Son yılların en karlı işini söylüyorum size.

Üstelik meslek fark ettirmiyor.

Biraz uyanık ve çevresi olanlar, hele hasbelkader siyasete yakınlarsa voleyi kendi işlerinden çok arazi alım satımından vuruyor.

Müteahhitler başta neredeyse her mesleğin erbabı al-satçı oldu.

Uçsuz bucaksız, verimli ovayı, yamacı tarım arazisiyken al, sonra imar geçirtir, 1’e 5, 10 değil, 1’e 100 kazan.

İzmir’in her tarafı yeni imar planlamalarıyla kuşatıldı.

Belediyeler neredeyse ada bazında 1/5000’lik planlamalar yapmaya başladı.

Olmadı mı, yetmedi mi ya da işini garantiye almak isteyenler mi var?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ne güne duruyor. Tabii o kısım o kadar kolay değil, arkayı sağlama almak lazım.

Ona rağmen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü harıl harıl noktasal planlamalar yapıyor.

Ha biliyor musunuz, kimileri de bunu başarı olarak aktarıyor.

“Ablacım kimse fark etmeden şuraları metrekaresi 300 liradan aldım. Geçen yıl imara açtırdık, şimdi 10.000 TL. İşi bileceksin, biz buna ticaret diyoruz...”

Biz de buna bir şey diyoruz ama şimdi ben söylemeyeyim!

Son haber Seferihisar-Urla bölgesinden geldi. İzmir Büyükşehir Belediyesi bölgede yaklaşık 565 hektarlık alanı kapsayan nazım imar planı değişikliği yaptı.

Uçsuz bucaksız yeşillik, konut alanına çevrildi.

Neyse ki hala kente imar yönünden bütüncül bakabilen, kent doğasını koruma mücadelesi veren odalar, demokratik kitle örgütleri var.

Mimarlar Odası, söz konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin birçok parselde kullanım ile yapılaşmaya ilişkin kararları değiştireceği gerekçesiyle dava açtı.

Verilen mücadele sonucu yargı, planın iptaline kararı verdi.

***

Aportta bekleyenler bitti mi?

Hayır! Çünkü aynı idare emin olun yeni imar planını hazırlamaya başlamıştır.

Sivil güçler, meslek odaları diyelim ki planları iptal ettiriyor ama belki bir iki ufak tefek değişiklikle, ilgili kurumlar yeniden planı hazırlıyor.

Büyük projeler ise bu boşluktan yararlanarak yapıma başlıyor. Belli bir büyüklüğe ulaştıklarında ise kimsenin o projeleri durdurmaya gücü yetmiyor.

Mesela söz konusu alanda İzmir Ticaret Odası Eski Başkanı Ekrem Demirtaş’ın İTOKENT2, Oyak İnşaat’ın 1000 konutluk projesi gibi bölgeyi konut yapılaşmasına açacak projeler yer alıyor. Sizce baskı biter mi?

İşte tam böyle bir sarmalın içerisinde debeleniyoruz.

Olması gereken yerel yönetimlerin parçacıklı değil, bütüncül bakarak o alanın dokusuna uygun imar düzenlemesini hayata geçirmesi.

İş biraz da bölgenin sakinlerine düşüyor.

Bölgenin doğasını korumak ya da doğayı tahrip etmeyecek bir yapılaşma istiyor, kendinizi bu kentin geleceğinde paydaş görüyorsanız uyanık olacaksınız.

Yoksa bizler bölgede tarımsal üretim artsın, enginara, ot festivaline gidelim diye oyalanırken, elimizin altından o doğayı alıp çekerler ruhumuz duymaz!

***

Naçizane tavsiyeler

Seçim günü geldi çattı. Pazar günü için naçizane tavsiyelerimizi sıralayalım o zaman. Gözlerinizi kapatınız.

1- Yaşam biçiminizi gözden geçiriniz. Bu kentin özgür, demokratik havasını riske atmayın ki çocuklarınız da özgür yaşasın.

2- İzmir’i köy gibi bıraktılar nidalarına kulak asmayın. Öyleyse neden tüm ülkenin aklı bir gün bu kente taşınmakta? Siz doğayı korumaya niyetli olanlara oy verin.

3- Yerel yönetim günümüzde yol, su, alt yapı ile sınırlı değildir. Kırsal kalkınma, geniş meydanlar, alt geçitler, başarılı bir ulaşım ve kentliye yerinde refah yaratacak projeler demektir. Bunları kavga, hınçla değil sükûnetle kazandıracak adayları seçmeye gayret ediniz. Yanlış kişinin bedelini genel başkanlar veya siyasetçilerin değil bizzat bizlerin ödediğini unutmayınız.

Kendiniz ve çocuklarınızın bekası için hayırlı seçimler...