Atina’dayım. 32. Avrupa Sinema Panoramasi Festivali‘nde jurilik görevim dün akşam sona erdi. Festivalin tek uluslararası jurisi olan FIPRESCI jürisinde Yunan ve Rus meslektaşlarımla birlikte görev yaptım. Diğer jürilerin ödüllerini henüz bilmiyorum ama jürimiz, Yunan Sinemasının büyük ustası Angelopoulos’a ithaf edilen odülü, Serhat Karaaslan’ın “Görülmüştür” adlı filmine verdi. Sanırım, Karlovy Vary’den sonra ikinci uluslararasi ödülü oluyor filmin. Para ödülü yok festivalde. Ama, filmin Yunanistan’da gösterilmesine katkısı olacaktır.

Peki, oralarda başka neler oluyor derseniz… Haber bültenlerinde, tartışma programlarında, Türkiye hep on sıralarda. Erdoğan’ın Londra’da, NATO’nun kuruluş yıldönümünde, veto kartını gösterip göstermeyeceğinden, Doğu Akdeniz’de Libya işbirliği ile, Yunanistan, Kıbrıs, Mısır, İsrail ortaklığının önünü kesme çabasına, pek çok başlık konuşuluyor. Dili anlamasam da, görüntüler her şeyi anlatıyor.

Buradaki dostlarımın anlattıklarindan yola çıkarak, Yunanistan’ın şu günlerde yaşadıkları ile ülkemizde olup bitenler arasında benzerlikler kadar benzemezlikler de var. Toplumu heyecanlandıran vaatlerini gercekleştiremeyen, uluslararası sermayenin dayatmalarına boyun eğmek zorunda kalan Alexis Cipras’ı cezalandıran Yunan halkı, şimdi Yeni Demokrasi Partisi lideri Mitcotakis’in sağcı liberal politikalarına mahkum olmuş durumda. Hafta sonunda, genci, yaşlışı, pek çok Atinalı sokaklardaydı, ellerinden alınan sosyal hakların peşinde…

Atina’da kaldığım otel, kentin en ‘tehlikeli’ bölgesinde. Exarchia’nin şöhreti, bolgenin tam merkezindeki Politeknik’den geliyor. Cunta yillarında direnişin merkezi olan üniversite, askerin müdahalesiyle kanlı çatışmalara sahne olmuş. Cunta’nın yıkılıp, demokrasinin gelişiyle, üniversiteye polisin girişi yasaklanmış. Ama, yillar içinde anarşistlerden, uyusturucu cetelerine pek cok örgütlenmenin merkezi olduğu söyleniyor. Geceleri, Exarchia meydanında yok yok. Duvarlarda, Yunan, Türk, Kürt örgütlerinin bez afişlerinden, sloganlarından geçilmiyor. Herhalde, sosyal medya hesaplarımda bu duvarların fotoğraflarını neden paylaşmadığımı merak etmiyorsunuzdur…

Yeni hükümet, üniversitenin dokunulmazlığına son vermiş ve olağanüstü durumlarda üniversiteye polisin girebileceğine ilişkin bir yasal düzenleme geçirmiş Meclis’ten. Geceleri, Politeknik’in tam karşısındaki Kültür Bakanlığı’nın önünde tam teşekküllü polis devriyelerinin görevi Bakanlık binasını korumakmış. Duvarları da ara sıra temizliyorlar, ama o kadar… Cunta sonrası, ifade özgürlüğüne dokunmayı akıllarından bile geçirmiyor yetkililer.

Atina’ya her gelişimde beni en çok etkileyen şeylerden biri, halkın tiyatroya ilgisi olmuştur. 300’e yakın tiyatronun her gece perdelerini açtığı kentte, sinema festivallerinin sayısı da epeyce fazla. Örneğin, şu anda dort festival birden gerçekleşiyor. Avrupa Panoraması’nın yanı sıra, Deneysel Filmler Festivali, Etnografik Filmler Festivali, Çocuk ve Gençlik Filmleri Festivali… Sinemalarda olduğu gibi, televizyonda da filmler orijinal dilinde, Yunanca altyazıyla gösteriliyor. Yalnızca sinema kültürü açısından değil, yabancı dil öğreniminin yaygınlaşması açısından da önemli bir uygulama. Bu arada, televizyon kanallarında Türk dizilerinin rağbette olduğunu görmek sevindirici. Umarım, politikacıların kışkırttığı çatışmacı atmosferin yumuşatılmasına, halklar arasındaki kardeşlik köprülerinin güçlendirilmesine de katkısı olur.