Başlığı öyle attım. Çünkü virüsün bize gelmesini “Bize de bu yapılır mı? Ayıp ettin” der gibi bir yaklaşım var.

Oysa geçen hafta bizde corona virüsü diye bir şey yoktu. Etrafımız sarılmıştı bir tek bize uğramıyordu. Okuduysanız eğer, ben bu durumu pek mantıklı bulmamış ve bu virüs arkadaşa esprili bir mektup yazmıştım.

Yöneticilere göre bizi teğet geçiyordu.

Ben uzman değilim. Ama mantıken böyle bir şeyin olmayacağını düşünüyordum. Sonra anlaşıldı ki böyle bir teğet geçme durumu da yok.

Bu virüs arkadaş kimseye ayrıcalık tanımıyor...

Hatta bakan makan bile takmıyor...

“Nasılsınız arkadaşlar” diyen, yanında 15 korumayla dolaşan koskoca bakanlara musallat olmuş ve onları yatağa düşürmüş. İran'da, Fransa'da, İtalya'da bu duruma tanık olduk.

Anlaşıldı ki; göklere çıkardığımız, yanına yaklaşamadığımız o görkemli kişiler bir insan... Sizin bizim gibi etten kemikten. Virüsün haddini aştığı söylenebilir ama ayrıcalığı yok. Ne din, ne mezhep, ne devlet adamı... Pundunu bulduğuna yapışıyor...

Görülüyor ki; başımız belada...

Bütün dünya panik halinde. Koskoca İtalya hayatı askıya aldı. Avrupa'nın pek çok ülkesi, hatta Amerika Birleşik Devletleri bazı eyaletlerde olağan üstü hal ilan etti. Yani durum bizim gördüğümüzden daha ürkütücü...

Her durumun kendi özeli var. Fırsatçılar bezden yapılma maskelere fahiş fiyat belirliyor.

Bunda bizlerin de suçu yok değil. Bakan açıklama yaptı, ertesi gün marketler boşaltıldı. İster panik deyin, ister bencillik. Ama durum bu...

Şimdi gelelim işin ciddi tarafına...

Dünya tarihinde böyle çok olaylar çok yaşanmış. Mesela İspanyol gribi Avrupa'nın üçte birini götürmüş. Burada bizim vatandaş olarak devletten ciddi bir yaklaşım bekleme hakkımız var. Önce durum neyse tam olarak açıklanmalı ve özellikle okullarda çocuklara nasıl tedbir alınması gerektiği net bir şekilde anlatılmalı.

Çünkü çocuklara bir şey olursa hepimize bir şey olur...