Merhaba... Dokuz Eylül gazetesindeki ilk yazıma Sayın Murat Attila ve Mutlu Yılmaz’a teşekkür ederek başlamak istiyorum... Sizlerle İzmir’in, ülkenin süper sıfatlı ligindeki tek temsilcisi Göztepe ve spor konularında ve arada sağlık konulu yazılarla düzenli olarak buluşmaya çalışacağım... Belirtmek isterim ki tarafsız bakmaya çalışsam da yazılarım Göztepeli gözüyle olacak.

Göztepe lige tarihi bir başlangıç yaptı. 1975-76 sezonundaki Ankaragücü 1-5 Göztepe maçından sonra, ilk kez bu ligde ilk maçta beş gol buldu. Ve bunu tarihsel olarak kendisine ters gelmesi ile ünlü Denizlispor’a karşı başardı. 

Göztepe sezona, geçen sezon Tamer Tuna’nın gidişinin ardından sezon sonu düşme puanını (34 p) ligin bitimine dakikalar kala değil, 12 maç kala (22. hafta) yakalayan ama özellikle pandemi arası sonrasında çok eleştirilen İlhan Palut ile başladı. Bu, hak ettiği ve çok doğru bir karardı.

Maç Sayın Başkan Mehmet Sepil’in motivasyonunun düşük izlenim verdiği bir transfer sezonunun ardından seyircisiz oynandı, Fransa’daki Lens-Paris Saint Germain maçı kısmi seyircili oynanırken... 

Siyasetin futbola son derece yoğun bir şekilde müdahale ettiği, 100 milyonlarca borcu olmasına rağmen son anda transfer tahtasını açanların ve lig düşmekten siyasi kararlar ile kurtulanların standart şekilde siyasilere teşekkür edebildiği, naklen yayın kuruluşu Beinsports’un Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) da izniyle ligin değerini, takımların gelirini sürekli düşürdüğü, TFF’nin futbolu siyasilerden direktif alarak ve büyük bir kararsızlıkla yönetmekte olduğu izlenimi verdiği ülkede, borçsuzluğu düstur eden bir spor yöneticisinin motivasyonunun yüksek olmasını beklemek imkânsız zaten... Göztepe ve ligdeki diğer takımlar ligde kalmak için neden kastı ve milyonlarca lira harcadı? 

Sonuçtan bağımsız olarak, ilk altı hafta takımı eleştirmenin manasız olduğu kanısındayım. Transferler yukarıdaki sebeplerden dolayı geç kalınca, maç kadrosu önceki sezonun son maçı Sivasspor maçına benzerdi, atan ve tutan dışında... Aslında bu dezavantaj değil avantaj ve öyle oldu çünkü takım birbirini tanıyordu. Televizyon yorumu (maçı stadyumda izlemeden) olarak bakarsak, takım 65-70 dakika daha üstün olan taraftı, tüm takım görevini ortalamanın üstünde yaptı. Olası kaleci dezavantajını rakibi maçın büyük kısmında kaleden uzak tutarak kapattı Sayın Palut. İrfan Can maçı gol yemeden tamamlayamadıysa da yediği golde yapacak çok şeyi yoktu. İlk goldeki penaltı benzeri penaltılar Göztepe aleyhine de verilmekle birlikte, o penaltılarda da tavrımız kararın ağır olduğu şeklindeydi. Paluli’ye yapılan hareket bence daha penaltıydı. Denizlispor’un kum torbası gibi kullandığı Berkan Emir, Marcelo tadında idi. Bu hali devam ederse Milli Takım için bir aday olmaması için bir sebep yok. Göztepe’nin çocuğu Halil Akbunar, Mossoro ve uzay golü atan Tripic’in selamı vardı taraftara... İdeye orta sahada topları iyi aldı, sakladı ve dağıttı ama net pozisyon bulamadı. Soner asistle görevini yaptı.

Sonuçta, Göztepe tarihi bir zafer kazandı. Bu sonuç yine tarihi bir lig liderliği getirdi ki bu bizim yaşımızdakiler için bir ilk. Emeği geçenlere teşekkürler... Dilerim bir hafta ile kısıtlı kalmaz bu liderlik...