Geçen hafta koronavirüs tedbirleri nedeniyle bir yıldır iş yapamadığı için son çare olarak intiharı seçen gencecik insanlardan söz etmiştim.

Son dönemde sıklıkla duyduğumuz ve yine gencecik insanları yaşamdan koparan bir diğer sorun ise mobbing. Türk Dil Kurumu mobbingi bezdiri olarak Türkçeleştiriyor ve şöyle tanımlıyor: İş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme.

Geçtiğimiz günlerde Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kalp damar cerrahı olarak görev yapan 35 yaşındaki Mustafa Yalçın'ın bir ağacın dibinde iki koluna da açtığı damar yolundan serumla kendini uyutarak hayatına son verdiğini öğrenmiştik. Baskı ve mobbing nedeniyle intihar eden genç doktor, ardında 6 sayfalık mektup bırakmıştı. 35 yaşındaki bir insanı, üstelik iyi eğitimli, meslek sahibi gencecik bir insanı intihara sürükleyen mobbingi hayal edemiyorum.

***

Yaklaşık 10 gün önce Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü arasındaki usulsüz kiralama davasını gündeme getirmiştim. Usulsüzlüğün ortaya çıkmasını sağlayan Özlem Özer'in yıllardır nasıl bir mobbinge maruz kaldığını kendi ağzından dinlemiştim. Özlem hanım yıllardır direniyor ama direnemeyenler de var.

Öte yandan bir süredir üniversitelerle ilgili haberler yapıyorum ve bu vesile ile çok sayıda kişiyle tanıtıştım. Nasıl bir baskıya maruz kaldıklarına ve işlerinden olmamak için seslerini çıkaramadıklarına bizzat şahidim. Sesini yükselten ve direnen kişilerin de hem psikolojik hem fiziki sağlıklarını kaybettiklerini biliyorum. Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Dr. Oktay Gökdemir de bir mobbing kurbanı. Gökdemir'e uygulanan mobbing onu fiziksel sağlığından etti ve kalbi dayanamadı. Prof. Dr. Doğan Göçmen hocamızın da dediği gibi; “Hep derim ve yazarım. Mobbing bir “temiz cinayet” planıdır. Ortada en hafif tabirle bir ölüm var. Fakat öldüreni veya öldürenleri hukuken tesbit etmek mümkün değildir. Ölenin ölüm nedeni sanki doğaldır, ama aslında değildir. Fakat eğer mobbing bir insanı adım adım ölüme götürmüş ise mobbingcileri ölümün ahlaki sorumluları olarak tesbit ve ahlaken mahkum etmek mümkündür. Bunun için mahkeme kararına gerek yoktur.” Doğan hoca bir başka yazısında ise şöyle diyor: “Mobbingci sistem vasatları yaratır ve vasatları yüceltir. Yüksek duygusal zekâya sahip olanlar kendisini mevki, statü, paraya ve pula ve bir mürit gibi birtakım ideolojilere adamak yerine bilime ve felsefeye adayanlar bu vasat idarecilerin sonunda kurbanı olmaktadırlar.”

***

Bu vesile ile son dönemde mobbing sebebiyle yaşamına son verenleri de hatırlatmak isterim. Gaziantep’te bir İmam Hatip Ortaokulu’nda sözleşmeli olarak Türkçe öğretmenliği yapan 25 yaşındaki Saadet öğretmen 2019 yılında 6 katlı binanın en üst katından kendini aşağıya atarak intihar etmişti. Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görev yapan 22 yaşındaki polis memuru Halil Akkaya aşırı çalıştırma ve mobbing nedeniyle yaşamına son vermişti. Gaziantep Müze Müdürlüğü’nde sözleşmeli olarak görev yapan Arkeolog Merve Kaçmış, müdürü tarafından yıllarca baskı ve mobbinge maruz kaldığı için 2020 yılında intihar etmişti. Kars’ta görev yapan teğmen İbrahim Ulu, 2020 yılında uzun namlulu silah ile kafasına ateş ederek yaşamına son vermişti. Bartın Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak görev yapan 32 yaşındaki Dr. Güneş Günay Sezer, 2019 yılında Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu'nun 5. katından atlayarak hayatına son vermişti. Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'nde görev yapan pediatri asistanı 28 yaşındaki Dr. Ece Ceyda Güdemek 2017 yılında evinin balkonundan atlayarak intihar etmişti. Eda Ceyda'nın, abisi Hasan Burak Güdemek'e ‘Ağabey artık dayanamıyorum, bana mobbing yapıyorlar’ dediği öğrenilmişti. 2012 yılında İstanbul Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde acil tıp asistanı olarak görev Dr. Melike Erdem, Alo 184 SABİM hattına yapılan şikayet nedeniyle hastanenin altıncı katından atlayarak intihar etmişti. İzmir'in Karşıyaka ilçesinde 2020 yılında, arabalı vapurdan denize atlayarak yaşamına son veren 43 yaşındaki İlkay G.'nin eşi Hicran G. kocasının intiharının arkasında patronu Sinan K.'nın baskısı olduğunu söylemişti.