Sadece, teknolojinin gelişmesi ile beraber kimsenin artık akıldan toplama çıkarma bile yapamaması veya navigasyon olmadan ilçe bile değiştirememesini söylemiyorum. Ben teknolojinin tüm toplum üzerindeki etkisinden bahsetmek istiyorum. Aslında bu sorunu bir formül ile daha kolay anlatabilirim. Sorunun ruhuna uygun olarak teknolojinin insanı önceki halinden daha cahil ve yobaz yapmasını E=mc2 formülü ile açıklamak istiyorum. Albert Einstein’nın insanlığı değiştiren kütle-enerji eşdeğerliğinin bu devrimsel formülünün bir açıdan toplum davranışlarına da uyarlanabileceğini fark ettim.

Formülü kısaca açıklamak gerekirse, E, enerji, m, kütle, c ise ışık hızıdır. Bu formülün en az kendisi kadar ünlü sonuçlarından birine göre bir kütle, ışık hızına ne kadar yaklaşırsa onu hareket ettirmek için gereken enerji de sonsuza doğru gittiği için o kütle hiçbir zaman ışık hızını geçemez. Yani siz o kütlenin içinde olsanız ışık hızına yaklaştığınızda, hareket etmek için sonsuz büyük enerji harcamanız gerekir. Temel olarak kütle artmıştır ve bu kütleyi hareket ettirmek için sonsuza doğru artan bir enerji gerekmektedir. Ve formüle göre ortaya konan bir diğer önemli sonuç ise; hareket eden o kütle içindekiler içinde zaman; hareket etmeyenlere göre çok daha yavaş akmaktadır.

Formüldeki bu temel vurguları teknoloji-toplum ilişkisine de varsayımsal olarak uyarlayalım. Teknoloji toplumlar için ışık hızı ise toplum denen kütlenin bu yolda daha fazla ilerlemesi için çok daha fazla enerji kullanması gerekiyor. Ve yine formülü temel alırsak, bir toplum ne kadar teknolojiye yaklaşırsa o toplum için zaman algısı o kadar yavaş ilerliyor. Ancak o toplumun içindekiler için durum hala aynı. Yani zaman o toplum içindekiler için normal seyrinde devam ediyor.
Özellikle Covid-19 pandemisi sırasında ileri teknolojiye boğulmuş toplumların dengesiz davranışlarını çokça sorguladık. Şimdi bu formülü temel alarak dünya devi diye düşündüğümüz toplumların neden insanlık, ahlak ve hatta toplu zeka olarak geriye gittiğini de anlatmaya çalışalım.

O toplumları dışarıdan gözlemleyen kişiler olarak “neden bu toplum bu kadar teknolojiye yakın iken bu kadar yavaş hareket ediyor, neden olaylara bu kadar geç tepki veriyor” diye sorduk. Gördük ki tüm enerjilerini teknolojiye, bilime ulaşmak için harcadığını düşündüğümüz bu toplumlar, fena halde akılsızca davranıyor ve davranışlarından da vazgeçmiyor. Anladık ki toplumları aslında kilitlenmiş. Toplumun tamamı, o yüksek hızdaki teknolojiye ayak uyduramadığı gibi en temel hayatta kalma işlevlerini bile sürdüremez hale gelmiş.

Bunun nedeni şu; ve yine bu formül ile bağdaştırarak anlatacağım. Teknoloji ile sarmaş dolaş olan toplumlarda o toplumların teknolojiyi yakalaması için enerji yaratan kişilerin, hep o toplumu oluşturan üyelerin sayısı kadar olduğunu düşünürdük. Düşüncemize göre o toplum teknoloji de ileri gidiyorsa hep beraber çalışarak ileri gidiyordu. Ama aslında teknoloji olarak hızlanmak için enerji üretenlerin o toplumun çok azınlık bir bölümü olduğu, geri kalan kesimin ise hazır yemeye alıştığından daha da sayıları artarak, cahilleştiğini fark ettik. Bir süre sonra teknoloji hızı arttıkça enerji üretenlerin enerjileri de bu cahil kesimin artışı sebebi ile o toplumu, o teknoloji hızında sürüklemeye yetmiyor. Ve enerjisi kesilen her cisim gibi bu toplumda oradan oraya savruluyor.

Bu yazıda özetle pandemi sırasında teknoloji, bilim ve kültür ülkesi olarak gördüğümüz birçok ülkenin neden işleri bu kadar batırdığını bu varsayımsal formül ilişkisi ile anlatmak istedim. Elbette sonuç olarak bu bir benzetme. Her şeyi zaten bir formülle açıklayabilsek hayatı kolaylıkla çözebilirdik. Ama aradaki yine de bu benzerliği yazmamak olmazdı.

Özetle ana fikir şu; bir toplumun teknoloji ve bilim açısından gerçek anlamda ilerleyebilmesi için o toplumun her bireyinin teknoloji, bilim ve kültür için çalışmasına ihtiyacı var. Bu pandemide ileri teknolojiye boğulmuş bir toplumlardaki, az sayıdaki üretken kesiminin, o toplumu tam da ihtiyaçları olduğu noktada bırakın ilerletmeyi, kıpırdatmayı bile beceremediği net olarak ortaya çıktı. Ülkemiz içinde buradan çıkarılacak ders bu. Toplum olarak büyük bir kesim teknoloji, bilim ile ilgilenmeli ve üretmeli ki gerçek anlamda refaha ve huzura kavuşalım. Yoksa ne kadar teknolojiye boğulsak ta cahil kesim daha da artacak ve bizim için de savrulmanın dışında bir sonuç olmayacak.