Bilinen kadim Anadolu halkları olan Hititler ve Luvililerin üzerine Anadolu'ya yerleşen Grekler, Ermeniler ve Süryaniler neden otokton sayılırlar da bin yıl sonrasında Anadolu'ya yerleşen Türkler "işgalci" sayılır? Otoktonluğun ölçüsü Türklerin fütuhat zamanlarına göre mi belirleniyor?
Mesele güç kullanmaksa; insanlık tarihi son yüzyıla kadar çıplak askerî gücün son sözü söylediği ve bunun normal karşılandığı bir zemindir. Helenler, Ermeniler eski Anadolu halklarını yok edip Anadolu’yu işgal edince hak, aynı şeyi Türk yapınca "vay işgalci" yaygarası...Yeri gelmişken; kan dökmenin bütün dünyada meşru görüldüğü gücün kanununun konuştuğu, kaba gücün/”orman kanunlarının” konuştuğu devirlerde atalarımız varolma kavgalarından sağ çıktılar diye "yüzleşme" adına tarihimizden utan(a)mayacağız canım kardeşlerim.
“Soykırımlarla yüzleşelim" diyenlere diyorum ki; BM bir komisyon toplasın bütün insanlık tarihindeki Soykırımları belirleyip hep beraber lanetleyelim. Tüm insanlık toptan arınsın tarihin yükünden, arınacaksa...Değilse, tarihten seçilmiş acıları istismar ederek "soykırımcı" yaftasıyla milletlerin geleceğini ipotek altına almak alçaklığın, namussuzluğun dik alasıdır. Mevcut soykırımla yüzleşme" söylemleri emperyalizmin insan maskesi takmış iğrenç yüzüne aldanmaktır. İnsanlaştığını zannederken ihanete sürüklenmenin yoludur. İsrail,” soykırıma uğramış halk" olmayı nasıl bir soykırım yapma imtiyazına çevirdi, iyi düşünmek lazım...
"Ne zaman işgal etmişiz?"-"Bin sene önce?" -"İşgalin güç yoluyla başka topraklara yerleşmenin meşru ve normal sayıldığı zamanlarda yani?" Sohbet böyle gider: Dünyada kadim Çin'in dışında nerdeyse yer değiştirmemiş halk yok, bir de dağlı halklar tabii, onların da dağlardan ovaya inme kararı vermeleri asırlar almıştır.
Zehiri ambalajlama yöntemini iyi biliyor bölücü hareket; bütün kavramları alt üst edip güya sahte bir hümanizmle üste çıkacak. Popüler bir ismin-Selahattin Demirtaş’ın "1000 yıl önce anavatanım Kürdistan'ı işgal etti Türkler "cümlesi bu klişenin örneklerinden biridir. Ve boşun boşu bir laftır….
Maksat Türkiye’yi bir sömürgeci güç olarak lanse etmektir ki; bu toprakların tamamının en az 500 yıllık sürekli kesintisiz Türk yönetimi altında olması ayrılıkçıların tezlerini kafadan çöp haline sokuyor. Onlar da içeride kendilerini dinlemeye şartlanmış kulaklara kin martavalları üflüyorlar.
Türkler Anadolu'yu Bizans’tan aldılar ve Türkiye yaptılar.1071'de Doğu Anadolu'nun çoğunluğu Ermeni ve Rum; Güneydoğu daha çok Süryani, Keldani gibi unsurlardan oluşuyordu. Kürtler Zağros Dağları ve civarında yaşarlardı. Türklerin Anadolu'yu fetihleri ile varlıklarını tahkim ettiler ve zamanla değişik bölgelere yerleştiler.
Uzun söze gerek yok: bizim Sivas’ın doğusunu Ermeniler "Batı Ermenistan” diye tanımlıyorlardı.1914-15'de başarsalar Kürtleri İran'a Türkleri Konya'ya süreceklerdi. Ermeni isyanı bastırıldı ve müslüman olan Kürtler bölgede güç kazandılar.
Daha sonra 1926'da HOYBUN CEMİYETİ kuruldu: Ayrılıkçı Kürt gruplarla Ermeni milliyetçilerinin Türkiye’ye karşı yeni mücadele konseptini bu yapı belirledi. Bölge de Ermeni nüfus kalmadığından Ermeni hareketi Türk karşıtı Kürtçü hareketleri destekleyecek ve birlikte hareket edeceklerdi. Mantık şuydu; “bölgeyi Ermenistan yapamadık, Türkiye’ye de yar olmasın”. Ermeni’nin kan davasını Kürd'ün eliyle görme meselesi idi mesele. Bunun için de Hamidiye Alayları ve daha evvelinden gelen Kürt -Ermeni ihtilafları donduruldu.
Ermeni Taşnak ve Hınçak komitelerinin yürüttüğü kalkışma hareketleri bastırılmış ve TaşnakPartisi’nin Romanya’daki son kongresinde ilan ettiği gibi “Batı Ermenistan sayfası kapanmıştı”. Türklerle anlaşma yapmaktansa taciz ve intikam siyasetini benimseyen Ermeni milliyetçileri Sovyet Ermenistan’ını yaşatma kararı verirken Türkiye’yi rahatsız edecek başta Kürtçü hareketler olmak üzere her akımı uluslararası zeminde de yoğun olarak desteklediler. Türklere bölgeyi yar etmemek için Kürt İsyanları organize etmek amacıyla Kürtçülerle ittifak yaptılar. Bugünkü ayrılıkçı PKK ve uzantıları aynı anlayışın çocuklarıdır. Gam değil; onlar Taşnak’sa biz de İttihat Terakki’yiz....
Kürtler nesillerini, varlıklarını bölgedeki düşmanlarına karşı her zaman Türk hanedanların/devletlerin sancakları altında korudular. En yakın örneği tehcirdir: Ermeni hareketlerini 1915'de bastıramasaydı İttihat Terakki Hükümeti, bugün Doğuda bir tek Kürt yoktu. Zaman zaman sosyal medyada Kürt ve Ermeni milliyetçileri arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerinde yapılan "hak tartışmaları"; bizim açımızdan komik olsa da bu grupların iç gündemlerini yansıtma ve aslında kimsenin hiçbir şeyi unutmadığını gösterme anlamında önemli: Türk nefreti bu grupları bir araya getiren tek öge, Türkü çek aradan bir an için, hepsi birbirini imha eder. Nefret objesi haline getirseler bile Türk'ün varlığı başlı başına barışın güvencesidir, tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi.
Ayrılıkçıların gözü Türk düşmanlığı ile kör olduğu için; mesela o kadar güzelleyip şirin gösterdikleri Ermenistan'ın Kürtlere yaptıklarını görmezden gelirler. Ermenistan kendi içindeki bütün Müslüman Kürtleri Azerbaycan'a sürdü, Yezidi Kürtleri de zorla asimile ediyor. Kimse bunu görmüyor? Bu durumda bizdeki etnik ayrılıkçılara göre “Kürt hakları”sadece Türkiye’yi yıkma ve zayıflatma amaçlı bir nefret siyaseti gütmenin kod adı oluyor.
Özetle bu otoktonluk hastalarına söylemeliyiz: Boş teranelerle insanları zehirlediğinizi gayet iyi biliyorsunuz. Bin yıldır Anadolu Türk yurdu ve biz bu ülkeyi Bizans'tan aldık; ne Ermenilerden ne de Kürtlerden almadık.Yüzyıllar sonrasında Bizans’ın varisleri 1921'de Polatlı'ya kadar geldiler. Peki biz ne yaptık?Savaştık doğal olarak; bin yıldır bizim olan toprakların bundan sonra da bizim olduğunu hem işgalci Yunan Ordusuna hem de destekçilerine kabul ettirdik. Savaşmayı bildiğimiz gibi uzattığımız eli sıkanla onurlu barışı da biliriz. Nefreti kimliğimizin kurucu öğesi yapmadık çünkü bu ancak küçük milletlerin başvuracağı zavallıca bir yöntemdir.
Bunun için ;bu ülkenin Türk vatanı olduğu gerçeği ile barışmanız en azından akıl sağlığınızı korumanıza hizmet eder. Gerçekle zihinsel bağı kopanın en iyisinden sonu Donkişot gülünçlüğüdür.
Özetle; hangi ayrılıkçı zihin hangi hezeyanı kusarsa kussun, tarihin makas değiştirdiği yüzyıl öncesinde yaşanmış bütün çatışma ve gerilimleri aşarak "tasada ve kıvançta birleşmiş "Türk Ulusu” kimliği ile geleceğe yürümeye devam edeceğiz.
Devlet geleneğimizde -gerek imparatorluk dönemi gerekse ulus devlet/cumhuriyet devrinde- müslüman unsurların azınlık olarak tanımlanması siyaseti yoktur.
Kimlikçi ve ağzını her açtığında "farklılıkların altını çizmeyi demokratikleşme" zannedenler ,"özgürlük" olarak pazarlayanlar Kürtçe anadilli kitleyi siyasi Türk Ulusunun dışında bırakma konusundaki bu ısrarlarını bence yeniden gözden geçirsinler: Kürtleri azınlık olmaya zorlamaları içlerindeki derin, adını koyamadıkları gizli Kürt nefretinden mi kaynaklanıyor yoksa dün Ermeni tedhişçilerin Türk'le savaşı yürütmek için HOYBUN ittifakını kurmaları gibi; Kürtleri sadece Türk'le kavganın bir aparatı olarak mı görüyorlar?
Anayasamızda ifade edildiği gibi "Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür." Bütün yurttaşlarımız aynı ulusun onur eşitliğine sahip evlatlarıdır. Hiçbir güç ve değerlendirme Türk milletini mikro kimlik dilimlerine ayıramayacaktır.
Cumhuriyetçi düşünce köken ve inanç farklarına bakmaz...