Nihayet seçimler bitti. Sonucun ne olduğuna bakılmaksızın herkeste bir rahatlama oldu. Çünkü çok gerildik. Yalan dolandan tehtide her türlü sert söylemler ortamı aşırı gerdi.
Seçimin tamamlanması ile birlikte bu gerginlik de minimum düzeye indi. İndi da insanlar bir rahat nefes aldılar. Kalbimiz sıkışmıştı, kaslarımız taş gibi olmuştu, rahatladık.
Şimdi de kafamızda bir soru : Yeni dönemde yönetim turizme nasıl bakacak. Sıcak mı bakacak, soğuk mu ? Turizmde yönünü ne tarafa dönecek ?

O veya bu şekilde, gerginlik ortadan kalkınca, insanlar rahatladı. Tatil planları yeniden gözden geçirilmeye başladı. Çünkü turizm gerginliği sevmez, kavgayı sevmez. İnsanlar zaten yaşam kavgasından kaçıp, rahatlamak istiyor.

Artık geçmişi bırakıp, tekrar ileriye bakma zamanı. Türkiye’nin yeni koşullara göre, yeni planlarını yapması, yeni yollar, yöntemler ortaya koymamız gerekiyor. Bu çok önemli.

Her şeyden önce turizmde genel duruşumuzu belirlemeliyiz. Beton turizmi mi yapacağız, yumuşak turizm mi ? Kitle turizmi mi, individuel turizmi mi ?

Bu kadar çok ve önemli değerimiz varken, hala ucuz kitle turizmi yapmaya çalışmamızın, ülkemize değil, üç beş kişinin cebine faydamız olur. Özellikle de yabancı yatırımların.

Kitle turizmini trolle balık avlamaya benzetiyorum. Denizin dibini kazıyarak, balık yuvalarını yok ederek, tek hedefi para kazanmak olan balık avcılığına. Beş on sene sonra deniz çölleşecekmiş, umurlarında mı ?

Ülke turizmimiz çöl olmasın. Gelin turizmi yakışan şekliyle, ülkemizin değerlerini yok etmeden yapalım. Bu turizmden hem ülkemiz, hem de halkımız çok kazanır. Vurup kaçanlar değil.