EKONOMİ

Tüketici güveninde cılız artış, gelecek beklentilerinde kara bulutlar: Halk bugünü kurtarıyor, yarından umutsuz!

TÜİK ve Merkez Bankası'nın açıkladığı Ağustos 2025 Tüketici Güven Endeksi, ekonominin karmaşık ruh halini gözler önüne serdi. Endeks, %0,9'luk hafif bir artışla 84,3'e yükselse de, bu artışın detayı endişe verici. Tüketici, mevcut maddi durumunun iyileştiğini düşünürken, hem kendi geleceğine hem de ülke ekonomisinin geleceğine dair beklentileri karamsarlığa gömüldü. Bu, yüksek enflasyonist ortamda "bugünü kurtarma" çabası mı, yoksa kalıcı bir iyileşmenin sinyali mi?

Abone Ol

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile her ay düzenli olarak kamuoyuna duyurulan ve milyonlarca vatandaşın ekonomiye dair nabzını tutan tüketici eğilim anketinin Ağustos 2025 sonuçları, ülkedeki ekonomik iklimin ne kadar karmaşık ve çelişkili bir yapıda olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Açıklanan verilere göre, Tüketici Güven Endeksi, Temmuz ayındaki 83,5'lik seviyesinden, Ağustos ayında %0,9 gibi oldukça cılız bir oranda artarak 84,3 seviyesine yükseldi.

İlk bakışta bir "artış" olarak görünen bu rakam, aslında madalyonun sadece bir yüzünü gösteriyor. Unutulmamalıdır ki, bu endekste 100 seviyesi, iyimserlik ile kötümserlik arasındaki sınırı temsil ediyor. 100'ün altındaki her değer, tüketicinin genel olarak karamsar bir ruh halinde olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, 84,3 gibi bir değer, tüketicinin güveninin hala "kötümser" bölgede, yani alarm seviyesinde seyrettiğini teyit ediyor. Temmuz ayında yaşanan %1,8'lik düşüşün ardından gelen bu minik toparlanma, kalıcı bir iyileşme sinyalinden çok, dalgalı bir denizde yönünü bulmaya çalışan bir geminin anlık bir yükselişi olarak yorumlanabilir. Tüketicinin ekonomiye olan inancı, pamuk ipliğine bağlı kalmaya devam ediyor.

Bugünün ekmeği, yarının endişesi: mevcut durum iyileşiyor, gelecek kararıyor

Tüketici Güven Endeksi'nin asıl hikayesi, ana rakamdan çok, onu oluşturan alt endekslerin detaylarında gizli. Bu alt endeksler, tüketicinin bugünkü durumu ile geleceğe yönelik beklentileri arasında derin bir makasın açıldığını, adeta bir "çelişkiler yumağı" yaşandığını ortaya koyuyor. Veriler, vatandaşların bugünkü maddi durumlarına dair algılarında bir iyileşme olduğunu gösterirken, geleceğe baktıklarında ise kara bulutların dağılmadığını, tam aksine daha da yoğunlaştığını düşündüklerini gösteriyor.

Mevcut döneme dair olumlu sinyaller:

  • Anketin en dikkat çekici ve pozitif verisi, "Mevcut dönemde hanenin maddi durumu" endeksinde yaşandı. Temmuz ayında 68,2 olan bu endeks, Ağustos ayında %2,6'lık belirgin bir artışla 70,0 seviyesine yükseldi. Bu, tüketicilerin, geçen aya kıyasla kendi mevcut mali durumlarını daha iyi hissettiklerini gösteriyor.

  • Bir diğer olumlu gelişme ise, "Gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi" endeksinde görüldü. Temmuz'da 102,3 olan bu endeks, %2,5'lik bir artışla 104,8'e çıkarak, tüm alt endeksler içinde 100 olan iyimserlik eşiğini aşan tek kalem oldu. Bu, tüketicilerin önümüzdeki bir yıl içinde buzdolabı, çamaşır makinesi, otomobil gibi büyük harcamalar yapma niyetinin arttığını gösteriyor.

Geleceğe yönelik karamsar tablo:

  • Ancak, tüketiciler bugüne dair daha olumlu bir tablo çizerken, geleceğe yönelik beklentiler tam tersi bir yönde ilerliyor. "Gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi" endeksi, Temmuz'daki 84,6 seviyesinden %0,9'luk bir düşüşle 83,8'e geriledi. Yani insanlar, bugünkü durumları daha iyi olsa da, bir yıl sonraki kişisel mali durumlarının daha kötü olacağından endişe ediyor.

  • Karamsarlığın en dibe vurduğu nokta ise, ülkenin genel ekonomik geleceğine dair beklentiler oldu. "Gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi" endeksi, Temmuz'daki 79,0 seviyesinden %0,7'lik bir düşüşle 78,4'e gerileyerek, endeksin en zayıf halkası oldu. Bu, tüketicilerin büyük bir çoğunluğunun, önümüzdeki bir yıl içinde Türkiye ekonomisinin genel gidişatının daha da kötüleşeceğine inandığını gösteren, son derece olumsuz bir sinyal.

Enflasyonist beklenti mi, gerçek güven mi?: dayanıklı mal harcamasındaki artış ne anlama geliyor?

İlk bakışta birbiriyle çelişiyor gibi görünen bu veriler, aslında Türkiye'de yaşanan yüksek enflasyon ortamının tipik bir yansıması. Gelecekten bu kadar endişeli olan bir tüketicinin, nasıl olup da "dayanıklı tüketim malı harcaması yapma niyetini" artırdığı sorusu, akıllara tek bir cevabı getiriyor: "Bugün almazsam, yarın daha pahalı olacak" endişesi.

Dayanıklı mal harcama niyetindeki %2,5'lik artış ve endeksin 104,8 ile iyimser bölgeye geçmesi, tüketicinin ekonomik geleceğe güvendiği için değil, parasının değerinin daha da eriyeceğinden korktuğu için harcamalarını öne çekme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Bu, sağlıklı bir ekonomide görülen, refah artışına dayalı bir tüketim talebi değil, yüksek enflasyonist beklentilerin tetiklediği, bir nevi "panik alımı" davranışıdır. İnsanlar, birikimlerinin değerini korumak veya gelecekte alamayacakları ürünlere bugünden sahip olmak için, borçlanma pahasına da olsa harcama yapmayı tercih ediyor olabilirler. Bu durum, kısa vadede piyasaları canlandırıyor gibi görünse de, uzun vadede hane halkı borçluluğunu artırarak ve talebi suni bir şekilde öne çekerek, gelecekteki ekonomik istikrar için bir risk oluşturuyor.

Ekonominin geleceği ve hane halkının ruh hali

Bu veriler, politika yapıcılar için de önemli mesajlar içeriyor. Tüketicinin, ülke ekonomisinin geleceğine dair duyduğu bu derin güvensizlik (78,4), ekonomik programlara ve politikalara olan inancın ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Bir ekonomide, en önemli itici güçlerden biri "beklentilerdir". Tüketiciler ve yatırımcılar geleceğe dair umutlu olduğunda, harcamalarını ve yatırımlarını artırır, bu da ekonominin canlanmasını sağlar. Ancak beklentiler bozulduğunda, herkes frene basar, harcamalarını kısar, yatırımlarını erteler ve bu durum bir "kendini gerçekleştiren kehanete" dönüşerek ekonomiyi bir durgunluk sarmalına sokabilir.

TÜİK ve Merkez Bankası'nın açıkladığı bu endeks, Türk tüketicisinin ruh halini net bir şekilde özetliyor: Bugün karnını doyurmaya ve elindeki parayla alabileceğini almaya çalışan, ancak yarının ne getireceğinden, hem kendi maddi durumu hem de ülkenin genel gidişatı hakkında derin bir endişe duyan, kafası karışık ve umutsuz bir ruh hali. Ana endeksteki o cılız %0,9'luk artış, maalesef bu karanlık gelecek beklentisinin gölgesinde kalıyor. Hükümetin ve ekonomi yönetiminin önündeki en büyük sınav, sadece rakamları düzeltmek değil, aynı zamanda milyonlarca vatandaşın geleceğe dair bu sarsılmış güvenini yeniden inşa etmek olacak. Çünkü rakamlar yalan söylemez; güven olmadan, istikrarlı bir ekonomik büyüme de olmaz. Bu konuyla ilgili bir sonraki haber bülteni, 22 Eylül 2025'te yayımlandığında, bu güvenin ne yönde evrildiğini daha net bir şekilde göreceğiz.