Kavramları tartışmak, öncelikle o kavramlara dair birikimi, donanımı ve üstüne söyleyecek sözün olmasını gerektiriyor. Yüz fikir böyle yarışıyor, bin çiçek böyle açıyor. Cahil koşullanmaların, at gözlüğü takmış bağnazlığın ve faşizan dayatmacılığın herhangi bir şey kazandığına ya da kazandırdığına dair bir kayıt yok. Bu ülke binlerce yılın birikimiyle, çeşitliliğiyle ve deneyim zenginliğiyle, yaşadıklarımızı hak etmiyor. Konumuz, suç ve sanat.

Rengi ve tanımı ne olursa olsun, devletlerin ya da egemen sınıfların sanata ve sanatçıya yaklaşımı ortaktır: kuşku, korku, baskı. İstedikleri sistemi oluşturana ya da egemenliği ele geçirene kadar, sanatı ve birer bayraktar olarak gördükleri sanatçıyı, iş bittikten sonra ötekileştirmenin, giderek düşman görmenin ve kıyıcılığın somut nedenleri var. Günümüzde olup bitenleri anlamak için, bir adım geri çekilerek bakmamız gerekiyor.

AKP, onlarca yılın törpüsü, saldırısı, yorgunluğu ve algı erozyonu içinde yalpalayan bir ülkede, tüm cenahların katkısı ile iktidar oldu. Bugün bu başarısını, rejim ve sistem değişikliğiyle taçlandırmış durumda. Bir yandan ideolojisini yaşamın her alanında ve her türlü yöntemle dayatmaya ve doğallaştırmaya çalışırken, bir yandan mevzilerini berkitmek için, her fırsatı değerlendirme konusunda hayli ustalaştı. 60-70 yıldır kendini tanımlama ve anlatma olanakları gasp edilen soldaki dağınıklık ve kafa karışıklığının üstüne, dünya görüşündeki sol değer ve duruşları bir bir eleyerek, muhalefet olmayı gündeme laf yetiştirmekten ibaret görüp, esası ıskalamayı ve sorunları gerçek bağlamından uzakta tartışma kolaycılığını ekleyenler sayesinde, AKP arayıp da bulamadığı ortamları yakaladı. Kumpas davalarının ve yobaz çetelerden birinin kanlı alçaklığının nimetlerini, basından üniversiteye tüm kurumlarda egemen olmanın keyfiyle değerlendiren yürüyüşünde, kayıkçı kavgalarının AKP’den başka kimseye yaramayacağı görülemedi. Aynı dili konuşmanın, aynı şeylerden söz edildiğini sanan yaklaşımlar, asal gerçeği görmek ve dillendirmek konusunda yetersiz kaldı. Oysa demokrasi algısının, rejim ve sistem değişikliğinden sonra toplumda nereye evrildiğine bakmak bile yeterdi. 700 yıl bir ailenin egemenliğinde yaşamanın toplumsal genlerdeki yansımalarını süzmek ve ardından gelen Türkiye Cumhuriyeti değerlerinin koordinatlarını okuyup, yeniden biçimlemek ya da geriye döndürmek isteyenler kadar cesaret ve kararlıkla savunmak, bu denli zor olmamalıydı. Bu konuda hiç kimse bahane bulamaz, suçu başkasının üstüne atarak sıyrılacağını düşünemez. Tarihi birlikte yazıyoruz.

Bilim ve sanatın, böyle bir atmosferde başka türlü muamele göreceğini düşünmenin ve beklemenin bir tanımı yok. Demokrasiden beslenen ve demokrasiyi besleyen tüm yaşam alanları gibi, bilimin ve sanatın muhatap olduğu her türlü yaklaşım, ancak ve ancak demokrasi kalibremizin ibret verici göstergesidir. Umutsuzluk ise gerçeğin görülmesiyle aşılabilir.

Hiçbir devlet ya da egemen sınıf, yaşadığı ve yaşattığı çelişkilerin, açmazların ve sorunların tartışılmasını istemez. Neyleyelim ki, bilim ve sanat, tam da bunun için vardır. Sanat algısı “Terennüm, tezyinat ve temaşa”dan öteye geçmeyen ideolojilerin temel çelişkisi şudur: savundukları dünya görüşleri, var olan sisteme alternatif temenni ve öngörülerden oluşmuştur. Onların bugün egemen ya iktidar olmasında, bu alternatifi estetik ve düşünsel açıdan dillendirenlerin büyük payı vardır. Erdoğan o şiirleri boşuna mı okuyor? AKP bunun bilincinde olarak, kendi sanatını ve sanatçısını dayatmaktadır. Bunu yaparken de, dünden bugüne ideolojisini besleyen sanat ve sanatçılardan başlayarak, günümüz sanat algısına ve emekçilerine, hepsini bir kalbura doldurmakta ve deliklerini hayli geniş tutmaktadır. Bir yandan” muhafazakâr sanat”ın geçmiş temsilcilerinden bir seçme yaparken, bir yandan da günümüzün popüler ve magazin tezgâhından adlar devşirmekte ve gördüğü desteğin yeterliliğine inanmaktadır. Döneklerin teslimiyeti, başka bir kepazeliktir. Ötekileştirdiklerini “suç ve suçlu” görmeye gelince, bu tavır da her şeyden önce “sanat suç işler mi?” sorusunu gündeme getirmektedir. Yanıtımız haftaya kalsın.

Yeni yılınızı en iyi dileklerimle kutluyorum.