Haberleri izledikçe içim yanıyor. Her gün onlarca vatandaşımızı koronadan kaybediyoruz. Meclis'te bütçe görüşmelerini izledim, inanın ki içim kararıyor. "Dediğim dedik, çaldığım düdük. " diyen bir Cumhur İttifakı anlayışı var. Millet İttifakı'nın ak dediği her şeye, "Bu ak değil, karadır." diyen bir  iktidar grubu var Meclis'te.
 Böyle bir Meclis yapısı vatandaşın derdine deva olabilir mi? Vatandaş yangının içine düşmüş, cayır cayır yanıyor.  Memlekette sanki her şey çözüldü de tek bir sorun kaldı: HDP kapatılsın. Bu kadar basit  ve ucuz bir siyaset olur mu? Devlet Bahçeli kalkmış diyor ki: "HDP kapatılsın, kapısına kilit vurulsun, bir daha da asla açılmasın." Sayın Bahçeli, siz babanızın bakkalını mı kapatıyorsunuz? HDP, legal bir parti. 6,5 milyon vatandaşın oyunu almış bir parti. Siz hangi hakla böyle konuşuyorsunuz? HDP, sadece Kürtlerin oy verdiği bir parti de değil üstelik. Alevisi de, Sünnisi de kısacası  her kesimden, her renkten vatandaşımızın oyunu alan bir partidir HDP. Kürt yurttaşlarımız da bu ülkenin asli sahipleridir.  Bunu asla unutmayın... Git gör Çanakkale Şehitliği'ni, git gör Dumlupınar Şehitliği'ni gez de gör. Sen hiç gezdin mi o şehitlikleri sayın Bahçeli? O kefensiz toprağa düşen kahraman şehitlerimiz, ülkenin dört bir yanından gelmişlerdi vatan savunmasına. Mezar taşlarında yazıyor memleketleri. Kimi 14, kimi 15, kimi 16 yaşlarındaydı bu delikanlılar.  Diyarbakırlısı  da var, Urfalısı da var, Ağrılısı ve  Karslılısı da var, Sivaslısı da var,  Eskişehirlisi de  yatıyor o şehitlikliklerde.  Kürt yurttaşlarımız bugün ülkenin her kentinde yaşıyorlar. Onları PKK terör örgüyüyle eşleştirmek akıl almaz bir tutumdur. Böyle düşünmek esas bölücülüktür, Kürt yurttaşlarımızı ötekileştirmektir. Türkiye başımıza yıkılacak, biz de salak gibi sessizce oturacağız öyle mi?  Haksızlıklara karşı koymazsak, adaletsizliklerin üzerine yürümezsek,  yaşam hakkımızı başkalarının kucağına  teslim ederiz. Buna asla izin vermeyiz. Oturup hele bir düşünün yahu... Türkiye dünyanın neresinde? Dünyadan Yalnızlaştırılmış bir Türkiye tablosu ile karşı karşıyayız. İçeride bölünmüş, kamplara ayrıştırılmış bir Türkiye tablosu ile karşı karşıyayız. Güven duygusunun yok edildiği bir ülke tabii ki yalnızlaşır... Vatandaşlarımızın yoksullukla boğuştuğu yoğun bir fukaralık tablosunu birlikte yaşayarak görüyoruz.  Yahu şu hukuksuzluğa bakar mısınız? ana muhalefet partisi lideri şehit cenazesine katılıyor, devlet erkanının da  yer aldığı bu cenazede Kılıçdaroğlu
 Ankara Çubuk'ta linç girişiminden zor kurtuluyor. Az daha canından olacaktı. Bütün dünyanın gözü önünde. Bütün suçlular ortalıkta cirit atıyor. Bu dava 20 ay sonra her nedense Çubu'taki bir mahkemede görülmeye başlanıyor ve sonuç şimdilik sıfır. Suçlular el altından kahraman ilan ediliyorlar. Adalet bunun neresinde? Yine bir mafya lideri ana muhalefet liderini tehdit ediyor, devletin savcılarından tık yok. İktidardan tık yok.Sizin başınıza aynı olaylar gelse, yer yerinden oynardı. Savcılar  adalet kovalardı... Davalar çoktan sonuçlanırdı. Bu kadar talimatlı ve yanlı adalet olur mu?  Ülke de ne hak kaldı ne de hukuk.   Tek adam her şeye muktedir. O ne derse o olur. Böyle bir ülkede demokrasiden söz edebilir miyiz? Hak ve özgürlüklerden söz edebilir miyiz? Gözümüzün önünde yandaş dört beş müteahhite milyar dolarlık ihaleler veriliyor. Cematlere, tarikatlara milyon dolarlar  aktarılıyor.  Bunları bilmeyen var mı? Siz bu paraları bilime ve bilim insanlarımıza yatırsaydınız, eğitime yatırsaydınız bugün Corona aşısını belki de en önce Türk bilim adamları bulmuş olacaktı. Bu yüksek meblağları sağa sola har vurup harman savurmasaydınız,  vatandaş bu pandemi döneminde bu kadar mağdur olmayacaktı.
 Ülkeyi öyle adaletsizce yönetiyorsunuz ki akıllar artık almıyor. Yandaşı, hısım akrabayı kollayacağınıza, çiftçiyi, tarımı, üreticiyi, girişimciyi destekleseydiniz halkımız bu sefil hayatı yaşamayacaktı. Eğer siz eleştiriyi hakaret, farklı düşüncede olmayı düşmanlık, farklı partilerde olmayı vatan hainliği olarak görmeseydiniz Türkiye bu kadar kutuplaşmazdı. Tanrı'nın bize verdiği en değerli şey akıl... Onu sana, bana veren işleyelim diye verdi. Şu halimize bak... Dünyanın en bereketli topraklarında bu halk fakir, bu halk yarı aç yarı tok, sefil...  Yaşadığımız bu hayata bak... En çok beslenme eksikliğinden dolayı çocuğun öldüğü... En çok işçinin çalışırken işyerinde canını kaybettiği... En çok kadının her gün  taciz edildiği ve işkence gördüğü... En çok kadının bıçaklanarak hunharca öldürüldüğü... En çok gencin intihar ettiği bu ülkenin bireyisin... Şeytan üçgeni içinde kan gölünde yüzüyorsun. Çocuklarımız, gençlerimiz birer birer mum gibi eriyor gözlerimizin önünde, işleri yok, güçleri yok.  Aklın dışında yönetiyorsunuz bu ülkeyi. Ne diyeyim ben... Aklınız dahi sizden şikayetçi. Şimdi diyeceksin ki:  " Sen kimsin de bunları söylüyorsun?"  Oyuncu ve siyasetçi Barış Atay'ın söylediği gibi, " Ben bu ülkenin, durmadan ötekileştirdiğiniz öz bireylerinden sadece biriyim..."