A Milli Futbol Takımı son 24 yıldaki 7 Avrupa Şampiyonası'nın 5'inde boy gösterdi. 1996'da İngiltere'deki Avrupa Şampiyonası'nda tıpkı şu an Kuzey Makedonya'nın yaşadığı heyecanı tatmıştık. Bize Avrupa futbolu sadece televizyondan gördüğümüz masalsı bir düş gibi geliyordu. Rüştü'nün, Ogün'ün, Oğuz'un, Laudrup kardeşlerle, Suker'le, Rui Costa'yla başa baş çarpıştığına şahit olunca hem büyük hayranlık duyuyor, hem de o gözümüzde büyüttüğümüz efsanelerle aslında yarışabileceğimizi hissediyorduk. Evet o turnuvada gol atamadık ama tıpkı şimdinin Makedonya'sı gibi bir tat bırakmıştık İngiltere'de. Sonra Euro 2000. Galatasaray'ın Avrupa'daki başarıları sonrası, kapanmaz denen makas o 4 yılda kapatmıştı. Sanki 2-3 yılda bir Avrupa kupası alacağız hissini bize yaşatmıştı ama 2000 yılı unutulmaz bir tarih olarak kalacakmış demekki. Galatasaray'ın o yerli iskeletiyle Milliler ilk golünü attı, ilk beraberliğini aldı ve ilk galibiyetini alarak ilk kez gruptan çıktı. O kadar çok ilk vardı ki, çeyrek final maçında Portekiz karşısında ilk penaltımızı almamız ve o penaltıyı Arif'in kaçırmasından hiç bahsetmiyorum bile. Evet kırmızı kart görmüştük ama o penaltı atılsa, İtalya'nın 9 kişiyle unutulmaz Hollanda galibiyetinin bir benzerine imza atar mıydık bilinmez. Euro 2000'de çeyrek final ve 2002 Dünya Kupası'ndaki 3.'lükten sonra, Euro 2004'e eğer katılabilseydik, en parıltılı kadromuzla Portekiz'deki turnuvada olacaktık. Hem 90'lı yılların efsaneleri Tugay, Hasan, Bülent, Okan Buruk, Rüştü gibi isimlere sahiptik. Hem de 2008 Avrupa Şampiyonası'nda fark yaratacak Nihat Kahveci, Tuncay Şanlı gibi genç oyuncularla birlikte çok verimli bir harmanlı yakalamıştık. Çek bir Letonya ile aklımıza kazınan Letonya faciası sonrası, Euro 2004'ü kaçırmasak, belki Yunanistan'ın sürpriz şampiyonluğunu değil bizimkini konuşuyorduk. Ardından 2008'de kaos futbolu olarak Avrupa literatürüne geçen oyunla yarı final oynadık. Euro 2012'yi Hiddink yönetiminde Hırvatistan'a Play Off'larda elenerek kaçırdık. 2016'da futbolcuların yaşadığı huzursuzluğun ön planda olduğu turnuvada bile 1 golle üst tura çıkmayı kaybettik. 3 puanla en kötü 3.'lerden biri olup turnuvaya veda ettik. Bu yaşananlar hep bir tecrübedir. Başarısızlığa kılıf hazırlarken, sadece yaş ortalamamızı düşünerek, kimse bize tecrübesiz diyemez. İngiltere FA Cup'ı kazanan Leicester City'nin stoperi, 10 yıl sonra Şampiyonlar Ligi vizesi alan Milan'ın 10 numarası, Fransa'daki PSG hegemonyasını kıran Lille'in 3 direkt oyuncusu, Juventus'un Bonucci, Chiellini'den sonra De Ligt ile birlikte stoper pozisyonunu emanet edeceği savunmacısı bizde. Kimse bize tecrübesiz diyemez. Şenol Güneş gibi ulusal ve uluslararası bir çok başarı tatmış kurt bir hocamız var, kimse bize tecrübesiz diyemez. Euro 2020'nin en genç takımıyız diye deneyimsiziz bahanesine savunmak gerçek sorunları kaçırmamıza sebep olur. Ki genç olmak günümüz, modern futbolunda Avrupa kulüplerinin aradığı özelliklerinden biridir. Yaş ortalamalarını düşürmeye ve dinamik bir takım oluşturmaya çalışmak modern futbolun olmazsa olmazıdır. Biz de Bizim Çocuklar'dan direkt, hızlı, ısıran, heyecanlandıran ve en önemlisi ne yaptığını bilen bir oyun beklerken, bunların hiç birini sahada göremedik. Turnuva öncesi iyi takımlarla hazırlık maçı oynayamamamız gerçek gücümüzü test etme olanağı sağlayamadı. Biz Euro 2020 öncesi 3 hazırlık maçını maalesef gruplarda oynamış olduk. Rakiplerimizden İtalya hazırlık maçını Çek Cumhuriyeti, İsviçre ABD, Galler Fransa gibi ciddi takımlarla kendini tartarken, biz Azerbaycan, Gine ve Moldova gibi 3. sınıf futbol ülkeleriyle sadece ter idmanına çıktık. Stoperler ile beklerimiz arasına atılan toplarda zaafiyet yaşadığımızı göremedik. Rakiplere karşı yapışık oynamamız gerektiğini idrak edemedik. Teması bıraktık, basketboldaki gibi gölge savunma ile idare ettik. Dünya futbolu 3'lü savunmaya dönerken, bizim de 4 uluslararası stoperimiz varken, bu sistemi denemedik. Gruplarında ilk maçına kötü başladıktan sonra, sistem değişikliğine gidip toparlayan, ülkeler varken, biz muhafazakar 4-2-3-1'den vazgeçmedik. Ve Euro 2020'ye kötü bir iz bırakarak ayrıldık. Bundan sonra ne olmalı? Sabır ve istikrar sağlanmalı. Bu kadroda büyük emeği olan Şenol Güneş'in arkasında durmalı. Asıl hedef olan 2022 Dünya Kupası'na odaklanılmalı. Hayatta herkesin gününde olmadığı, formsuz olduğu dönemler olur. Şenol Güneş ve futbolcular da böyle bir dönemde başarısız sonuçlar aldı. 2022 Dünya Kupası'ndan sonra eğer yapılacaksa, yeni bir reform yapılmalı.