Zafer ERTEM/İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Su Kurulu, kentte yaşanan kuraklık ve azalan su kaynakları nedeniyle 6 Ağustos'tan itibaren 23.00 ile 05.00 saatlerinde kısmi su kesintileri uygulanacağını duyurmuştu.
İZSU'dan 19 Ağustos'ta yapılan açıklamada ise, planlı su kesintilerinin 31 Ağustos'a kadar devam edeceği belirtilmişti. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün (İZSU), "Yeni planda 3 ayrı bölge tanımlanmış olup, mevcutta olduğu gibi 23.00-05.00 saatlerinde her gün bir bölgede kesinti yapılacaktır. Ayrıca yeni planlamaya Menemen ilçesinin bazı mahalleleri de dahil edilmiştir.” açıklamasında bulunarak kesintilerin sıklığını ve genişliğini artırdıklarını duyurdu. Peki gelecek yıllarda bizi neler bekliyor? Eğirdir Gölü'nün korunması için uzun yıllardır mücadele veren Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, 2030 sonrasında tüm dünyanın su savaşı yaşayacağını söyledi. Kesici, bu süreçte bilimsel çalışmaların ve önlemlerin değer kazanacağını da dile getirerek; “Dünya kuraklık denen illetle yüz yüze. Bunun nedeni de insan. Ne yapıyoruz doğaya karşı hırçınız, ormanları yakıyoruz, yeraltı sularını sanki hiç bitmeyecek gibi israf ediyoruz. Şunu da hatırlatalım bizim suya bakışımızda yanlışlık var. 300’e yakın sulak alanı göllerimiz vardı. Bunların çoğu günümüzde yok oldu. En büyük doğal gölümüz Beyşehir gölü derinliği 30 metrelerdeydi. Bugün 3 metreye indi, vahim tablo ortada. Şu gerçeği bilelim, biz suyu iyi yönetemiyoruz. Kurak alanda sulak, sulak alanda ise kurak tarım yaptığımız için işimizi kendimiz zorlaştırıyoruz. Maden için kullandığımız son teknolojik çalışmaları su için değerlendirmekten kaçınıyoruz. Tarımda bilim dışı yöntemlerle sulamalar yapılıyor. Yaşadığımız kuraklıkta yanlış politikaların da etkisi var bu bir gerçek. Bizler bilime inanıp doğaya sahip çıkmalıyız” uyarısında bulundu.
PLANSIZ KENTLEŞME ÇÖZÜMÜ ZORLAŞTIRIYOR
Plansız kentleşmenin de olası felaketi derinleştirdiğini de hatırlatan Doç. Dr. Erol Kesici sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna en güzel örneği üzgünüm ama ülkemizden verebiliriz. Biz sanayileşme faktörünü yanlış anladık, ülkeyi betona teslim etmeye başladık. Yeşil alanımız her geçen gün azalıyor, kule gibi binalar küresel ısınmayı da tetiklerken, bu durum, tarımdan turizme, sanayiden doğal yaşama kadar her alanı tehdit ediyor. Yeraltı su seviyelerinin düşmesi obrukları oluştururken yerleşim yerlerini tehdit eder hale getiriyor.’’
VATANDAŞ DA OLAYI CİDDİYE ALMALI
Susuzluk tehlikesinin baş gösterdiği ortamda vatandaşa da önemli görevler düştüğünü de hatırlatan Kesici, ‘’Öncelikle kapımızdaki tehlikeyi içsel olarak kabul etmeliyiz. O zaman daha kolay yol alırız. Suyu evde, işte, tarlada israf etmemeliyiz. An itibarıyla tüm büyük şehirlerimizde saatli su kesintileri başladı. Belediyelerimiz susuz kalmamak için projeler üretmek zorunda kalıyor. Bizlerde şimdiden işi ciddiye alırsak gelecek nesillere su sorunu olmayan bir ülke bırakmış oluruz. Özel işlerimizde ve günlük yaşamımızda bu yasaklara uymalı özen göstermeliyiz” dedi.
SUSUZ YAŞAM OLMAZ
‘’Suyun olmadığı yerde yaşam olmaz’’ ilkesini de hatırlatan Kesici ülkemize yönelik görüşlerini de şöyle özetledi. ‘’Sosyal medya her gün barajlarımızın durumunu okuyoruz. Bugün itibarıyla aktif doluluk oranları bazı bölgelerde %10, %5 hatta %2’ye kadar düşmüş durumda. Orman yangınları, maden aramaları, yoğun inşaatlar nedeniyle zaten mevcut doğamızı katlediyoruz. Bunlar aynı zamanda yağmurun yağmama nedenlerini de oluşturuyor. Yeraltı sularımız, kontrolsüz sondaj kuyuları nedeniyle hızla tükeniyor. Bu gelişmeler ışığında ülke yetkilileri önlemler almalı. Şu gerçek unutulmamalı. Herkesin suya eşit erişim hakkı vardır. Bu hakkı korumak devletin sorumluluğudur.’’
ACİLEN SU BAKANLIĞI KURULMALI
Doç. Dr. Erol kesici devleti işaret ederek, su planları yapılması çağrısında bulundu: ‘’Zamanımız kısa, devletimiz hemen uygulanmak koşulu ile etkin önlemler için hemen adım atmalı. Ormanlarımızı yangınlardan koruyup, ağaçlandırma seferberliği başlatılmalı. Su kaynakları korunmalı, su yönetimi için “Su Kanunu” derhal çıkarılmalı. Su Bakanlığı kurulmalı. En az 30 yıllık su planları yapılmalı. Tarım için suyu verimli kullanan yöntemlere geçilmeli. Bu çalışmada bizden çok önde olan Avrupa ile temasta olup, onların yöntemi ile ülke olarak kendi yöntemimizi sentez edip sorunun üzerine gitmeliyiz. Ortak çalışmalar her zaman sonuç verir. Bu konuda ısrarlı ve istikrarlı olmalıyız. Diyoruz ki çocuklarımızı çok seviyoruz, oysa sevsek onları bu kötü mirasla yüz yüze bırakmayız.’’