TÜRK FUTBOLUNUN GERÇEK KRALI FEVZİ ZEMZEM (BULDOZER)

4 Temmuz 1941-21 Mart 2022

Aman yarabbi bu ne böyle ardı arkası kesilmiyor kara haberlerin… O rakipleri titreten, Avrupa'nın devlerini dize getiren, kupaların efendisi, Türk futbol tarihinin gözbebeği Göztepe'nin efsaneleri birer birer göç ediyor, fani dünyadan… Önce Bombacı Halil (Kiraz) bıraktı gitti bizleri, ardından İngiliz Nevzat’ı (Güzelırmak) uğurladık baki dünyaya. Yaraları saramadan bu kez de Şam Şeytanı Ertan Öznur yaktı yüreğimizi. Doğan Küçükduru’nun ansızım ölümü hepimizi şoke etti derken şimdi de Fevzi Zemzem’in ölüm haberiyle dağlandık.

Hayat kısa, anılar uzun misali şimdi kuşlar gibi uçuyorlar etrafımda… Fevzi Zemzem'e öldü diyorlar ama hayalleri öldüremezler. Onun attığı goller, bıraktığı izler, sarı sayfalardaki resimler dünya var oldukça yaşayacaktır. O sadece bir efsane değil, iyi bir dost, gerçek bir abiydi. Benim de Göztepe'deki en güvenilir limanlarımdan biriydi. Göztepe Tarihi’ni yazarken o kadar çok aradım ki Buldozer’i… Telefon taşımayı sevmezdi, eşi Serpil Hanım'ın telefonuyla ulaşabiliyordum ona. Ya da kahvede can dostları Okyay Karagözoğlu, Ulvi Derin vasıtasıyla konuşuyorduk. Yürekliydi, inançlıydı, Göztepe’nin gelmiş geçmiş en büyük golcüsüydü… Sadece Göztepe’nin mi Türk futbolunun kralıydı. Öyle ya Metin Oktay’a ‘Gerçek Kral sensin’ dedirtecek kadar adam gibi adamdı… Göztepe Kitabı’nı basılması için matbaaya teslim ettiğim şu günlerde gelen ölüm haberi beni çok sarstı. Kitabıma baskıya girmeden bir ölüm tarihi daha yazıyorum. Hem de Fevzi Zemzem abimin… Kulüp önünde tören düzenlenecek, Hocazade Camii'nde kılınacak öğlen namazının ardından Yukarı Narlıdere Mezarlığı'nda defnedilecek. Daha dün kadar yakınken, bugün yok aramızda… Dedim ya her şeyi öldürebilirsiniz ama anıları ve hayalleri asla. Neler yazmıştım onunla ilgili… Dinyakos yazarı Futbol tarihçisi Fethi Aytuna abimin katkılarıyla… İşte onların özeti...

Ona neden Buldozer diyorlardı….

1960’lı yıllarda Göztepe yerli yabancı bütün rakiplerini yenip yurtta ve Avrupa’da destan üstüne destanlar yazarken “buldozer” lakaplı santrforu Fevzi Zemzem takımının kazandığı başarılarda büyük pay sahibi oluyordu… Ona neden ‘’Buldozer’ diyorlardı… Topu kaptığı zaman tutulması imkansızdı. Üstün fiziği ve tarla sürer gibi rakiplerini dağıtmasıyla ünlüydü. Hem kendisi gole gider, hem de Nihat, Gürsel Ertan’a kulvar açardı. O sert bakışlı, güçlü adam attığı gollerle rakip defans oyuncuların ve kalecilerin kabusu olmuştu… Kaleci Ali’nin ellerinden çıkan top rakip oyunculara gelmeden Halil, Nihat ve Ertan’ın ayaklarında şekilleniyor Gürsel ve Nevzat’ın öldürücü asistleriyle rakip ceza alanına düşen bombaya dönüşüyordu. Fevzi topu aldı mı vay ki rakip futbolcuların haline… Kimse onu durduramıyordu.. Genelde sol çaprazdan ceza alanına girer önüne ne gelirse ezer geçer gider golünü atardı… Bu klişe gibi gözükse de her maçta aynısını yapsa da kolay kolay hiçbir babayiğit onu durduramıyordu. Hatta bir keresinde Altınordulu bir futbolcu kendisini geçen Fevzi’yi durdurmak için beline yapışmıştı da bizim Fevzi hem rakibi belinde sürüklemiş, hem de topla ceza alanı girip meşin yuvarlağa öyle bir vurmuştu ki kaleci bile topu ancak ağlarında görmüştü… O dönemin Göztepe yazarı Ceyhan Gür onun için yazısında ‘Buldozer’ demişti… O gün bugün Fevzi’nin de lakabı Buldozer Fevzi olarak kalmıştı…Buldozer Fevzi işle böylesine güçlü bir golcüydü… Hem de Metin Oktay’ın Metin Oktay olduğu dönemde bir keresinde gol kralı olan, bir keresinde de aynı gol sayısına ulaşan Fevzi adını tarihe altın harflerle yazdırmıştı…

Ailem Galatasaray’a gitmeme izin vermedi

İzmir’den çıkan ilk gol kralı Metin Oktay’dı ama bir İzmir kulübünden çıkan ilk kral da Fevzi Zemzem oldu… Araya fazla girmeden onun ağzından hayat hikayesini, futbolculuk ve teknik direktörlük yıllarını aktarıyoruz: “1941 yılında İskenderun’da doğdum. On altı yaşında ortaokulu bitirince o yıllarda İskenderun’da lise olmadığı için Antakya’ya gittim. Burada futbol oynamaya başladım. Antakya’nın meşhur kulüplerinden Kurtuluşspor’da oynuyordum. Bu takım sonra başka kulüplerle birleşerek Hatayspor’u oluşturdu. Liseyi bitirene kadar Antakya’da kaldım. Buranın bölge antrenörü Nazım Koka idi. Daha sonra genç milli takımda da antrenörlük yaptı. Bizi o çalıştırıyordu. Bölgeler arası genç karmalar maçları vardı. Beni de karmaya seçmişti. O zamanın şartlarına göre iyi bir eğitim aldık. Zaten o zamanlar antrenörler parmakla gösteriliyordu. On yedi yaşlarımdayken Gündüz Kılıç beni İstanbul’a almak istedi. Eski Galatasaraylı futbolcu Katır Cemil onun yardımcısıydı. Bölgeler arası maçlar Samsun’da yapılıyordu. Golcülüğümü biri iletmiş. Tam uçak biletim alındı, İstanbul’a gitmek üzereyken evde telefonla konuştum. Tabii daha ufağım o zaman. Ailem, ‘Hayır İstanbul’a gitmeyeceksin,’ deyince vazgeçtim. Gitseydim belki Galatasaray’da oynayacaktım, kısmet Göztepe’ninmiş. Liseyi bitirince Mersin İdman Yurdu kulübüne girdim. O zamanki kulüp başkanı ünlü Mehmet Emin Karamehmet’in babası Mehmet Karamehmet’ti. Çukurova bez fabrikası vardı. Hem orada muhasebe yardımcısı olarak çalışıyor gözüküyor, hem de top oynuyordum. “

Havagücü takımında da kral oldu

Ardından askerlik geldi. Yedek subay öğretmen olarak Bursa Karacabey’e gittim. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yedek subay futbolcular da bulundukları garnizonda top oynayabilecek diye bir yasa çıktı. Bu sefer Havagücü oyuncuları geldi. 2. Amatörden 1. Amatör kümeye çıkmayı hedefliyorlardı, altıların içine girmişler. Bana takımda oynamam için ısrar ettiler. Ben görevimi aksatmamak için gitmek istemedim. Bir hafta sonra bütün komutanlar tekrar okula geldi. ‘Sana lisans çıkartalım,’ dediler. Zaten o yasayla askeri lisans hemen çıkıyordu. Bu sefer futboldan uzaklaşmamak için mecburen kabul ettim. Ciple gelip alıyorlardı. Maçlara antrenmansız çıktığım halde altı maçta yirmi sekiz gol attım ve ben gol kralı takım da şampiyon oldu.”

Özcan Üsteğmen … Beni Göztepe’ye önermiş…

“Askerliğim bittikten sonra tekrar Mersin’e döndüm. Fabrikanın sahibi Mehmet Bey bana bir ay izin verdi. Sezon açılınca çağıracaklardı. İznimi geçirmek için İskenderun’a gittim. O sırada bir haber geldi. Adana Demirspor 1. Lige çıkmış, beni transfer etmek istiyorlardı. Adana takımı olmasına rağmen maçlarını Ankara’da oynayacaktı. O durumda Mersin’de oynamaya devam ederim, daha iyi dedim. Sonra bir haber daha geldi. Adana Yün Mensucat aracılığıyla Göztepe istiyor dediler. Göztepeliler oyuncu seçmek için Bursa’da yapılan terfi tenzil maçlarına gitmişler. Havagücü’nden sorumlu Özcan Üsteğmen diye bir subay vardı. O Göztepelilere ‘Burada hiç futbolcu aramayın, burada bir asteğmen vardı, ortalığı kasıp kavurdu,’ demiş. Benim adresimi vermiş. Göztepeliler öyle bulmuş beni. Yedek subay eğitimimi Edremit’te yaparken İzmir’i görüp beğenmiştim. İskenderun’un daha büyük bir haliydi. Teklif gelince hemen hareket ettim. O zaman doğrudan uçak yok, Adana’dan İstanbul’a, oradan İzmir’e geldim.”

Karamehmet, “İzmir’de dikiş tutturamazsan dönersin” dedi

“Görüşmeden sonra Mersin’e gittim. Girişimi yapmışım, adamdan para almışım, haber vermeden çekip gitmek olmaz. Mehmet Karamehmet beni görünce şaşırdı. ‘Ben sana izin verdim, git gez,’ dedi. Durumu anlattım, ‘Müsaade etmezseniz gitmem,’dedim. Mehmet Bey şaşırdı, ‘Sen amatörsün, istesen çekip gidebilirdin,’ diye konuştu. O zamanlar başka bir bölgeye gitmek istediğinde hemen lisans çıkarabiliyordun. ‘Transfer parasını aldığımda sizden aldığım parayı getiririm,’ dedim. ‘Hayır, bize yaptığın hizmetlerden dolayı o sana ananın ak sütü gibi helal olsun,’ karşılığını verdi. Bununla da yetinmedi, Hüseyin Bey’i çağırdı, ‘Bir bak bakalım, Fevzi’nin bizden alacağı var mı?’ diye sordu. 680 lira daha alacağım varmış. Onun da verilmesini istedi. ‘İzmir’de dikiş tutturamazsan bu kapı sana her zaman açık,’ diye konuştu. Böylece müsaadeyi alıp 1962 senesinde İzmir’e geldim.”

Çok çalıştım ve sonunda başardım

“Ben geldiğimde Göztepe iyi takımdı ama, golcüsü yoktu. Ben tamamladım o takımı. Gerçi ilk zamanlar bayağı kötü geçti… Yeni bir kente gelmişsin, yepyeni bir takım ve takım zor durumda… Taraftarlar senden gol bekliyor… Nitekim zor günlerdi. Ama o sorunu çok çalışarak çözdüm. Arkadaşlarım idman bitip evlerine giderken ben tenis topuyla Gürsel Aksel Stadı’nda saatlerce çalıştım… Zamanla her şey yoluna girdi. Göztepe’de ilk yıl amatör olarak oynadım. İkinci yılımda profesyonel oldum. Milli takım aday kadrosuna çağrıldım. Altı senede 23 milli maç oynadım, yaşım tuttuğu için iki kez de ümit milli oldum. Herhalde şimdi olsa yüzün üstünde milli formayı giyerdim. İlk maçımda Portekiz’e 5-1 yenildik ama golü ben atmıştım. O maçla ilgili olarak Halit Kıvanç’ın ‘İzmir Fevzi’yle iftihar edebilir’ diye bir yazısı vardı. Altı sene devamlı milli takımda oynadım. 21 yıl evinde hiç yenilmeyen Sovyetler Birliği’ni Lenin Stadı’nda 2-0 yendik ve bir golü de ben attım. İzmir takımlarında oynayan futbolcular içinde de ligde en fazla golü ben attım ve A milli formayı en fazla ben giydim.”

Sakatlık nedeniyle şampiyonluk gitti

Fevzi Zemzem Göztepe’nin ilk yarıyı lider bitirdiği 1967-68 sezonu ortasında ciddi bir sakatlık geçirmiş ve iki ay oynamamıştı. Büyük ümitlerle başlanan o sezonun dördüncülükle sonuçlanmasını şöyle anlatıyor: “Milli takımla İran ve Pakistan’ın katıldığı RCD kupasına gittik. Kupayı aldık, ben de dört gol attım ama ayağım kalecinin altında kaldı ve çatladı. O yüzden sekiz lig maçında oynayamadım. Göztepe 8 maçta yedi kez kaybetti, bir kez de berabere kaldı. Ben oynamaya başladığımda 13 maçta 12 galibiyet bir beraberlik aldık ama şampiyon olamadık.”

Yanlış teşhis konuldu, İzmir takımları yüzünden şampiyon olamadık

“Göztepe o sırada çok puan kaybetti. Ayağımdaki çatlağı yanlış teşhis ettiler. Çatlak yukarıda, fibula kemiğinde olduğu halde filmi aşağıdan çekmişler. Ayağım davul gibi şişti. Ahmet Cücen’le birlikte İstanbul’a gittik, o zaman meşhur masör Yorgo vardı. Masaj yaptıkça ağrım çoğalıyordu. İzmir’e dönünce bir film daha çekildi, o zaman görüldü ki aşağıda yıldız çatlama var. Kireç bağlaması gerekirken yapılan her masaj kireci alıyormuş. Yanlış teşhis yüzünden sekiz maç oynayamadım. Sonra hiçbir şey yapmadan dokuz gün dinlendim, çatlak bir parmak kireç bağladı. Bir sakatlıkta takımın düzeni bozuluyordu. O seneye çok acıdık. Şampiyonluğu engelleyen bir diğer faktör beş tane İzmir takımının olmasıydı. İlk devre hepsini yeniyorduk. İkinci devre bunlar düşme potasına giriyordu. Yıllarca karşılıklı oynadığımız arkadaşlarımız vardı. Karşında onların o halini görünce insanda oynama isteği kalmıyordu.”

Metin Oktay’ı geçip gol kralı oldum

O sezon Göztepe şampiyon olamasa da Fevzi Zemzem için başarılı geçmiş ve İzmir’in ilk gol kralı olmuştu. “1967-68’de Metin Abi’yi bir golle geçip gol kralı oldum. O zamanlar onun Galatasaray’da yılda en az 10 tane penaltı golü olurdu. Ben 19 gol atarken hiç penaltı atmadım. Çünkü bizde sistem kişilerden önemliydi. Penaltıcı Çağlayan’dı… Ertesi sezon ikimiz de 17’şer gol attık. ‘Eğer bir kişiye kupa veriyorsanız, gerçek kralımız Metin Oktay’a verin,’ dedim. O sene futbolu bırakacaktı. Unvanı verdik ama bana da kupa verdiler. Fakat kupa ortadan kesilip birer parçası bize verilse daha enteresan olurdu.

Feriköy maçında 5 gol birden attım

1967-68 sezonunda Feriköy maçına kadar Metin Abi benden beş gol öndeydi. 9-1 kazandığımız Feriköy maçında ben beş gol atınca kafa kafaya geldik. Sonra Eskişehirspor’la oynadığımız gece maçında ben iki gol attım. O bir gol atınca krallığı ben kazandım. Beşiktaş’a bir maçta üç gol attım. “Gitti” denen kritik maçların çoğunda ben gol atmışımdır, takım devam etmiştir yoluna. Üç büyüklerden çok teklif almama rağmen gitmedim. “Yeni büyüttüğümüz Göztepe’yi öldürmeyelim” dedim. Dağılmış olsaydık Göztepe Tarihi’ne adını yazdıramazdı. Bizden bir tek Nihat Beşiktaş’a gitti ama hemen döndü tekrar yanımıza. Eşlerimiz bile halen onbeş günde bir toplanırlar. Hanımlar birbiriyle uyumlu, erkekler birbiriyle uyumlu, o başarı boşuna gelmemiş.”

Zeki Çırpıcı nasıl 900’er lira prim ödemek zorunda kaldı

Fevzi Zemzem’in 9-1’lik Feriköy maçı ile ilgili bir de ilginç anısı var… Göztepe şampiyonluğa oynuyordu. Sarı-kırmızılılar Feriköy ile 16 Aralık 1967’de İstanbul’da oynadığı maçı Bilgin ve Rıdvan’ın golleriyle 2-0 kaybetmişti… Feriköy’ün santrhafı Ahmet Açıkgöz bir pozisyon sırasında Gürsel Aksel’e küfür edip yumruk savurdu. Daha önceki pozisyonda da Hüseyin Yazıcı’ya küfür etmiş ve buna sert tepki gösteren Hüseyin’in oyundan atılmasına neden olmuştu… Gürsel de Ahmet’e tepki gösterince maçın hakemi Abdi Parlakay Gürsel’i oyundan atmıştı… Oyundan atılan Gürsel Aksel, Ahmet’in yanına gidip, ‘Bunun bak rövanşı var. İzmir’e geleceksiniz’ dedi. Ahmet hiç umursamaz şekilde gider yaptı… Ve günlerden 5 Mayıs 1968… Göztepe’nin şampiyonluk iddiası sürüyordu… Alsancak Stadı’nda rakip Feriköy’dü… Bu arada takımın genel kaptanı, yöneticisi kısacası her şeyi Zeki Çırpıcı oflayıp pufluyor heyecandan yerinde duramıyordu… Fevzi, Zeki Çırpıcı’nın yanına gitti, ‘hayrola Zeki ağabey neyin var?’ dedi… Zeki Çırpıcı, ‘Oğlum bugünkü maç çok önemli. Mutlaka kazanmalıyız…’ diye dertleşti. Fevzi, ‘Kolayı var ağabey. Galibiyette her gole 100 lira prim açıkla, bak neler oluyor!’ diye karşılık verdi. Zeki Çırpıcı da hiç düşünmeden kararlı bir şekilde, ‘Tamam, o zaman’ dedi… Hızla takım arkadaşlarının yanına giden Fevzi, kaptan Gürsel Aksel’den de izin alıp tüm arkadaşlarına durumu açıkladı; ‘Arkadaşlar her topu bana atın. Zeki ağabey, söyledi. Her gole 100 lira prim var’ dedi. Maç başladı. Göztepe sağlı sollu ataklarla ilk dakikalardan itibaren Ahmet Açıkgözlü Feriköy’ü kendi yarı alanına hapsetti. Daha ilk dakikalarda Göztepe bastırıyor, Feriköy dağılıyordu… Maçta henüz 15. dakika oynanırken Göztepe 1-0, 2-0, 3-0 gidiyor… Feriköy, Mehmet Pişek ile bir gol bulunca, ‘Sen misin atan?’ diyen Göztepe daha da hırslanıyor… Gürsel Aksel saha içinde bağırıyor, ‘Durmayın, saldırın….’ Skor 4-1, 5-1, 6-1, 7-1 oluyor, gollerin ardı arkası kesilmiyor, sonra 9-1’e kadar gidiyor ve Fevzi de o gün 5 gol birden atıyor… Feriköylüler dağılmış, lig tarihinin en farklı mağlubiyetinin getirdiği acıyı yaşıyorlardı… Ahmet Açıkgöz ise başı önde ne yapacağını bilemiyordu… O gün Fevzi’nin 5 golüne Halil Kiraz 3, Cenap Öztezel bir golle katkıda bulunuyor ve Göztepe 9-1’lik skorla sahadan ayrılıyor… Tabii ki bundan sonrası ilginç… Bizim Zeki Çırpıcı isyanda… Her atılan golden sonra ‘Vah vah vah, gitti paralar’ diye isyan ediyor ama nafile maçta oynayan oynamayan tüm futbolculara 900’er lira prim vermek zorunda kalıyor… Öyle ya laf ağızdan çıktı bir kere… Bir sonraki Eskişehirspor maçından önce Zeki Çırpıcı yine saha kenarında ‘oflayıp puff’larken Fevzi Zemzem yanına yaklaşmak istiyor... ‘Ne oldu?’ diye sorarken karşıdan Zeki Çırpıcı’dan hiç beklemediği bir tepki alıyor: ‘Bak Fevzi sakın yanıma yaklaşma, fena oluruz. Beni bir kere kandırırsın!!!’ diyor… O gün maç ne mi oluyor?2-2 bitiyor. İki golü de Fevzi atıyor… Ama o Zeki Çırpıcı’nın sözleri hala kralın hayatında kahkahalara vesile oluyor…

Fenerbahçe bana açık çek vermişti

Fevzi, çocukluğunda Lefter hayranıydı ve ondan dolayı da Fenerbahçe’ye sempati duymuştu… Ama Göztepe’ye gelip orada o formayı giyip o insanlarla oynayıp tarihi zaferler yaşayınca her şey değişti. Onun için varsa yoksa artık her şey Göztepe’ydi… Fevzi için o dönem İstanbul kulüpleri hep devredeydi… Hatta bir seferinde Fenerbahçe Fevzi’yi almak için çok uğraştı. Fevzi o günleri şöyle anlattı: “Ben Göztepe ile özdeşleşmiştim. Herkes beni Göztepeli Fevzi olarak tanıyınca bunu değiştirmek istemedim. Hatta Fenerbahçe başkanı Faruk Ilgaz bana açık çek vermişti. ‘Beni takımımdan ayırma’ dedim. Geldi, alnımdan öptü. 1962’den 1973’e kadar sürekli oynadım. Hem o dönemde fazla takım değiştirenlere iyi gözle de bakılmazdı. İstanbul takımları bizi kandıramıyordu çünkü Avrupa’ysa Avrupa, milli takımsa milli takım! Göztepe büyük bir takımdı. Milli Takım’ın da vazgeçilmez oyuncularından birisi olmuştum. 1973’e kadar altı sene de Milli Takım’da santfor oynadım. Hatta o dönem İtalyan teknik direktörümüz Puppo Sandro göreve gelip ilk çıktığı idmandan sonra, ‘Ben santrforumu buldum’ demişti. Metin (Oktay) ağabey benim Milli Takım’a gelmemle Milli Takım’da sol içe kaydı. Onunla sadece bir yıl oynayabildik. Ayağım Pakistan maçında kırılıncaya kadar sürekli Milli Takım’da oynadım.”

Lefter Fevzi’ye “keşke birlikte oynayabilseydik” dedi

Çocukluk hayranı olduğum Lefter’le de oynama fırsatı buldum. Zaten Lefter’in futbolculuktaki son üç yılında karşılıklı oynadık. Müthiş bir futbolcuydu… Futbol için gerekli olan ne varsa Lefter’de mevcuttu. Hava hâkimiyeti de olsaydı dünyanın en büyük futbolcusu olurdu. Kendisine sorsan hep mütevazı davranırdı. Turgay Şeren’in jübilesinde aynı takımda oynadık. Ben santrfordum, o sol iç. Ben sol çapraza koşu yaparken önüme topu gönderdi ve ben de golü atmış bulundum. O golü attım diye İstanbul basını Turgay’a gol attım diye beni topa tuttu. Yahu futbol oynuyorsun. Kalede baban bile olsa fırsatını bulduğunda dayanamaz atarsın! O golden sonra Lefter benim boynuma sarıldı babacan bir tavırla ve “Fenerbahçe’de ne toplar ziyan oldu” dedi ve ekledi: “Keşke birlikte oynayabilseydik”

Metin Oktay çok mütevazı bir insandı

“Metin Oktay İzmir’e geldiğinde, diğer İzmir takımları ile oynadığı maçları tel örgülere yapışarak izlerdim. Ne yapıyorsa aynen kafama yazardım. Sola kaçarak oynamayı ondan öğrendim. Ondan gördüklerimle özel çalışmalar yaptım. Sabah erkenden kalkardım. 75 tane 25 metrelik depar atardım. Adale gücüyle rakiplerimi eritirdim. Göztepe sahası iki saatliğine kiralanırdı. Ben sabah saat beşte kalkar duvardan atlayarak içeri girerdim. Sol ayağımla her sabah yüzlerce şut atardım. Sarkaç topla, kafa topu çalışırdım. Herkes 50 santim yükselirken, ben 70 santime kadar çıkardım. Sadece bir sene bu şekilde çalıştım. Ondan sonra çalışma ihtiyacı hissetmedim.”

Metin Oktay, “Gel birlikte birahane açalım” dedi

“Göztepe’ye 1962’de geldim. Metin Oktay tanıştığımız günden öldüğü güne kadar çok iyi arkadaşımdı. Milli takımda benimle çok ilgilenmişti. ‘Ben milli takımı bıraktığımda gözüm arkada kalmayacak’ derdi. Futbolu bırakmadan hemen önce Kardıçalı Han’ında ‘Gol Pub’ isimli birahane açtı. Bir gün yanına gittiğimde karşılıklı bira içerken ‘Fevziciğim Güzelyalı’da bir yer açalım. Madem gol krallığına ortak olduk, Kral Birahaneleri’ne de ortak olalım’ dedi. Birahanem olursa alkolü fazla kaçırırım diye kabul edemedim. Metin ağabey alkole zaten çok düşkündü. 1969’da ikimiz de 17’şer gol attık. Onun bir daha gol kralı olma ihtimali yoktu çünkü futbolu bırakıyordu. Ben olabilirdim. Öyle olunca ben de krallığı Metin ağabeye verdim. Bir daha gol kralı olamadım ama pişman da olmadım. ‘Krallık ona yakışır’ dedim. Fevzi Zemzem daha sonra gol kralı olmayı başaramasa da "Hiç pişman olmadım, krallık ona yakışır." diyecek kadar da alçak gönüllüdür aynı zamanda. O, Gol Kralı olamadı ama, Gönüllerin Kralı oldu.

Pele ile aynı takımda oynayacaktım

O dönem Amerika’da ve dünyada Cosmos fırtınası esiyordu. Cosmos Fevzi’yi istemişti.. Fevzi, “Ne işim var orada dedim. Gitseydim Pele’yle birlikte oynayacaktım. Uçak biletimi bile göndermişlerdi. İyi de para veriyorlardı ama gitmedim. Dillerini bilmiyordum, nasıl yaşadıklarını bilmiyordum. Bana macera gibi gelmişti. Göztepe’de çok uzun yıllar oynadım ve derin izler bıraktım. Güzel şeyler yaptığıma inanıyorum. Herkes devrini yaşıyor. “

Göztepe bizi, biz Göztepe’yi zirveye taşıdık

“Göztepe’de son olarak 1972-73 sezonunda oynadım. Avrupa’da iki kez çeyrek final, bir kez yarı final oynadık. Belki çeşitli etkenlerden dolayı lig şampiyonu olamadık ama hep zirveyi zorladık. Üç kez Türkiye Kupası finali oynadık ikisini kazandık. Birisini yazı tura ile kaybettik. İki kez Cumhurbaşkanlığı Kupası finali oynadık birini kazandık… A Milli Takım’da Ali, Nevzat ile Göztepe’nin banko oyuncuları olduk. 11 yıl formasını giydiğim Göztepe’de 144 gol atarak başarılması zor bir rakama ulaştım. 23 kez de A Milli oldum.

Adnan Süvari ile çalışmak ayrıcalıktı

Adnan Süvari ile çalışmak bizim için büyük şanstı. Adnan hoca altı dil biliyordu. Avrupa’ya gitmeden önce öğretmen gibi tahtanın başına geçer bize dil çalıştırırdı. Onu hiç sakallı görmedim. Futbolcusuna saygı duyardı. 11 yıl bizim başımızda kaldı. Eskiden teknik direktör olmak için bir ay C kursuna gidilirdi. Sınavı kazanırsanız iki yıl staj yaptırırlardı. Ondan sonra B kursu. Onun da sınavı ve iki yıl stajı var. A lisans da aynı şekilde. Bir de diplomayı alabilmek için tez hazırlamanız gerekirdi. Teknik direktör olunca onu çok daha iyi anladım ve onun felsefesini takımlarıma yansıtmaya çalıştım. Şimdi 15 günde teknik direktör olunuyor. Ben teknik direktörlüğümde Göztepe’yi, Samsunspor’u ve Diyarbakırspor’u şampiyon yaptım. Birçok kulübü düşmekten kurtardım. Bin 500’e yakın futbolcu yetiştirdim.

Teknik direktör olarak başarılıydım

“Çalıştırdığım ilk takım Göztepe genç takımıydı. Daha oynadığım yıllarda altyapıya bakıyordum. O zamanlar teknik direktör olmak zordu. Federasyona iki kere stajyerlik dosyası gönderiliyordu. Biz yedi senede teknik direktör olduk. C kursunu bitirip iki sene stajyer oluyordun, B’yi bitirip yine iki sene, A’yı bitirip bir yıl sonra tez hazırlayarak teknik direktör oluyordun. Bizim devrede Candan Dumanlı, Yılmaz Gökdel, Gürsel Aksel hep yedi senede yetişti. Göztepe’de oynarken antrenman bittikten sonra Gürsel Abi’yle beraber gençleri çalıştırıyorduk. Bu şekilde staj dosyası hazırladık.”

Göztepe’yi şampiyon yaptı Orduspor’u Avrupa’ya taşıdı

Göztepe’de futbolcu olarak destanlar yazan Fevzi antrenörlük döneminde de büyük başarılar yaşandı. Küme düşen Göztepe’yi yeniden bugünkü adıyla Süper Lig’e taşıyan Fevzi Zemzem’in, teknik direktörlük kariyerindeki en büyük başarısı, 1978-1979 sezonunda çalıştırdığı Orduspor'un, 1. Lig'i üçüncü sırada tamamlayarak ertesi sezon tarihinde ilk kez Avrupa kupalarında mücadele etmesi olmuştu.Bunun dışındaki diğer başarıları; 1981-82 sezonunda Ssamsunspor'u, 1985-86 sezonunda da Diyarbakırspor'u bugünkü adıyla Süper Lig’e çıkarmasıydı.

Büyük Şenol, Tanju Çolak, Mahmut ve Arif de onun talebesi

Buldozer kendisi gibi Türk Futbolu’na büyük emekler vermiş futbolcuları bulup yetiştirip büyük hizmetlerde bulunmuştu… “Göztepe’den sonra çalıştırdığım ilk takım Orduspor oldu. Ligin dibinde almıştım Ordu’yu. Sonra yukarılara çıktık ve Ordu’yu tarihinde ilk kez UEFA Kupası’na taşıdık. Çekoslovakya’nın Banik Ostrava takımına şanssız şekilde elendik. Fenerbahçeli Şenol’u santrfor Mahmut’u, sağaçık Arif’i orada vitrine çıkardım. Dört milli oyuncu dünya kadar para aldılar. O sezon Galatasaray düşme potasına girmişti. Bizimle berabere kalınca kurtuldu.”

Dönemin en iyi golcüleri onun elinden çıktı

“Tanju Çolak da benim talebem. 1982’de Samsunspor şampiyon olduğunda teknik direktör bendim. On ay boyunca Dobi Hasan, Tanju ve Murat ile özel çalıştım. Takımı aldığım zaman beş maçta bir puanla ligin dibindeydi. Ligin sonunda benim forvetim 87 gol atıp takımı şampiyon yaptı. Tanju 450 bin liraya Galatasaray’a gitti. Büyük paraydı o zaman. Dobi Hasan 400 bin liraya Trabzonspor’a, Murat 375 bin liraya Karşıyaka’ya transfer oldu. Onların hepsi golcü olmuştu. Dobi Hasan o kısa boyuyla milli takımda santrfor bile oynadı. “

Tanju Çolak’ı nasıl keşfetti

“Tanju Çolak Samsun’da alt yapıda… Bir gün benim oğlumu alıp gezmeye götürdü. Oğlum da o zaman küçük. Ben göndermek istemesem de Tanju alıp akşama kadar gezdirdi. Akşam da oğlumu sırtında geri getirdi. Oğlum ondan ayrılmadan önce Tanju’nun peşinden koşup yanaklarından öpünce duygulandım. Daha 17 yaşındaydı. Dobi Hasan, Tanju ve Murat Şimşek’le 10 ay, haftada iki gün özel çalıştık. Sonunda Türkiye’nin en iyi oyuncuları oldular ve iyi paralar kazandılar. Her karşılaşmamızda, ‘Sayende ekmek yedik’ derler. Bir gün Tanju’yla karşılaştığımızda, ‘Ne istersin hocam benden?’ dedi. ‘Hülya Avşar’ı bırak eşine dön’ dedim. Tanju o dönem o işlere çok takıldı, kendisine zarar verdi. “

Para oldu mu Fatih terim, olmadı, mı Fevzi Zemzem

“O yıllarda ne zaman Göztepe kulübünde para kalmaz, bizi ararlardı. Gelsen bir türlü, gelmesen bir türlü. Kıramıyorsun, çünkü yıllarını vermişsin. Geldiğin zaman da en zor şartlarda geliyorsun. Onun için böyle anlarda pek başarılı olunmaz. Parasını pulunu alamayan futbolcudan verim alamazsın. Oysa biz geldiğimiz zaman daha fazla imkân sağlamaları gerekir. Bizden sonra para buldular, o zaman Fatih Terim’i getirdiler. Biz gelmesek bu sefer taraftar, Çağırıldığı halde neden gelmiyor” diye soracak. Onun için yirmi sene mümkün olduğunca dışarıda kaldık. Fakat çalışmalarımız hep yarım kaldı. Sonunda, ‘Ben bu işin adamı değilim’ deyip antrenörlüğü de bıraktım.”

Göztepe nereden nerelere geldi

“Ben geldiğimde Göztepe’nin iki minibüs taraftarı vardı. Bunların yarısı Karataş’ta oturan Musevilerdi. Beyefendi bir taraftar grubumuz vardı. Alsancak’ta sağ tarafta oturur, galip geldik mi alkışlar, yenildik mi sessiz sedasız stattan çıkarlardı. Sonra bu taraftar çığ gibi büyüdü. Türkiye’nin her tarafında Göztepe sempatizanları oluştu. O dönemde en fazla taraftar Karşıyaka, sonra Altınordu’daydı. Şimdi en fazla Göztepe’nin taraftarı var. Şu anda temel olarak kırk-elli bin taraftar mevcut. Takım başarılı olduğu zaman bu rakam altmış-yetmiş bine çıkar çünkü kasabalarda da Göztepe’yi desteklerler. Bu taraftar öyle bir taraftar ki, bir benzeri yok, olamaz… Bizden sonra amatör kümelere giderken bile seyirci sayısı çığ gibi büyüdü. Biz Avrupa’da tarih yazdık Türkiye lig şampiyonlukları yaşayabilirdik. Birçok kupada bizim zaferlerimizin ismi var. Bizden önceki dönemlerde de ağabeylerimizin önemli başarıları var. Ama bana sorarsanız Göztepe’nin en büyük güvencesi nedir diye tek kelimeyle “taraftarı” derim. Göztepe’yi şaha kaldıran yöneticiler ve futbolcular olduğu gibi Göztepe’ye yakışmayan yönetici ve futbolcular da oldu… Ama kulübüne, formasına, amblemine sımsıkı sarılan hep Göztepe taraftarı oldu… Onlar var olduğu sürece Göztepe’nin sırtı yere gelmez…

Göztepeli Fevzi Zemzem Türk Futbol Tarihi’nin en önemli golcülerinden birisi olarak tarihe geçti. Lefter onun idolüydü, taçsız Kral Metin Oktay rehberi oldu… Onlarla Milli Takım’da birlikte futbol oynama şerefine nail oldu. Tanju Çolak, Dobi Hasan ve Murat ise talebesiydi… O bir kraldı, kral gibi yaşadı ve krallar gibi bir kariyerle Futbol Tarihi’ne adını yazdırmayı başardı…