Yeni kuşak Tuncel Kurtiz'i bir TV dizisindeki tiplemesi ‘Ramiz Dayı’ ile tanıdı. ‘Yeğen’ diye başlayan repliklerini örneğin; “Bazen hayat seni öyle zorlar ki yeğenim, yolun başında kimdin, unutursun…”u, bazen de “Mesele ölmek değil, dost bildiğin en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele”yi çok sevdi derdi. Oysa; Usta 54 yılını vermişti tiyatromuza, sinemamıza, şiire... 1960’lardan itibaren sinemamızın önemli yapıtlarına imza atmış, önemli tiyatro oyunlarında her rolü üstlenmişti. TV dizilerindeki başarısı da olgunluk yıllarıdır diyebiliriz.

***

Sıkı, tutarlı muhalifti; ne de olsa sosyalist kültürden beslenendi! Gezi Direnişi'nde ön saflardaydı. Hayatını kaybeden gençler için "Tüm masumiyetiyle hayatımızda yer alan bu çocukların bu denli katledilmesine ve buna göz yuman duyarsızlara şaşırıyorum!”demişti. "çArşı" hakkında dava açıldığında grubun yanındaydı. Hak savunmaktan hiçbir zaman vazgeçmedi. Son derece tevazu sahibiydi. Buyrun; "Ustalığı kabul etmiyorum. Ustalık zanaatta olur, ama sanatta olmaz. Sanatçı bildiğini tekrar eden değil, kendini yeni baştan yaratan ve daima arayandır. Talebe olmayı tercih ederim!.."
Sık sık dostlarına; "Yaşadığım ne varsa sadece haklılıklarımdan bahsetmiyorum, yanlışlıklarımdan da bahsediyorum. Hepsi benim… Onları yaşamasaydım bugünkü Tuncel Kurtiz olamazdım!” diyordu.

***

Yılmaz Özdil ölümünde yazmıştı... "Hayatını yazmış, kitap yapmış, teee 2004 senesinde piyasaya çıkarmış, adı 'Bölük Pörçük', sadece iki bin adet basılmış, 2013 senesinde hâlâ bitmemiş o iki bin kitap iyi mi... Üstelik “çoğunu ben sattım” diye gülüyordu. Röportajı yapan gazeteci 'Ezel dizisinden sonra da satılmadı mı?' diye sorunca, şu acı cevabı veriyordu: 'Ramiz Dayı' diye kitap çıkarmıyorum ki!”
Bir anekdot OT Dergisi'nden Sıddık Akbayır'dan; Gençlik yıllarında İstanbul'da İETT'de çalışır.
Kurumun başında Usta Yazar Orhan Hançerlioğlu vardır. Tuncel Kurtiz'i işe almıştır. Görevi de Bebek semtinde gece yanmayan sokak lambalarını rapor etmektir. Her gece sokaklarda "başı hep yukarıda" dolaşmaktadır (!) Öyle bir köşebaşında lâmba vardır ki iki günde bir tamir edilse de kontrola gittiğinde bozuktur. Araştırır ve öğrenir; o köşe aşıkların buluşma noktasıdır! Aşıklar kırıyordur "loş olsun" diye... Ama rapor etmesi de şarttır lambayı. Bir süre sonra bakar, lamba hep yanmaktadır. Anlar aşkın hep karanlıkları sevdiğini... Tutar yerden bir taş alır o kırar ampulu!...
Çünkü o da aşık olmuştur!..

***

TV'de reyting rekorları kıran "Muhteşem Süleyman“da "Şeyhülislam Ebussuud Efendi” yi oynamadan önce "Hacı" dizisini cekmişti Tuncel Kurtiz... Hatırasını şöyle anlatmıştı: “Hacı’yı oynarken, Kayseri’de bir belediye reisi, hacca gittiniz mi diye sordu, hayır gitmedim dedim, gitseniz daha iyi oynardınız dedi. Ben de dedim ki, sizin belediye reisliğinizi yazsalar, siz mi daha iyi oynarsınız!" Bir TV röportajındandır şu sözleri; “Ben solcuyum. Doğa, çevre dostuyum arkadaş!
Özdemir Asaf, Kenterler, Münir Özkul, Cahit Irgat’la yürüdüm; yol aldım… Yılmaz Güney ile Tarabya’daki bodrum katında dostluğa temel attık, ölünceye kadar hiç ayrılmadık... ‘Halk için sanattır rotam!…” (Yılmaz Güney ile ölümüne dosttur! Onun icin adı geçtiğinde; 'hiç kimse yerini dolduramaz.Yılmaz, Yılmaz Güney'dir, kendisidir' derdi)

***

Bilge der ya; "ölümsüzlüğe açılan bazı kapıların parolasında zamanı onaran bir ömür vardır!"
Tuncel Kurtiz böylesi bir ömür sürendi. Cok sevdiği İda'ya(Kaz Dağı) kavuşması tam beş yıl olmuş.
Son şiiri; ''Tut Yüreğimden Ustam"dan dizelerle anıyorum Tuncel Usta'yı; "Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden, ne bir tas su, ne taş yastıkta bir gece uykusu. Var gücünle asıl sükunetime, çığlığım kopsun, uzat ellerini güneşe dokun, uyandır uykusundan, tut yüreğimden ustam tut, tut beni, sür güne..