İki gün sonra ''Çalışan Gazeteciler Günü''...
1961'de Bayram olarak başlamış.

On yıl sonra bayramlıktan çıkmış, Gün'e çevrilmiş.
Medyamızın bugünkü halini görünce, her günün Gazeteciler Günü günü olduğunu söyleyebilir miyiz acaba?
Gün geçmiyor ki gazeteciler gözaltına alınmasın,tutuklanmasın, hüküm giymesin, dövülmesin, hakarete uğramasın, işten çıkarılmasın, sürgüne uğramasın...
Şimdi gün dolayısıyla devlet yetkililerinden ne cafcaflı cümleler duyacağız kimbilir?

Gazeteciliği nasıl göklere çıkaracaklar?
Aslında istedikleri tek tip gazetecilik.

Gazeteci gerçekleri görmesin,eleştiri yapmasın, yandaş, yalaka olsun,yalanları gerçekmiş gibi halka sunsun.
Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels büyük yalanlar söyleyip bu yalanları tekrar etmenin davaya hizmet olduğunu söylememiş miydi?
Çok uzağa gitmeyelim,geçen yılın başındaki yandaş gazete manşetlerine şöyle bir göz atalım;
''Türkiye'nin eli artık Suriye'de çok güçlü''
''FETÖ için yolun sonu geldi''
''FETÖ 2019'da geliyor.''
''PKK ile mücadelede sona yaklaştık''
''Demokrasimiz dünyanın ilgisini çekiyor.''
''Ekonomimiz yeniden yükselişe geçti.''
''Doğalgaz ve Elektriğe yeni indirim.''
Şimdi sıkı durun, sakın gülmeyin.Bir tanesinin manşeti de şöyle;
''Türkiye'nin ilk uçak gemisi TCG Anadolu, 2019'un ilk çeyreğinde suya inecek. 2 yıl içinde göreve başlayacak.''
İşte böyle bir medya...
Üşenmeden saymışlar.

Bir tanesi bir yıl içinde tam 357 kez ''Emekliye Zam'' haberi vermiş.
Devletin elindeki yayın organları bunlardan farklı mı?
TRT'yi gördünüz.

İstanbul'daki yerel seçimlerde seçimi kazanmak uğruna ekranlarda İmralı'nın mektubunu okutmaktan,teröristbaşının kardeşini yayına almaktan hiç çekinmediler.
Anadolu Ajansı'nın rezilliğini anlatmaya gerek var mı?

Yerel seçimde İmamoğlu'nun oyları öne geçtiğinde veri akışını kesmekten hiç utanmadılar.
Sözcü davasıyla ilgili haberde,yurt dışına ''yalan haber' servisi yaptılar.
Genel Müdürü, üstünde 'Erdoğan' yazan şapkayı kafasına geçirip, ''Ben Erdoğan'ın adamıyım'' diyen bir kuruluştan ne beklersiniz ki?
O zaman ne oluyor biliyor musunuz?

180 ülkenin yer aldığı Dünya Basın Özgürlüğü İndeksinde 157'ci sırada yer alıyoruz.
Ülke bir gazeteciler cezaevi haline geliyor.

İktidarı eleştiren gazeteciler 'teröristlikle' suçlanıyor.

Üzerlerine tetikçiler salınıyor.

Linç girişimi ile karşı karşıya kalyorlar.
Tek amaçları halkın gerçekleri öğrenme hakkının önlenmesi.
Kısa vadede amaçlarına ulaşabilirler.

Ancak hiç şansları yok.

Bakın Gazeteci Ahmet Şık 2017'de yargılandığı bir duruşmada savunmasını nasıl bağlamış;
''Ne yaparsanız yapın. Ne hakikati aramaya devam etmekte, ne de hakikati bulduğumuzda, sahibi olan halka teslim etmekte bir an bile tereddüt etmeyeceğiz. Çünkü biz gazeteciyiz.''