Her ne kadar futbol kulüplerimize finansal kısıtlamalar getirilse de yine film gibi bir transfer dönemi yaşıyoruz. Futbolun en büyük renklerinden biri de bu değil mi? Özellikle biz izleyenler açısından. Kim gelecek, kim gidecek. Bu adamın kulüpte ne işi var? Yine menejerlere para kazandırmak için yapılan boş transferlerden biri mi komplo teorilerini sık sık kullanırız bu periyotta. Şimdi en üstten, en alta profesyonel ligler başladı. Kimin takviyelerinin yararlı, hangisinin fayda vermeyeceğini şu 1-2 haftada az-biraz anlamaya çalıştık. Göztepe özellikle bu sezon menajerlere paza kazandırmayacağını yaptığı transferlerle gösterdi. Piyasadaki bilinen tabiri caizse kaşarlanmış oyuncular yerine, futbolcu izleme komitesi(scouting)nin önerileriyle isimsiz oyunculara yöneldi. İlk 2 haftada görülen o ki iyiki de bu yola girmiş. Çoğu 28 yaşının altında genç diyebileceğimiz oyuncuları tercih eden Göz Göz, ölü yatırım yapmadı. Tutmasalar bile zarar etmeden satmaları büyük ihtimal. Danimarka'da kendini ispatlayıp İzmir'e gelen ancak bekleneni veremeyen Wilczek bile 1 milyon euro'ya alınıp en az zararla 900 bin euro'ya Kopenhag'a satılmamış mıydı? Peki Adebayor, Wagner Love tarzı gidenin elinde patlayacağı menajerlerin oyuncağı tarzı futbolcular alınsa başa büyük bela alınmaz mıydı? Gidene kadar tazminatlar mı ödenmezdi, FIFA'lıkmı olunmazdı. Gelelim saha içine. Geçen sezonun ortasında takımla kamp yapmadan mesaiye başlayan İlhan Palut, bu kez koronadan dolayı yeterli vakti bulamasa da sezon öncesini futbolcularıyla geçirdi. Ve felsefesini oyuncularına aşılamışa benziyor yeni sezonun ilk iki maçında. Savunmada kesinlikle sağlam kalan ve hücum kanatlarını sürekli defans arkasına sızdıran bir anlayış. Orta sahada ise çapa tarzı futbolcu istemeyen Palut, mutlaka iki yönlü oyuncuları göbekte değerlendiriyor. O yüzden hala o mevkiye bir arayış var. Soner'in yeri kesin ama onun yanında oynayacak oyuncu hala net değil. Kubilay Sönmez ve Yalçın Kayan iki maçta gayet iyilerdi ancak oraya daha net bir isim lazım. Poko ise disiplinsizlikleriyle 40 haftalık sezonda hiç güven vermiyor. İlhan Hoca Andre Castro'nun genç halini bulabilirse çekinmeden transfer edecektir. Ve Süper Lig'e çıkıldığından beri bir türlü bulunamayan 10 numara pozisyonuna oyuncu. Oscar Scarione'nin ahı mıdır bilinmez ama forvet arkasına 3 yıldır oyuncu bulunumadı. Orta sahaya da kreatif bir oyuncu dahil olursa Göz Göz, geçen sezon Sivasspor'un yaptığı çıkışı gösterebilir. Son yıllarda her sezona iyi başlayıp, ligin ikinci yarısında düşüşe geçen İzmir ekibi, umarım bu kez Türk gibi başladığı sezonu Alman gibi bitirir ve yıllardır özlemle beklediğimiz bir İzmir takımının Avrupa Kupaları'na katılma başarısını gösterir.

***

Altay ise bu sezon Süper Lig'e kati suretle çıkacak bir kadro yapılanmasına gitti. Bir çok kez Süper Lig'e yükselme başarısına ulaşan Yücel İldiz'i hocalığa getiren siyah beyazlılar, TFF1. Lig'de zirveye oynamanın tecrübesini çokca yaşamış oyuncularla anlaştı. Ancak ilk 2 hafta, istenildiği gibi gitmedi. Yaş ortalaması yüksek takımların form bulmaları biraz geç olabiliyor bunu çok kez gördük. Ve uzun sezonda, lige nasıl başladığın değil nasıl bitirdiğin önemli. Fakat bu kadar yıldız oyuncunun toplandığı takımların TFF 1. Lig'de zorlandığını çok gördük. Yıllarca büyük paralar harcayıp alt ligin Real Madrid'ini kuran Adana Demirspor hayallerini her yıl erteliyor. Geçen sezon Bursaspor'un, Akhisarspor'un kadrosu, Süper Lig'de ilk 10'a oynamaz mıydı? Artık futbolun geliştiği evreyi bir tıkla görebiliyoruz. Nasıl alışveriş yapmak, yemek yemek günlük hayatta yaptığımız herşey hızlandıysa, futbol da bundan nasibini aldı. Avrupa'daki kulüpler yaş ortalamalarını bilinçli olarak düşürüyor. Çünkü tempolu futbol genç, dinamik futbolcularla oynanıyor. Altay'ın rakibi İstanbulspor'un da ne kadar süratli bir ekip olduğunu gördük. Sanki artık TFF 1. Lig'de de yıllardan beri olduğu gibi tecrübeli, teknik ayakları çok olan şampiyon olmayacak. Hızlı, süratli, dayanıklı oyunculardan kurulu ekipler fark yaratacak. Altay da transfer döneminin kalan süresinde kadroya dinamizm getirecek oyuncular serpiştirirse, hedeflediği Süper Lig arenası daha gerçekçi olur. Altınordu'ysa hiç haketmediği bir mağlubiyet aldı Bursaspor karşısında. Özellikle ilk yarı çok net fırsatları gole çeviremediler. Yana yakıla transfer döneminde forvet aramaları bu sebeptenmiş demekki. Her sezona kötü başlayıp, sonradan toparlayan Şeytan, bu kez lige iyi başladı diyebilmemiz için deplasmanda Boluspor'a yenmeleri gerekiyor. Ama bu Boluspor'da geçtiğimiz yıllardaki ben düşmek istiyorum kadrosu kuran Bolu değil. Ahmet Taşyürek, Bekir Yılmaz'ıyla, Oğuzhan Berber'iyle, Panamalı kalecisi Mosquera'yla, Karagümrük'le şampiyonluk yaşayan genç yetenek Fethi Özer'le ısıran bir kadro kurmuş. Altınordu için çok zor bir maç olacağı kesin.