Sosyal medyadan hakaret yağdırıyorlar.
Yaşam tarzlarına saldırıyorlar.
Açık açık hedef gösteriyorlar...
Ve ardından bütün bunları yapanlar kendileri değilmiş gibi, topluma “birlik ve beraberlik” içinde yaşamak konusunda akıl veriyorlar.
*
FETÖ, IŞİD, PKK ve onunla bağlantı kurdukları HDP'ye şimdi de CHP'yi eklediler.
Listede laikler de var, solcular da.
Memlekette ne olsa “bunlardan biri” yaptı.
Bir de yeni uydurdukları “üst akıl” var.
Onun kim olduğunu kimse bilmiyor...
*
Türkiye Suriye'ye kimin “gazıyla” savaş açtı?
Kime güvenerek “Emevi caminde cuma namazı kılacağız” diye milleti gaza getirdi?
FETÖ mü, IŞİD mi, PKK mı, HDP mi, CHP mi, laikler mi, solcular mı?
Yoksa ABD mi?
BOP eşbaşkanı olarak dizayn etmeye kalktığımız Ortadoğu ve Arap dünyasından umudu kesince Rusya'nın eteğine kim yapıştı?
“Biz emir verdik Rus uçağı düşürüldü. Gerekirse yine yaparız” diyen kimdi?
Altı ay içinde “Biz yapmadık, üst akıl yaptı” diyen kimdi peki?
Haftalardır buldukları her platformda “yılbaşı” aleyhine her türlü suçlamayı yapan, kutlayanları lanetleyen, din dışı ilan eden, yetmezmiş gibi senim benim vergilerimle kurulu kamu kurumlarını bu ayrışmaya ortak eden “üst akıl” mıydı acaba?
Bağırdılar çağırdılar, tehdit ettiler, sonunda 30'dan fazla insan eli kanlı katil tarafından katledildi, şimdi ortaya çıkıp “birlik beraberlik” diyorlar...
*
İçişleri Bakanlığının “sakıncalı” bulup terörle mücadele ekiplerine yönlendirdiği Beyoğlu'ndaki kahvehanelerde “laiklik” çağrısı yapan Halkevi üyeleri Ayşegül Başar ve Hamit Dışkaya birlik ve beraberliğimizi nasıl bozdu ki?
Nasıl “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla tutuklandılar ki?
Bu nasıl bir halktır ki, “laiklik” anlatılınca tahrik oluyor da, bombalarla, silahlı baskınlarla onlarca insan “katledilirken” tahrik olmuyor?
Ne menem şeydir bu tahrik?
Kan gövdeyi götürürken, buna zemin sağlayanlar tahrik etmiyor da, iki genç kahvehanede “gericiliğin tek çaresi laikliktir” deyince mi tahrik oluyor?
O konuşmayı dinleyen hangi kahve sakini eline bomba alıp bir yerlere atmış, hangi okey masasında oturanlar “hadi gidelim” diyerek ellerinde silahlar mekan basmış?
*
Bir yandan “ayrımcılığın” daniskasını yapacaksın, bir yandan gazetelerinde, televizyonlarında dilinin ucuna geldiği gibi insanları aşağılayacaksın, bir yandan kışkırtıcılığın dik alasını yapacaksın, sonra da çıkıp “Bir olalım, beraber olalım, el ele verelim” diye kahramanlık yapacaksın.
Ne kadar kolay değil mi?
İsrail Mavi Marmara'ya saldırdığında, “one minute” dendiğinde dantelli kefenini giyip havaalanı yollarına dökülmek kolay.
O zaman sor bakalım onca insanın canı için İsrail'den milyon doları alanlar ne oldu?
Sor bakalım İsrail'e açılan dava ne oldu?
Soramazsın...
Çünkü kolaydır birilerini suçlamak, karalamak, sonra da çıkıp “masum” görünmek.
İşin en kötü yanı nedir biliyor musunuz?
İstanbul'un göbeğinde “cehennem ateşinde yakmayan kefen” satılıyor.
Ve kapış kapış alınıyor.
O kadar mı “günahkar” olduk?
O kadar mı kolay “tahrik” oluyoruz.
Ve o kadar mı iktidarsızız?