Olan bitenden habersiz, kaderine razı, çaresiz ve tepkisiz bir dana mı? Yoksa, şarkılar söyleyerek, yükseklerde özgürce uçan bir kırlangıç mı?

Hangisi olmayı yeğlersiniz?

Birçoğunuz Joan Baez’in ‘Donna Donna’ adlı harika parçasını hatırlayacaktır. Şarkının bir aşk şarkısı, Donna’yı aşık ise olunan kadın olarak düşünenler varsa, yanılıyorlar.

Tren vagonunda, kesilmek üzere pazara götürülürken, hüzünlü gözlerle bakan bir danadır, Donna. Tam üzerinde, bir kırlangıç uçmaktadır. Çiftçi, nedenini bilmeden mezbahaya götürülüp, kesilmeyi kabullenen danaya kızarak, “Kes sızlanmayı” der, “Kim dedi sana dana olmanı? Kanatların olsaydı, şu gururlu ve özgür kuş gibi uçabilirdin”.

Şarkının 68 ruhunu yansıtan en çarpıcı cümlesi ise şu:

“Özgürlüğün değerini anlayanlar, uçmayı öğrenirler, tıpkı o kırlangıç gibi.”

Bugün çok gereksinim duyuyoruz, 68 ruhuna… Kırlangıçlar kafese tıkılmaya çalışılırken, ‘dana olmak’ üzerine övgüler düzülüyor, çünkü.

Sahtekarların baş tacı edildiği, doğruyu söyleyenlerin dokuz köyden kovulduğu, gerçeklerin yok sayılıp, ayaklar altına alındığı bir dönemde, ‘Gerçek Ötesi Çağ’da (GÖÇ) yaşıyoruz. Bu kadar fazla ‘GÖÇ’ yaşanması, belki de bu yüzden!

68 Ruhunu Anlamak

Özgürlük ve sevgi değerliydi, 68 ruhunda; para ve makam değil… Haksızlığa direnme vardı. Birey değil, toplumdu, ön planda olan; almak değil, vermekti, kutsanan.

Bu ruhu daha iyi anlamak için Bob Dylan, Joan Baez, John Denver şarkılarını dinleyebilirsiniz.

Uçmanın ne demek olduğunu anlamak için Richard Bach’ın ‘Martı’sını okumanızı öneririm; en azından altı dakikanızı ayırıp, çektiğim fotoğraflar ve Itzhak Perlman’ın kemanı eşliğinde hazırladığım özetini izleyebilirsiniz, Youtube’da.

Prof. Dr. Engin Geçtan’ın kitaplarını da öneririm; ‘İnsan Olmak’tan başlayarak. Ve tabii ki Erich Fromm’dan; ‘Sevmek Sanatı, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı ve Özgürlükten Kaçış”.

Okumak yeterli değil, üzerinde düşünmek, hatta kafa yormak da gerek.

Özetle;

Donna gibi hüzünlü gözlerle başınıza gelecekleri beklemek yerine, uçmaya çalışmalısınız. Uçabilecek kadar enerji dolu ve özgür hissetmeyenler koşabilir, en azından yürüyebilirler. Emeklemek bile bir başlangıç.

Elinizdeki taşlarla, Gerçek Ötesi Çağ’ın simgesi Trump gibi duvar örmeye de çalışabilirsiniz, köprü kurmaya da. Duvarlar insanları ayırır; köprülerse kavuşturur.

Kanatlar, yani ‘özgürlük’ ise uçurur…