sevdası onları birleştirir.

Moskova’daki “Dünya Şairi”ni anma etkinliklerinde tanışırlar, dostlukları başlar.

Doğallığı ve içtenliğine hayran olmuştur Savaşır.

Tarık Akan da ona “Nazım için ne güzel şeyler yapıyorsun” diyecek kadar alçakgönüllü ve ilgilidir.

O günleri de şöyle paylaşıyor Ali Galip Savaşır;

“Vakıf yönetimi, Nazımsız geçen 50.yılda yaptığımız anma etkinliğine Türkiye’den 100’e yakın sanatçı, yazar, gazeteci katılımı sağlamıştı. Kendisini Moskova’da son misafir edişimiz olduğunu bilmeden 55.yılı konuşmuştuk, ‘yine böyle bir katılım yaparız’ demişti.

Taş Mektep’te yaptıklarını öğrendiğimde gönlümde daha da yücelmişti. Cenazesindeki kalabalık, Tarık Akan’ın ölümsüzlüğüdür!”

***

Tarık Akan…

Yaşar Kemal’in “Uzun Oğlan” diye sevdiği.

O güzel atlara binip gidenlerden…

Sanat gücüyle topluma yeni yepyeni şeyler sunanlardan.

Mustafa Kemal Atatürk ve Nazım Baba’yı rehber edinen “Yüreği de Dev Adam” .

“Ülkemizin çağdaş zamanlarından bir fırtına gibi gelip geçen sima…

Sinemamızın ortasına düşen bir yıldız! Sonunda ülkenin en zor dönemlerinde politik tercihleriyle halkının yanında yer almış, halkının çıkarları için mücadele etmiş bir aydın Tarık Akan!..”

Yazıyı, Tarık Akan’ın tarihe geçmiş ifadeleriyle sonlayalım. Teşekkürler Ali Galip savaşır. Değer verdikçe değer alın;

“Türkiye’de bir oyuncu olmanın, sanatçı olmanın gereklerinin en önemli yerlerinden bir tanesini yüklenilmesini gereken bir görev olarak üstüme almışım. Ben. ülkenin laik, demokratik, çağdaş bir yapıya oturması, için neler lazımsa, onlar için bir şeyler yapılması gerektiğine inanan bir kişiyim. Bunları da seçtim ve olmak istediğim bütün filmlerin içerisine sokmuşumdur. Çünkü benim dünya görüşüm bu! Buna inanıyorum. Başka türlü bu toplumun rahata kavuşması imkansız diye düşünen kişilerdenim. Bunu görev bir görev olarak koyuyorum kendime.”