Başlangıçta alternatif bir konaklama modeli olarak turizme renk katan kısa dönem kiralama uygulamaları, bugün Türkiye'nin en gözde tatil ve yaşam merkezlerinde ciddi bir sosyal soruna dönüşmüş durumda. Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, özellikle İstanbul, İzmir, Antalya, Bodrum ve Kapadokya gibi lokasyonlarda bu durumun bir krize doğru evrildiğini vurguladı. Yüksek getiri vaadiyle konutların geleneksel uzun dönemli kiralamadan çekilip günübirlik veya haftalık olarak turistlere sunulması, konut piyasası dengelerini altüst ediyor. Bu durum, sadece fahiş kira artışlarına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda şehirlerde yaşayan yerel halkı, öğrencileri ve çalışanları merkezlerin dışına itiyor. Bir zamanlar yerel yaşamın kalbi olan mahalleler, giderek ruhunu kaybeden ve sadece turistlerin uğradığı geçici konaklama merkezlerine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya.
Barselona'dan gelen uyarı zili
Dünyanın en çok turist çeken şehirlerinden biri olan Barselona'nın, 2028 yılına kadar şehirdeki tüm kısa dönem kiralık dairelerin lisanslarını iptal edeceğini duyurması, küresel turizm endüstrisinde bir şok etkisi yarattı. Mehmet İşler, bu radikal kararın Türkiye için de ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını belirtti. İşler'e göre Barselona'nın bu adımı atmasının altında yatan temel neden, şehrin yerel halk için yaşanmaz hale gelmesi ve konut sorununun dayanılmaz bir noktaya ulaşması. İşler, "Turizmi güçlendirmek isterken kendi vatandaşlarımızın barınma hakkını göz ardı edemeyiz. Barselona'da yaşananlar, kontrolsüzlüğün bir şehri nasıl bir çıkmaza sürükleyebileceğinin en somut örneğidir. Benzer bir kaderi yaşamamak için bugünden önlem almalıyız" diyerek durumun aciliyetine dikkat çekti.
Kayıt dışı ekonomi ve haksız rekabet isyanı
Kısa dönem kiralamaların yarattığı tek sorun konut piyasasıyla sınırlı değil. Turizm işletmecileri, bu sistemin yarattığı haksız rekabet ortamından da şikayetçi. Oteller, pansiyonlar ve diğer lisanslı konaklama tesisleri; vergi, personel sigortası, güvenlik standartları ve hijyen yönetmelikleri gibi çok sayıda yasal yükümlülüğü yerine getirirken, binlerce konutun hiçbir denetime tabi olmadan, kayıt dışı bir şekilde otel gibi işletilmesi sektörde büyük bir rahatsızlık yaratıyor. Bu durum hem devletin vergi kaybına uğramasına neden oluyor hem de güvenlik ve hijyen açısından konaklayan misafirler için potansiyel riskler barındırıyor. TÜROFED, bu durumun sürdürülebilir olmadığını ve adil bir rekabet ortamının sağlanması gerektiğini savunuyor.
Çözüm yasak değil, adil denetim
TÜROFED Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, Barselona örneğindeki gibi toptan bir yasağı savunmadıklarını, ancak acilen adil bir sistem kurulması gerektiğini güçlü bir şekilde ifade etti. İşler, "Bizler, bu modelin tamamen karşısında değiliz. Ancak oyunun kuralları herkes için eşit olmalı. Talebimiz, bu alanda net bir yasal çerçevenin çizilmesi ve etkin bir denetim mekanizması kurulmasıdır" dedi. Bu düzenlemenin, konaklama yapacak yerlerin ruhsatlandırılması, vergilendirilmesi, güvenlik standartlarının belirlenmesi ve kimlik bildirim sistemi gibi zorunlulukları içermesi gerektiği belirtiliyor. Bu sayede hem sektördeki haksız rekabetin önüne geçilecek hem de devletin vergi geliri artarken, şehirlerin sosyal dokusu korunmuş olacak. Aksi takdirde, kira artışları ve konut krizinin tetikleyeceği sosyal huzursuzlukların kaçınılmaz olacağı vurgulanıyor.