Uğur Dündar ‘Soğukoluk’ adı verilen fuhuş ve eğlence örgütünü gözler önüne serdi. (Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 16 Nisan 1981)

Esrardan eroine ağrı kesici ve uyuşturucu haplara kadar uzanan tehlikeli alışkanlıklar Dündar’ın hünerli yöntemiyle ekranda sergilendi. (Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 26 Haziran 1981)

Uğur Dündar, devlet arazilerinin bir takım kapkaççılar ve sırtı kalın kabadayılarca nasıl parsellenip satıldığı çok açık dille anlatttı. (Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 14 Ocak 1983)

Uğur Dündar programına aldığı insanlara gösterdiği saygının aslında kendi seyircisine

gösterilmiş saygı olduğunu hiç ama hiç unutmuyor. (Mehmet Y.Yılmaz, Radikal, 24 Ekim 1996)

Uğur Dündar olmasa Susurluk’taki ‘mafya, siyasetçi ve polis’ ilişkilerini, eroin kaçakçılığının boyutunu öğrenmek olanaksız. (Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet, 30 Kasım 1996)

Uğur Dündar’ın arazi rant yapı yağmacılığı içeren haberinin, mahkemece durdurulması açık sansürdür. (Umur Talu, Sabah, 14 Ekim 2004)

Bir gazeteci, bir TV’ci olarak namussuzlardan daha cesur davranıyordu Uğur Dündar. (Tufan Türenç, 25 Mayıs 2009)

Dürüst gazeteciliğe örnek gösterilecek bir Atatürkçü (İlhan Selçuk, Cumhuriyet, 26 Mayıs 2009)

Doğru adamdır Uğur Dündar (Yılmaz Özdil, Sözcü)

***

Yıl 1986, Devr-i Özal. Yasakların kaldırılması için Süleyman Demirel İzmir’e geldi. Çalıştığım Günaydın Gazetesi, Baba'yı izlemekle beni görevlendirdi. Ödemiş, Tire, Torbalı, Beydağ, Kiraz, Bayındır’ı içeren bir geziydi. Torbalı durağında meydandaki konuşmasını bitirdi merhum Demirel. Hemen yanına, başında yöresel poşili bir vatandaş geldi, mektup uzattı. Zarfın üzerine de sadece “Uğur Dündar’a Verilecektir” yazmıştı!

Demirel gülümseyerek şunları söyledi: “Çocuklar! Ahali bizi de yeterince çare müessesesi olarak görmüyor. Bu hadiseden ders çıkarmamız lazım! Vatandaş sorununun çözümünü bile -çok güvendiği- gazeteci Uğur Dündar’dan bekliyor!'’ Birebir yaşadığım abartısız bir anekdottur!

***

Yıllar sonra her gazetecinin TV’cinin idolü Uğur Dündar Usta ile yolumuz, çok da sevdiği İzmir’de kesişti. Rating rekorları kıran alanları, salonları tıklım tıklım doldurtan Halk Arenası’nda -naçizane- birlikte çalışma ve dostluğunu kazanma onurunu yaşadım. Kusursuz Türkçesi, çalışkan haberciliği, derin bilgisiyle; katıksız Atatürkçülüğüyle; yolsuzluğa, vurguna, rüşvete, yalan dolana karşı ödünsüz duruşuyla; sadece “halkın bilgilenme hakkı önünde” eğilmesiyle; ne iktidarlar gelip geçti, “en güvenilen isim” olmasıyla; ölüm listelerine girmesiyle; ahlak yoksunlarının belaltı vuruşlarının, Mc Carthy’cilik yöntemleriyle

linç edilmesiyle; atılan akıl almaz iftiraların hiçbirinin tutmamasıyla; gördüm ve bir kez daha inandım ki; Uğur Dündar gazetecilikten daha fazladır; bir liderdir, toplum vicdanıdır!

***

Ömrünü “halkın ağzı” gazeteciliğe adamış, hırsızların korkulu rüyası olmuş, ülkenin zenginliklerini kaynaklarını, bankaları hortumlayanları ülke dışında bile rahat bırakmamış,

organ mafyasını hoplatmış Uğur Dündar, gazeteciliğin öldürüldüğü günümüzde adeta

“toplum vicdanı”dır o! Hep doğruyu aramış onurlu gazetecilik yapmada ısrarcı olmuştur. Toplumun her kesiminde -sevgi saygıyla- karşılık bulmuştur. Koşullara göre vaziyet almamış,

halka gerçeği anlatma inadından vazgeçmemiştir. Uğur Dündar; kitaplarıyla, köşe yazıları ve

programlarıyla; güvendir!

***

Bu ülkede kitaplar hep yakılmadı mı, bombadan tehlikeli görülmedi mi? Hukuksuzlukları görünce gerçekten şaşırmadığımız günümüzde Uğur Dündar’a verilen 'kitap okuma' cezası, aslında hepimize verilmiştir. Kitap bir ceza gereci olur mu hiç? Ben de Haluk Işık Hocam’ın sorusunu yineleyeyim; “Bunu işiten çocuklar kitabı nasıl algılayacak? ‘Kitap oku’ denince nasıl bir suçluluk travmasına girecekler, acaba ne yaptım diyecekler? Düşünen oldu mu?”

Bu ceza, Uğur Dündar’ı yüceltir; her zamankinden daha fazla!..