İnsanlar değiştikçe, toplumlar da zamanla değişime uğrar.

Bireylerin değişiminde, bazı zıtlıklardan oluşturdukları sentezlerin etkileri önemlidir. Bireysel sentezlerin yaygınlaşmasıyla, toplumlar da değişir. Değişimler olumlu veya olumsuz yönde olabilir; gerçekleşmeleri bazen uzun zaman alır, bazen de kısa…

Atatürk ve silah arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı ile emperyal güçlere “Dur” demelerinin ardından, sadece Türk toplumunda değil, Doğu toplumlarında da çok hızlı bir gelişim yaşandı. Devrimlerin etkisinin yayılımı, Avrupa basınında ‘Uyanan Doğu’ olarak adlandırıldı. Ancak Türkiye’de, özellikle 1946’dan sonra, emperyal güçlerin çeşitli hamleleriyle ‘karşı devrim’ güç kazandı ve bugünlere kadar geldik.

Yakın geçmişimizde Türk toplumunun geçirdiği değişimlerde rol oynadığını düşündüğüm bazı zıtlıklar şöyle:

İnanmak – Bilmek

Türkiye’de değişime en çok etki eden zıtlık, inanmak ve bilmek, bence. Devrimlerin gerçek yol göstericisi ‘ilim ve fen’, yani bilimdi; karşı devrimin ise hedefi oldu. Köy Enstitüleri bu nedenle kapatıldı, yerini İmam Hatipler aldı.

Küçük yaşlarda inanca dayalı dogmatik ve ezberci eğitimle beyinler yıkandı; cahil bırakılan halk, çeşitli yalanlarla kolayca kandırıldı, oylar toplandı. Gerçeğin ve bilimin değersizleştiği ‘Gerçek Ötesi’ denen çağımızın (Post-truth Era) temeli de zaten bu.

Toplumları ileri götüren denge, inançlara saygılı olmaktan (laiklik) ve halkın yararlı ve bilimsel bilgilerle donatılmasından geçiyor.

Bireysellik - Toplumsallık

Bireylerin toplumun çıkarı için ölümü bile göze almalarının kutsandığı yakın geçmişimizin ardından, “Sen kendini kurtar, toplumu boş ver” düşüncesi giderek yaygınlaştı. Bu yaklaşımı benimseyen gençlerin olaylara başkalarının gözüyle bakmaları, empati kurmaları, toplumsal çıkarları gözetmeleri güçleşti. Dengenin yeniden kurulması gerekiyor.

Sahip olmak – Olmak (Yetkinleşmek, Olgunlaşmak)

Toplumu değil, kendini kurtarmayı amaçlayan bireylerin hedefleri, kendini geliştirmek, yetkinleşmek değil, daha fazlasına sahip olmaktı, artık. Maneviyatın, etik değerlerin, dürüstlüğün, hukukun değeri azaldı; daha fazla maddi güce sahip olma yolunda her şey serbestti. ‘Dünya lideri’ geçinen bir ülke, ucuz petrole konmak için, ‘kimyasal silah var’ bahanesiyle işgal ettiği ülkede, milyonlarca insanın ölümüne yol açmış, “Pardon” bile dememişti, zaten!

Okumak – Düşünmek - Eylem Yapmak

Zengin olmayı ve kendini kurtarmayı hedefleyen birey, para getirmediğini düşünerek, okumaya; okuduğu üzerine düşünerek, kendini geliştirmeye zaman ayırmamaya başladı. Düşünceleri eyleme dönüştürmek, zaten riskliydi. Her şeyden yakınan, ama düzeltmeye çalışmayan ‘tepkisiz toplum’ böyle doğdu.

Sonuç

Çağın gerektirdiği bilgi ve yeteneklerle donanmış, toplum çıkarlarını da gözeten, okuyan, düşünen, düşündüklerini eyleme geçiren, yetkin gençlere gereksinim duyuyoruz. Emperyal güçlerse bunu önlemeye çalışıyor.

Emperyalizme karşı bizleri yeniden birleştirecek tutkal, ileriye ve yukarılara taşıyacak araç, Atatürk ilke ve devrimleri...

Vermemiz gereken mücadelenin farkına varan halkımız, her yerde haykırıyor:

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”